Hz. İsa Adana'da yaşayacaktı ama Vali engel oldu

Bahri Paşa'nın bir tokadı Hz. İsa'nın (!) Adana'da yaşamasına engel oldu.

Sedat Memili / Haber - Yorum / Adana renkli bir kenttir; kentlerin rengini, coğrafyası ve olayları belirler.

İnsanlar renkli olunca elbette valileri de renkli olacaktır.

Vali Bahri Paşa Adana’da en uzun süre görev yapan valilerimizdendir. 1898 yılında başladı ve 1908 yılına kadar Adana’da kalıcı eser ve hatıra bırakarak görev yaptı.

Damar Arıkoğlu’nun anılarına göre:

Özellikle Ramazan Günleri’nde teravih namazını mutlaka Ulucami’de kılardı. Camiden ayrılırken o zamanlar Saray Bandosu olarak tabir edilen askeri bando caminin kapısı önünde kendisini selamlar, bandonun sesine toplanan halk ise çalınan güzel nağmeler ile neşelenirdi.

Leyle-i Kadir (Kadir Gecesi) günü, ikindi namazından sonra, Bahri Paşa bizzat elinde  taşıdığı ipek mendile sarılı küçük bir şişe içindeki Sakal-ı Şerifi halka öptürürdü.

HIRSIZLARI KONAKTA DÖVERDİ

Bahri Paşa’nın bazen Hükümet Konağı avlusunda hırsızları alenen dövdüğü ve dövdürdüğünü de bilmeyen yoktur. Buna rağmen hırsızlık daima, eşkiyalık ise arada sırada meydana gelirdi. Geceleri yolculuk yapmak şöyle dursun, ikindi ezanından sonra Mersin – Adana şosesinden bile – benim – diyen babayiğit geçmeye cesaret edemezdi; edenler muhakkak bir felaketle karşılaşırlardı.

Sultan Hamit’in saltanatı devrinde katil cezası 15 yıldı. Cülus şerefine 5 senesi de affa uğrar 10 sene de tamamlanırdı. İdam cezası ise kaldırılmıştı.

Vali Konağı’ndan tokat sesi geldiğinde halk yine bir hırsızın yakalandığını bilirdi.

 

HAÇIN’DA BİR Hz. İSA (!)

Bahri Paşa’nın valiliği esnasında Haçın Kazası Kadısı aklını kaçırmış, sağa sola çektiği telle (Hazreti İsa olduğunu, Tanrı tarafından yeryüzüne indirildiğini, Allah’ın emirlerini unutan insanları ıslaha memur edildiğini bildirir.

 

Olay Vali Bahri Paşa’nın kulağına gelir. Bu ne iş, cebinde Sakal-ı Şerifi taşıtıp halka öptürecek kadar dindar olan bir valinin görev sahasında bir Hz. İsa; hem de Haçın Kadısı…

Artık nasıl öfkelendiyse:

"Getirin bakalım Şu kendini Peygamber zanneden zatı!”

Tabi halk olayı duyar. Zabitan, Haçın’dan yola çıkarken Vali Konağı’na giden Hz. İsa’nın (!) yolunu gözlemeye başlar. 

Damar Arıkoğlu: “Ben de koştum, sabaha kadar kahvenin birinde bekledim” diye anlatıyor.

Sabahın saat 09.00’unda Hz. İsa (!) palanlı bir beygirin sırtında, siyah sakallı, dolgun enseli, 36 yaşlarında, birkaç zaptiyenin nezareti altında, köprünün başında sağı, solu mütebessim bir çehre ile selamlayarak geçti.

Çoluk, çocuk herkes arkasına düştü. İlginç bir sahne…

Çocukların gürültüsü, halkın merakı, alkışı vs. sesleri arasında bu garip alay Vali’nin konağına yöneldi.

HALK Hz. İSA’DAN MUCİZE BEKLİYOR

Hükümet dairesinde avluya açılan kapının üzerindeki balkona çıkarıldı.

