İspanya'nın Bask bölgesindeki Guernica şehri Nazi Almanyası ve faşist İtalya tarafından üç saat süreyle bombalandığında antik kentin dörtte üçü yerle bir olmuş, yüzlerce insan ölmüş, dönemin gazeteleri bu olayı "askeri tarihte eşi benzeri olmayan" bir saldırı olarak vermişti. Guernica’dan daha ağır yıkımlara uğrayan şehirler olduğu halde insanlığın belleğine Guernica’yı kazıyan ve diğer yıkımlardan ayrıştıran, o yıkımı bir çığlığa dönüştürerek tüm dünyaya ulaştırıp anlatan Picasso’nun fırçaları ile yarattığı resim olmuştu.
Bir ressam fırça darbeleri ile dünyanın daha iyi bir yer olmasına katkıda bulunabiliyor. Ya da bir yazar, insanların manalar aradığı sorular sorduran cümleler kurarak tarihin akışını değiştirebiliyor. Bir heykeltraş taşa 'hayat', insanlara gelecek umudu verebiliyor. Ya da bir fotoğraf karesi, yerleşmiş bütün değerleri ters yüz edebiliyor.
Tarih, kapağını açmaya cesareti olanlar için gerçeklerin izinin belirgin olmaya başladığı önemli anlara gebedir. Tarih, acı ve yıkımın insanların zihnini bileyip güce dönüştürdüğü, hesapların görüldüğü, yapılanların asla unutulmadığı bir gelecektir de aynı zamanda. Dikenli bir sessizliğin içinde hızla çoğalan kocaman ağızların, çıkacak olan bir kasırgayla sınanacağı o gelecek kaçınılmaz. O acı ve yıkım Picasso'ya o resmi yarattırdı, ama belki o resim de Picasso’yu yeniden yaratmıştı. Acı ve yıkımların öğreticiliği buna örnektir ve değerlidir. Biz de öğreniyoruz.
Her şey bizim elimizde bunu biliyoruz. Bu kirli düzeni yıkmayı öğreneceğiz. Önce düzeninizi, sonra da terör örgütünüz gibi kullandığınız fakirliği yeneceğiz. İnancımızı bu kadar güçlü kılan şey, adalet arayışımızı besleyen yoksulluğumuz. Ve bunu bize siz öğretiyorsunuz!
Kalplerimizle, akıllarımızla isyan edeceğiz sizlere. Sizi direnişimizin aklıyla, azmimizin ve yaşama sevincimizin kışkırtıcı şiddetiyle yeneceğiz. Sizi yenmek için sizin gibi ateş kusan silahlara, eli kanlı katillere, örtülü örtüsüz örgütlenmelere ihtiyacımız yok. Aklımızla, yüreğimizle, korkularınızı büyüten, sizi çırılçıplak görmemizi sağlayan meydanlarla yeneceğiz. Bunun için savaşacağız ama düzeni değiştirmek için insanları öldürmeyeceğiz. Biz daha zor olanının peşindeyiz; arayıp bulacağız. Kolay olanı size bıraktık! İnsan öldürmek, cesetleri yok etmek sizin işiniz, sizin olsun!
Direnerek, itaat etmeyerek öğreneceğiz. Öfkeniz sizin olsun. Karşı koyacağız ama saldırmayacağız. Biz bu topraklarda kardeşçe üretmek ve yaşamak istiyoruz. Bizi dil, din ve ırk ve mezheplere bölüp savaştırarak yönetmenize izin vermeyeceğiz. Kimin hangi kitabı okuduğunun bizim için önemi yok.
Çocuklarımızı sizin cinayetleriniz, katliamlarınız ve yaymaya çalıştığınız korkularla büyütmeyeceğiz. Sabrımızı, inancımızı, türkülerimizi, halaylarımızı öğreteceğiz onlara. Ve size karşı aklımızla direnip yendiğimiz günleri anlatacağız. Şiirler, kitaplar yazarak yeneceğiz sizi. Dünyanın mazlumlarına ilham veren kahramanlar doğuran analarımızı, zulme karşı susarak direnen öykülerini anlatan, yazan çocuklar yetiştirip, geleceğe taşıyacağız.
Yüzlerce yıldan bu yana oturduğumuz bu sağır karanlıklarda, dudaklarımızın ucunda belirsiz bir gülümsemeye dönüşen düşlerimiz var bizim... Bir yanımızda Şeyh Bedrettin, diğer yanımızda Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal. O isyanın ateşi hala bilincimizde kor.
Kocaman ağızlarındaki küçücük dilleriyle sessizliği ezberleyenlerin göz bebeklerine şafak, damarlarına taze kan yürüdüğünde... Yakılmış, yıkılmış, tarumar edilmiş ülkemizde Picasso’dan daha yaratıcı, Michaelangelo’dan daha tutkulu, Atatürk’ün mirasından da ileri bir bilinçle, eşitlik özgürlük ve adalet için... Işık (bilinç) taşıyıcılarının önderliğinde, öfkeli sonsuz sorularla değil, Nazım'ın gözlerinde demlenmiş cevaplarla 'Yeni bir Cumhuriyet' yaratacağız. Bizim işimiz o kaçınılmazı hazırlamak, hazırlanmak.