İmamoğlu’nu Yedirtmeyiz!

Erol Aydın

            Sürmanşet ve başlıktaki ifade bir dost meclisinde ortaya çıkmıştır. Trabzonlu olan ve İstanbul’da yaşayan arkadaşım laf arasında bunu söyleyince bu konuyu sosyolojik açıdan irdelemek vacip oldu. Böylece Türkiye’de toplumsal reflekslerin ne şekilde ortaya çıktığını da anlamış olacağız.

            Analiz ve değerlendirmelerde toptancı bir bakış açısıyla, “Karadeniz insanı” denilerek geçilmektedir. Oysaki bu durumu biraz açarsak ortaya bambaşka gerçekler çıkacaktır. Karadeniz ülkemizi boydan boya kat ettiği için bunu mikro olarak ele almak daha faydalı olacaktır. Bu kıyı şeridinde birçok il olmasına rağmen lokomotif olarak Rize ve Trabzon rekabeti her daim üst düzeydedir. Ekonomiden, siyasete, ticaretten üretime kadar burada görünen/görünmeyen bir mücadele hep var olmuştur, bundan sonra da olacaktır.

            Son çeyrek asırda Erdoğan’ın bir Rizeli olarak ülkeyi yönetmesi Trabzon cephesinde birçok kesimi rahatsız etmektedir. Buna bağlı olarak İmamoğlu’nun yerel yönetici olmasına rağmen genel siyasette de bir adım öne çıkması hemşerilerini sonsuz bir mutluluğa gark etmiştir. Yerel seçimlerde arkadaşım dâhil olmak üzere CHP’li olmamalarına rağmen sırf toprak aidiyeti yüzünden İmamoğlu tüm Trabzonların oyunu almıştır.

            İmamoğlu’nun son beş yıldaki performansı onların ilgi alanında değildir. Kişisel olarak kibri, üstenci tutumu, aşırı egosu, iş yapıp yapmaması, hizmeti, halkın memnuniyeti, bir eline güneşi, diğer eline ayı alması bile göz ardı edilerek tüm eksik ve noksanlarına rağmen hemşerileri tarafından siyaset üstü bir sadakatle destek olmuşlardır. Bir insana sadece bu şekilde memleket bağlamından dolayı destek olmak üniversitelerde tez konusu olacak bir vakadır. Bu konuyu işlerken öncelikle Trabzon kafasını çözmek gerekiyor, onu çözmeden bir senteze ulaşmanız da mümkün değildir. Bir kere Trabzonlu baskı altına alınacak bir karaktere sahip değildir. Her türlü, tehdit ve şantaj ters tepecektir. Onu kazanmak için suyuna gitmek, onunla samimi olarak hemhal olmak ve bunu da karşı tarafa hissettirmek gerekmektir. Başka türlü onu hep karşınıza alacağınızdan emin olabilirsiniz.

            Bir Trabzonlu olarak yeter ki İmamoğlu ülkeyi yönetsin kapı arkasında demlenmesi bile problem olmayacaktır. İmamoğlu da bunu çok iyi bildiği için her geçen gün genel siyasete dair mesajlar vererek kendisini 2028’e hazırlamaktadır. Hemşerilerinin yanı sıra seküler kesim ve de Kürtlerle de arayı iyi tuttuğu sürece önünde çok fazla engel gözükmüyor. Fakat siyasette 24 saat bile çok uzunken 4 yıl sonrasının konjonktürünü şimdiden tahmin etmek de mümkün değildir.

            Sonuç olarak; “İmamoğlu’nu yedirtmeyiz!” diye arkasında kayıtsız ve şartsız duran bir kitle olduğu sürece kendisinden siyasi inci olarak duyacaklarımız sürpriz olmayacaktır. Bu destek karşısında hiçbir faninin ayaklarının yerden kesilmemesi söz konusu değildir. Ayakları yere basmayınca da kendi sonunu hazırlayacak hatalar yapması da kuvvetle muhtemeldir. Du bakalım zaman ne gösterecek?

            Esenlik dileklerimle,

            Erol Aydın