Bir Sümer atasözü der ki:"Biliyorsan neden öğretmiyorsun? Boş vakit geçirdin, neye yaradı?”
Türkçe- edebiyat öğretmeni olarak kırk yılımı verdiğim eğitim-öğretim alanında köy, kasaba ve kentlerden hayata ve insana dair bende kalanları kabul buyurursanız sizlerle paylaşmak istiyorum zamanı boşa geçirmemek; bilgi, birikim ve deneyimlerimle yararlı olmak adına...
Yazılarımda Türkçeye sahip çıkmanın, onu güzel ve etkili kullanmanın yanı sıra anamın dili diye adlandırdığım Adana Ağzı'yla ilgili çalışmalarımdan kesitler yansıtacak; 1960, 70 ve 80'li yılların Adana’sında özlemlik geziler yapıp çocukluk ve gençlik yıllarımızın izlerini süreceğiz birlikte Adana sevdasından aldığımız güçle...
Yırttık attık anı defterimizden sararmış birçok yaprağı. Ama çocuk masumiyeti ve ilk kalp çarpıntılarıyla harmanlanan anılar kaldı ucu kıvrık, Adana sevdası kokan sayfalarda.
Güzel Türkçemizle beslenen Adana ağzıyla konuşarak gezeceğiz Büyüksaat'i, Siptilli'yi, Bitpazarı'nı...
Anılarımızın izlerini süreceğiz Hergeleyolu'nda, Melekgirmez'de, Hilal Hanı'nda... Kaderine terk edilmiş,zamanın insafına bırakılmış Tepebağ'ın yıkılmamak için birbirine yaslanmış evlerinin yer aldığı dar, çıkmaz sokaklarında dolaşacağız tarihsel bir hüzünle... İçimiz ürpererek Yılancı Memet'i izleyeceğiz, Yağcami kaldırımlarında... Erkek Lisesi'ne de bir ziyarette bulunacağız gençlik yıllarının dürtüsüyle…
Acıkınca Arasta'da Onbaşılar ya da Asmaaltı kebapçılarında doyuracağız pişmiş biber ve domates destekli acılı adanayla karnımızı…
Her biri bir hayat mektebi olan ve bize sevmeyi, aile olmayı, gururu, arkadaşlığı, paylaşmayı, komşuluğu öğreten; gecekonduları ranta çevirmek isteyen mafya düzenbazlarına birlikte karşı koymayı, hak aramayı, hakkı korumayı anlatan yazlık sinemalarda alacağız yerimizi sıcak yaz akşamlarının serinliğinde...
İki meteliksiz cep ve tokyo terlikle koşacağız Çiçek, Şan, Halk, Nur Bağdat, Güney, Yeni, İstiklal, Zafer, İstanbul, Hanedan, Lale, Beşikli, Baykal, Işık, Çamlık sinemalarına…
Gözümüz çokçokçu, bicibicici tablalarına asılı kalırken, seyyar kebapçılardan yayılan yanık et kokularını soluyarak yaya yapıldak dolaşacağız eğlence merkezi Sular'da...
Dayayacağız sırtımızı çivisi gevşemiş tahta sandalyelere duhuliyeden aldığımız biletle... Siyah, tuzlu suda haşlanmış karpuz çekirdeğini çitleyerek gözümüzü dikeceğiz düşlerin sessizliğinde beyaz badanalı perdeye...
Zaman gazozunu da içeceğiz üstüne.
Dardağan çekirdeği kurşunumuz, kamış borular da silahımız olacak...
Sokak savaşları yapacağız başka arka sokak çocuklarıyla..
Okat otobüsleriyle yolculuk yapacağız sessiz Adana yollarında…
Gidip geleceğiz vilayet gar arasında..
Berikman Pastanesinde el ele oturan sevgililer çarpacak gözümüze aşkı anlamaya çalışan saf delikanlı mahcubiyetiyle..
Horozdibek'te Recep Usta'nın suböreğiyle kahvaltı yapıp uzanacağız umutların ekmeğe odaklandığı Küçüksaat’teki amele pazarına… Tanığı olacağız alın teriyle yoğrulan ekmek kavgasına güvercinler takla atarken havada…
Hergeleyolu'nda hayvan tersi toplayan çocuklarla zayıf, bitkin, dişleri dökük kadınlar gelecek bir hayal gibi gözlerimize yoksulluğun utancıyla..
Zaman tünelinin derinliklerinde Terskapı'dan takılacağız deve kervanlarının peşine... Ulaşacağız tarihi Taşköprü'ye...
Dikilip üzerine seyre dalacağız bereket kaynağı Seyhan'ı hayranlıkla.
Yaşar Kemal'i okuyacağız çağıldayan sularda… Orhan Kemal'e selam salacağız akşam yelinin serinliğiyle.
Nalından ayakkabısıyla gezinen Muzaffer İzgü'yle TEVGELİK yapacağız Ulus Parkı'nda "Zıkkımın Kökü" üzerine.. FIÇITIP kaydıracağız elimizdeki taşları Seyhan Nehri'nin sularında..
ALLÖŞ diyerek uçacağız sevinçle havalara!.. DELLENECEM HA! Diyeceğiz kızınca...
"Hadi, GANELE ÇİMMEYE GİDEK" diyeceğiz sarı sıcaktan bunaldığımızda... Şaşkınlığımızı 'ABOVV'la anlatacağız; "KELE BACIM TAMAN, AHAN da, BAH HELE..." diyen komşu muhabbetlerine vereceğiz kulaklarımızı… FORT ATACAĞIZ gislavet ayakkabımızla mahalle çocuklarına...
Anamızın ilençleri duyulacak uzaktan: "TÖREMEYESİCE… GIRAN GİRESİCE."
Salçalı ekmekle şekerli suyun ulaşacağız doyumsuz tadına…
Kuruköprü'de açılacak birer birer;
Dükkan darabaları
Atacak yere ilk siftahı
Bismillah çekerek güne başlayan esnafı
Hacıbayram'da bileyci Hasan Emmi
Güneşle kucaklaşacak
Çuvalcısı, çerçisi, aktarı..
Bizim de siftahımız olsun bu yazı.
Not: Karakalem resim çalışması Necati Derya'dan alıntıdır.
Yazılarımızı paylaşma olanağı sağlayan duayen gazeteci sayın Sedat Memili ve kucuksaat.com’a teşekkür ederim.
Haftaya görüşmek dileğiyle...