Zor bir yılı geride bıraktık. Dövizde yaşanan anormal yükselişler sona etmişken,
halkımız, ihtiyaç kalemlerinde normale dönüş umudundayken, cumhuriyet tarihinin en ağır zamlarıyla irkildi. Bir gecede dayatılan rekor zamlar sildi süpürdü bütün beklentileri.
Önce akaryakıtta hayal kırıklığı, ardından elektrik, doğalgaz, köprü,
otoyol...
Bu liste uzayıp gidecek.
Üretimin ana girdileri bu seviyelere taşınınca ötesini hayal bile edemiyorum.
Aslında herşey "eser siyaseti" de denilen ,beton tutkumuzla başladı.Üretim ve üretim teşvikleri yerine tercihimizi, bu ülke insanının sosyo ekonomik durumuna göre lüks sayılabilecek, aciliyet yüzdesi çok yüksek olmayan; köprü, havaalanları,
otoyol, dev hastaneler,
tünellerden yana kullandık.
Bunlar elbette ki gereksiz değildi ancak devlet eliyle ve kaynaklarıyla, zamana yayılarak yapılabilseydi biz bu günkü krizleri, kırılganlıkları yaşamazdık. Üretimimiz, ihracatımız, istihdam olanaklarımız çok daha olumlu boyutlarda olabilirdi.
Dünyada petrol ve hammadde fiyatlarının yükseldiği, corona sürecinin değişerek insanlığı terbiye ettiği gerçeğini unutmadan belirtelim ki sosyal devlete bu tavır yakışmadı. Asgari ücret artışı, emekliler ve memurlara verilen ücret artışları maalesef dertlere deva olacak boyutlarda olmadı. Zaten evlere şenlik istatistik kurumumuzun yaptığı araştırmaların halk nazarında inandırıcılığı yoktu. Rasmi enflasyon oranlarına göre yapılan zamlarda beklendiği gibi mutlulukla değil kırgınlık ve kızgınlıkla karşılandı.
İstatiksel bilgiler ile istediğimizi, istediğimiz gibi gösterebiliriz. Ancak halk nezdinde karşılığı olabilir mi ?
Rakamlarla dünya ülkelerindeki enerji veya akaryakıt fiyatlarını bizdeki fiyatlarla kıyaslamak etik bir davranış olabilir mi ?
Kıyas yaptığımız ülkelerin kişi başı ulusal geliri, asgari ücretlerini, sosyal haklarını dikkate almadan yapılan kıyaslama adil değildir. Açık seçik ifade etmek gerekirse yapılan zamlar, artan vergiler bu ülke insanının büyük çoğunluğunu rahatsız etmiştir.
Otoyol yapımı, üniversite,
hastane, havaalanı, tünel inşaatlarında dünya sıralamalarına girmiş olabiliriz... Ama bunlar bir şey ifade etmiyor ki, Sonuç olarak sorulması gereken soru şudur :
“halkın çoğunluğu sahip olduğu satın alma gücü ile ne kadar kaliteli bir hayat yaşayabiliyor?” olmalı. Kalanı maalesef kırgınlık, küskünlük, güvensizliktir.
2009 yılına kadar yükseliş eğilimindeki ekonomi ve Ak Parti paralel bir şekilde sıkıntılı bir süreçtedi.
Kısa vadede çözüm olabileceğine kimse inanmıyor. Ancak olağanüstü imtiyazlarla yaptırılan köprü, otoyol, tünel, hastane, havaalanı gibi yapılarda uygulanan müşteri garantileri pandemi ve yaşanan önemli kriz nedeniyle mücbir sebeple iptal edilip, ödemeler Türk Lirasına çevrilmelidir. Israf ,gösteriş, harcamalar, atamalar, birden çok maaş alma garabetine son verilmelidir.
Halkın güveni ve sevgisi azalıyor, kazanmak ileride daha da zorlaşacaktır.
Devir akıl ve samimiyet gösterme devridir.