Depremin verdiği acıları, ölümleri, yaralanmaları, hasarları, yıkıntıları televizyonlardan duyup, izlemiştik. Ancak, bizzat gidip görünce, muhataplarından dinleyince felaketin boyutlarının ne denli büyük olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
Deprem bölgesinden kısa kısa izlenimlerim:
Samandağ'dan iletişime geçtiğimiz genç bir depremzede ile buluştuk.
Yemek dağıtımı açısından, şehir merkezinin iyi durumda olduğunu, sahra mutfaklarının açıldığını ancak köylerin sıkıntılı olduğunu anlattı. Ve böylece rotamızı köylere çevirdik. Başladık köylerde, kebap, ayran dağıtmaya. Seraların içine sığınmışlardı çoğu. Bizi bırakmıyorlar, ısrarla çay-kahve ikram ediyorlardı. Ayaküstü sohbetlerden çok şey öğrendik. Bir taraftan çadırda yaşarken bir taraftan da toprağı ekmeye devam ediyorlardı.
Birçok köyden sonra mahallelerde, yol üstlerinde dağıtımlar yaptık. Bazen araçtan inmeden verdiğimiz dürümler hoş sürprizler oluyordu.
Samandağ Hristiyan cemaati, Aziz İlyas kilisesinde mutfak kurmuş günlük 2.500 kişiye sıcak yemek veriyorlardı. Orayı ziyaret edip, kilisenin papazıyla tanıştık, geçmiş olsun dileklerimizi iletip, bolca kebap ve ayran bıraktık. Çok mutlu oldular. Birbirimize dua edip, ayrıldık.
Ayrıca Hristiyan mahallede de dağıtım yaptık. O kadar mutlu oldular ki, görmeye değerdi!
Oradan sonra, Alevi-Nusayri mahallelerde dağıtımı sürürdük.
Merkeze gelince çadırların yoğun olduğu bir yerde düzenli dağıtımı sürdürdük.
Çok kalabalıktı, bazen fazla yemek isteyenler, araçlarıyla yaklaşıp kebap isteyenler olunca dağıtım düzeni bozuluyordu. Dağıtım konusunda artık profesyonelleşen arkadaşlarımız, aracı kapatıp, dağıtımı durduruyor, sıra olmazsa, disiplin olmazsa devam edemeyiz mesajları veriyorlardı. Hemencecik sıralar yeniden kuruluyordu.
Bu esnada üstü biraz dağınık ama kültürlü olduğu her hâlinden beli bir hanımefendi beni bir kenara çekip; " Çok özür dilerim, yaşadığımız travma, acı çok büyük, zaman zaman sizi üzüyorlar, ne olur affedin onları." Bu durumda, bunları söyleyebilen bir halkımızın olması beni çok gururlandırdı.
Hatay'da yaptığımız dağıtımlarda, merkezde sol partilerin ve kuruluşların olduğu çadır bölgesinde sevgiyle karşılandık. Oradaki dağıtımdan sonra, Armutlu meydanında özel harekat polislerimizle oturup sohbet ettik. Demledikleri çay eşliğinde depremi konuştuk. Onlar bize çay ikram ederken biz de Resmi ve STK'lardan gelmiş, destek ve kurtarma görevlilerine Adana kebap dürüm dağıtıp 1.850 porsiyon kebabı bitirdik.
Hatay'dan doktor dostumuz ve Tekirdağ üniversitesinden Prof. Celalettin Vatandaş ile deprem izlenimlerimizi ve yapılması gerekenleri konuştuk.
En son olarak, Doktor Cengiz kardeşimizin önerisiyle, Habibin Neccar tepesine gidip, oradan kenti yukarıdan izledik. Oradaki sosyal tesis ve çevresindeki mutfağı ve Özbekistan'dan gelen aşçıların yemek hazırlıklarını izledik.
Oradaki depremzedeler ve görevlilerle durum tespiti, ihtiyaçlar ve çözüm arayışları çabamızdan sonra hava artık kararmıştı.
Kentin içinden geçerek, yıkıntılar arasından yolumuzu araya araya, Hatay'dan Adana'ya yola çıktık.
Rabbim tüm deprem şehitlerimize rahmet olsun. Yaralılara şifa dilerim. Rabbim kalanlara teselli versin. İnanıyorum ki; Devletimiz, belediyelerimiz, STK'larımız ve insanlarımız el ele verip bu yaraları saracaktır.