Çoğunluğu çor çocuk olan kalabalık halk heyecanla neticeyi bekliyordu.

 

"Ahir zamanda Hazreti İsa’nın gökten ineceğini bildiren dini telkinatın bu hususta tesiri büyük olmuştu" diyor Arıkoğlu. Bu cümleden şunu anlıyorum; Kadının gerçekten Hz. İsa olduğuna inananlar vardı.

Olabilirdi…

Neyse biz mevzuumuza dönelim:

Halkın arasından bazı konuşmalar duyuluyor:

“Şimdi Vali gelecek adam hakikaten Hazreti İsa Peygamber ise, büyük bir mucize gösterecek ve biz de bu büyük mucizenin şahidi olacağız. Bakalım nasıl bir mucize zuhur edecek?”

Öyle bir mucize gerçekten oluyor…

Halk sabırsızlanmaya başlamıştı. Çünkü orada toplanan halkın yüzde sekseni, bu adamız Hazreti İsa olduğuna inanıyor ve mucizeye tanık olmayı bekliyorlardı.

Ayrıca, Adana’da yaşayan Hıristiyanların çoğu Vali Konağının önüne toplanmıştı.

 

VE MUCİZE GERÇEKLEŞİYOR

Bahri Paşa yavaş yavaş Hz. İsa’nın (!) bulunduğu balkona geliyor. Toplanan halkı baştan aşağı kadar göz ucuyla süzüyor ve Kadı’nın yanına yaklaşıp gür ve tok bir ses ile:

“Hz. İsa olduğunu iddia eden adam sen misin?” diye soruyor. Kadı:

“Evet benim. Tanrı, azan kullarını ıslah etmek için beni gönderdi” sözleri ile cevap verdiği bir sırada Bahri Paşa:

“Yalancı sahtekâr herif” deyip yüzüne kuvvetli bir tokat aşketti ve:

“Alın bunu tımarhaneye götürün” deyip balkondan çıkıp gitti.

Halk bir tokat ile bir efsanenin nasıl sona erdiği mucizesine tanık oldu.

Bir tokat, Hz. İsa’nın Adana’da yaşamasına engel oldu.

Sonucu Arıkoğlu’nun hatıratlarından izleyelim:

“Toplanan halk Valinin bu jesti karşısında yalancı peygambere gülmeye başladılar. Mühim bir cemaat delinin arkasına düşerek Karşıyaka’da tımarhane olarak kullanılan binaya kadar takip ettiler. Bunların arasında ben de vardım.

Hastanenin kapısından girerken sağ tarafta Kasap Sultan adındaki (Haşa) Allahlık iddia eden deli yüksekçe bir yere çıkmış eli ile işaret edip bağırarak:

“İnanmayın bu herife. Ben böyle bir İsa Peygamber yaratmadım. Bu adam yalancıdır(!)” diye söyleniyordu.

Kadıyı deliler koğuşuna tıktılar.”

BİR NOT PAYLAŞMAK İSTİYORUM.

Çok yazık günümüzde kendini İsa yerine koyup mehdi ilan edenler ve bu yolla servet edinenler  hakkında yayınlanmış olanları savcılık ihbar kabul etmiyorsa,  kimse Osmanlı'ya bağnaz demesin.

Gelecek bölümde "Adana'da Rakı Satan Hz.İsa'yı (!) anlatacağım...

GÜNDEM Haberleri

Taner Talaş; Adana, kişilere özgürlükçü bir tutum sergilemeyi aşılayan bir şehirdir
Orhan Kemal'in evi Sarıçam'da 2+1 daire parasına satılık!
Burhanettin Bulut'tan gazeteci döven meclis üyesi açıklaması: "Disiplin kuruluna sevk edildi"
AK Parti Yüreğir Kongresine tek liste ile gidiliyor: İşte yeni başkan, yönetim kurulu ve il delegelerinde öne çıkanlar
Enkazdan kurtarılan Tuba öğretmen, öğrencileriyle hayata tutundu