HULUSİ GÜVEL: BARIŞ DİLİNİ HÂKİM KILMALIYIZ

Sedat Memili

Adana kültüründe olan barışın dili,

Kavganın dilinden daha çok güçlüdür...

Cuma günü Sayın Hulusi Güveli, Mehmet Akdoğan ile birlikte ziyarete gittik. Önce Yerel Seçimler, ardından yenilenen İstanbul Seçimleri sık sık görüşmemize engel oldu.

Adana'yı 23. Dönem Milletvekili olarak Parlamentoda temsil etti.

CHP Milletvekilidir ama kendisini tanıyınca, sadece ve sadece Türkiye'nin aydınlanmasından taraf olduğunu ve bunun için her siyasal görüşe saygı duyduğunu anlayabilirsiniz.

Sohbetimizden ana başlıklar.

HER GÖRÜŞ DEĞERLİDİR

"Hayat siyasetin çok ötesindedir. Adana'da yaşıyoruz, Adana'yı denizde yol alan bir gemi düşünün, bu geminin güvenli bir limana ulaşması, bu gemide yaşayanların geleceği için zorunludur. Bu güvenli liman olumlu her eyleme sahiplenmek, hepimizin geleceği için şarttır... Güzel işler yapanları, siyaseten aynı safta değilsiniz diye dışlamak sadece kendisine değil, Adana'ya da haksızlıktır..."

"Seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?"

"Seçimleri biz değil, millet değerlendirir. Değerlendirdi de... Biz ancak ve ancak milletin verdiği görevleri yerine getiririz. Geçen Dönem Büyükşehir MHP'li belediyenindi. Biz burada yaşıyorduk. Şimdi millet CHP'yi tercih etmiştir, yine burada yaşıyoruz. Hem bu şehirde yaşayan hem de bu şehirde yaşanan hayatı kolaylaştırma görevi olanlar el ele vermeli, gönül gönüle olmalıdır...

 

HALKIMIZ BARIŞ İSTİYOR

"Halkımız net bir mesaj vermiştir: barış istiyoruz.

Evet, halkımızın tek mesajı bu: Barış.

Barış, sevgi ve hoşgörü dilini hâkim kılmalıyız. Bu çabayı sadece şehri yönetenler değil, bu şehirde yaşayan herkes göstermelidir.

Halkımızın en öncelikli talebi, barıştır.

Ve öyle bir ortam oluşmuştur. Soğuk ve sert rüzgârlar dinmiş, hoş görü, sevgi ve barış meltemi esmeye başlamıştır. Bu fırsattır. Eğer bu fırsatı yeterince değerlendirebilirsek, gelecekte hepimizin hayatını olumlu etkileyecek bir güzelliğe adım atmış oluruz.

Güleryüz, huzur, refah halkımıza ve Adanalıya yakışır..."

 

"MADEMKİ DAVAMIZ VATAN DAVASIDIR..."

"Size bir örnek vereyim. Kurtuluş Savaşı dönemi. Fransızlar, her türlü teknoloji ile donanmış, Adanalılar ise deyim yerindeyse, yüreklerinde şehit acısı ve yurt sevgisi... Başka da silahları yok. Osmaniyeli Divlimzade Hacı Efendi, hatıralarında şöyle anlatıyor: İşgale direnmeye karar verilmiş, nasıl mücadele edeceğimiz konusunda aşiret büyüklerine, kaymakam ve jandarma komutanına haber gönderildi. Hepsi toplantıya katıldışar, yalnız toplantıya katılan iki aşiret arasında önceden bu güne sarkmış bir kan davası var. Herkes bu iki ailenin karşı karşıya gelmesinden tedirgin. Bu mecliste bulunan Torunun oğlu Mehmet Efendi, aralarında husumet olan iki aileye hitaben:

'Açık konuşun bu karara hepiniz uyuyor musunuz?" diye sorması üzerine, kan davalı aile büyükleri:

'Namusumuzla sizleri temin ederiz ki, mademki davamız büyük vatan davası ve milletimizin maruz kaldığı felaket ve musibetten kurtulma davasıdır, hasımlarımızın kahvelerini pişirir, sigaralarını yakar, her türlü hizmetlerini görürüz. Bundan sonra husumet yok, kardeşlik var' diyerek namusları üzerine yemin etmişlerdir.

GÜVEL ADANA'NIN ABİSİDİR...

Bu vatan bu inançla kurtulmadı mı?

Söz konusu Adana olunca, ufak tefek ayrılıkların ne önemi var.

Şunu unutmamak gerekir ki, Adana halkını birleştiren değerler, ayrıştıran değerlerden çok daha güçlüdür.

Maalesef iktidarın, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak verdiği tahribat, kendi taraftarlarını bile üzecek noktaya gelmiştir. Bu yara ancak el ele vererek sarılabilir..."

Sayın Güvel'i dinledikçe "Adana abisini buldu" diye düşündüm.   

Adana'nın bir sahibi yok, bir de abisi...

Belki Adana bir sahibe ihtiyaç duymayabilir ama bir abiye şiddetle ihtiyacı var.

Abisi olan herkes sahiplidir.