Çin'de bir zamanlar içi hazinelerle dolu bir mağara varmış.Varmış olmasına da, önünde bulunan ejderha kimseyi mağaraya yaklaştırmıyormuş.Yigitler,
cengaverler ..niceleri denemişler,genç yaşlarında.Çift başlı, 7 kollu ,uzun tırnaklı ejderha hepsini bir bir ölduruyor ve hazineye yaklaştırmıyormuş.
Günlerden bir gün çevresinde çok sevilen cesur bir genç yaklaşmış
mağaraya.
Kılıcını,bıçağını bilemiş ,
kararlı adımlarla yaklaşıp,
sert ve isabetli bir
kılıç darbesiyle ejderhayı
en zayıf yerinden vurup,
kollarından birini koparmış.
Sonra diğer kollara gelmiş sıra .Darbe uzerine darbeler indirerek ejderhayı öldürmeyi başarmış kahraman savaşçı.
Kısa zamanda efsane yayılmış tüm çevre illerine.Herkes merak ve de umutla mağara çevresine gelmeye başlamış.
Ancak önemli bir sorun başlamış.Yigit savaşçı ne zaman altın bir mucevheri eline alsa tırnakları uzamaya başlıyormuş.Defalarca yeniden denemiş kahramanımız.Her seferinde tırnaklar uzadığı gibi,yeni kollar da çıkmaya başlamış.Hazineyi almak,
hayalindeki tertemiz zenginlik,mutlu ,zengin hayat bir türlü gerçekleşememiş.
Güç ona yaramamış.
Hırslandıkça hırslanmış.
Hatalar yapmaya ,önüne geleni kırmaya,dökmeye başlamış.Hâlâ mağaradaki hazinelerin kendi malı oldugunu sanıyormuş.Halk, yiğit savaşçıyı, sınırsız servetlerin sahibi sanarak ,
eğildikçe eğiliyor,zulumlerine gönüllü rıza gösteriyorlarmış.Ancak aldıkları bahşişler onlara da pek yaramamış.Onlarında tırnakları uzamış,yeni yeni uzuvları çıkmaya başlamış.
Bir gün mutlak hazinelerin,
gücün ve rızkın gerçek sahibini öğrenmişler ama vakit çok geçmişti.
İktidar arzusu, başta yiğidimiz olmak üzere beklenti içinde olan güzelim köylüleri de bozmuş,kolayca
güç ve servet sahibi olma arzusu bir kez daha etkisini,o topluluğu berbat ederek göstermişti.
Sadece halk değil,kurumlar,
beklenti içinde olan dernekler,kadınlar köylüler
,kasabalılar ve de şehirliler de bu bozulmadan kendilerine düşen payı comertçe tüketmişler...