i. halk ağzı. Bir erkeğin nikâhlı karısı, zevce.
HELÂLLIK
i.
1. Helâl olma durumu.
2. halk ağzı. Nikâhlı eş.
ѻ Helâllık almak (dilemek): (Bir kimsenin) Kendisine geçen hakkını helâl etmesini istemek: Bunlara gördüğü düşü söyledi / Her birisinden helâllık diledi (Süle Fakih). Mustafa dedesinden başladı, bir bir herkesten helâllık diledi (Safiye Erol). Helâllık vermek: Helâl etmek: Helâllık vermedik kavim kardaşlar (Pir Sultan Abdal). Helâllığa almak: halk ağzı. (Bir kadını) Nikâhına almak, onunla evlenmek: Babana anana sağlık ile varacak olursan beni burada gelip helâllığa alır mısın dedi (Dede Korkut – Ö.T.S.).
Yukarıdaki helallik maddesini memleketin en muhafazakar muhitinin hazırladığı üç ciltlik Kubbealtı Lügati’nden aldım.
CHP ülkenin muhafazakarlaştığını o kadar kanıksamış ki bütün sloganik sözcüklerini bu camiadan devşiriyor. Belediyeler kazanıldıktan hemen sonra millet hırsızlığın, yolsuzluğun üzerine gidilmesini beklerken CHP liderliği ağzından israf sözcüğünü düşürmemişti. Kriminoloji bilimi açısından baktığımızda hırsızlık kasıtlı işlenen bir suç iken israf olsa olsa kamu malının sorumsuz kullanılması anlamına gelirdi. Birinde kamu yöneticisinin ortaya çıkardığı suçla resen uğraşması gerekirken diğerinde onların yaptığını yapmayacağız vaadinden başka birşey yoktu. Şöylede bir gerekçeye sığınılıyordu; yargı nasıl olsa onların kontrolünde yapacağımız suç duyurularından da herhangi birşey çıkmaz. Suçun üzerine resen gitmek zorunda olanların bundan kaçınması ayrı bir suç oluşturur deyip geçelim; görevi ihmal.
Ama bunun geri planında şöyle bir siyaset kurgusu vardı. Bizim israf dediğimizi millet nasıl olsa hırsızlık anlayacak ve böylece bir taşla birkaç kuş vurmuş olacağız. Hem hırsızlık demeyerek iktidarın ateşini yükseltip kutuplaşmayı tırmandırmamış olacağız hem de belediyelerimiz iktidarın şirretinden korunmuş olacak. Her gün 24 saat hukuk devleti diyenler bu tür siyaset numaralarına tevessül ettiler. Neticede umulanın, beklenilenin hiçbirisi olmadı. İktidar pandemi koşullarını dahi dinlemeyerek kendi dışındaki tüm belediyelerin başarısız olması için elinden geleni ardına koymadı. Hırsızlığın üzeri israf denilip örtülerek memleketin arınmasına dair ciddi bir momentte heba edildi.
CHP Türkiye’yi yanlış bir yerden okuyor diyecektim, ama sahiden de öyle mi diye düşünmeye başladım. Acaba yanlış bir okuma mı söz konusu yoksa ciddi bir dönüşümün yüklediği tarihsel bir misyondan bilinçli kaçınma hali mi var ? Belki her ikisi de... Bu tür dönüm noktalarında liderlik kapasitesi her zamankinden çok daha fazla önem taşır. CHP liderliği Türkiye’nin Erdoğan düzeninden kurtuluşunun sola açılarak değil, ancak sağa yanaşarak mümkün olduğunu kabullenmiş ve yaptığı tüm hamlelerle de bu durumu kendi tabanına kabul ettirmek istiyor.
CHP’ye göre Türkiye hem siyasal hem de kültürel olarak aşırı muhafazakarlaşmış vaziyette. Muhafazakarlaşmış topluma ulaşabilmek içinde siyaset dilini dönüştürmeniz ve o tür hassasiyetleri de gözetmeniz gerekiyor. Sadece Peker’in ifşaatları karşımızdaki manzaranın muhafazakarlaşmak değil bir çürüme ve kokuşma olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Dinsel muhafazakarlığın kalesi sayabileceğimiz tarikat ve cemaatlerin dinsel hassasiyetlerinin körleştiği ve her birisinin öncelikli amacının devlet de kadrolaşmak ve sermayelerini çoğaltmak olduğu ise bir bedahat. Ensar yurtlarında yaşanılanlar, Cüppeli’nin açıklamaları bu yapıların muhafazakar değerlerin canına ot tıkadığının sıradan işaretleri.
Türkiye muhafazakar değerlerin siyasal, toplumsal, kültürel, estetik alanda zirve yaptığı bir dönemi değil lafta muhafazakar geçinenlerin memleketi tam boy bir dekadansa yani çöküşe götürdüğü dönemi yaşıyor. Mevcut iktidar başta muhafazakar temalar olmak üzere her türlü değeri ayaklar altında çiğniyor. Yaşadığımız çok yönlü bir kriz ve siyasal islamcıların bütün derdi her ne pahasına olursa olsun iktidarlarını korumak. Yaptıkları her şeyi bunun için yapıyorlar.
CHP’nin helalleşme politikası kendinden umut kesmenin itirafıdır. Sözcük anlamına göre helalleşmek karşılıklı suçlarımızı, yanlışlarımızı, eksikliklerimizi bağışlayalım, görmezden gelelim, yok kabul edelim anlamına geliyor. CHP memleketin büyük çoğunluğu yeni bir döneme hazırlanırken yine AKP dünyasına has bir kavrama sığınıyor ve medet umuyor. Her şeyi bir yana bırakalım iktidara yürüyen bir partinin vaatlerini geleceğe ilişkin umutlar, beklentiler ve hayaller oluşturur. Ecevit 60’lı yıllarda CHP’nin politikalarını köklü biçimde eleştirip, dönüştürürken bir darbe sonrasının ağır atmosferine rağmen DP’lilerle helalleşmeden değil toplumun çoğunluğunu oluşturan çalışan sınıfların umutlarından ilham alıyordu. Bize bir gelecek sunamayacak politikacılar bu zor işten kaçınmak için ileriye değil geriye doğru sıçrarlar. Geriye doğru sıçranılan yer Türk sağının her cinsinin bugün ülkeyi getirdiği çıkmazdan başka bir yer değildir. Kılıçdaroğlu liderliği kendine o kadar güvensiz, yönettiği partinin geçmişinden o kadar utanıyor ki yaptığı her hamle kuruluşun partisini biraz daha sağa yanaştırıyor.
Biz ileri doğru sıçrayacak bir CHP’nin öncelikle soluyla barışmasını öneriyoruz. Erdoğan’ın dahi bir dönem istismar ederek barışmak istediği başta Aleviler, Kürtler, Solcularla memleketin barışmaya ihtiyacı var. Çünkü Türkiye’nin kurulu düzeni bütün eziyetini ve acımasızlığını bu kesimler üzerinde sınadı. Muhafazakarların çektiği eziyet geçmişin dünyasının ellerinden kayıp gitmesinden ibaretti. Aklı başında olanları bile yeni durumu zorunluluk görüp, kabullenmişti. İsteyenler siyaseten muhafazakar, kültürel olarak modern sayacağımız Yahya Kemal’e , Tanpınar’a bakabilir. Onlara bakmıyorsanız sokaklara taşan Atatürk sevgisine bakın. Helalleşecekler önce Anıtkabir’de bir sıraya girsin.