Hakkın Yanında Olmak Mı, Gücün Yanında Olmak Mı?

Vedat Kahyalar

Günümüzde karakter inşasında belki de en önemli iki kavramlar bunlardır: 

Hak mı, güç mü? 

Bir insanın karakteri, inancı ve algısı büyük ölçüde bu iki kavramı nasıl tanımladığı ve hangi yönde bilinçli tercihler yaptığıyla şekillenir. Hiçbir şey tesadüf değildir. Kaderin yazgısında Allah'ın mutlak payı vardır, ancak bize bırakılan cüz’î irade, seçimlerimizi belirleyen en önemli sınavımızdır. Bu yüzden, başımıza gelen yanlışlar için kimseyi suçlamadan, önce kendi hatalarımızı sorgulamamız gerekir.

Hz. Ali’nin şu sözü bu gerçeği ne güzel özetler:

"Hak, şahsiyetlerle tanınmaz; önce hakkı tanı, sonra hak ehline ulaşırsın. Batılı tanı, sonra batıl ehline ulaşırsın."

Tarih boyunca Müslümanlar, hak ile güç arasındaki tercihlerinde çoğu kez yanılgıya düşmüştür. Sadece bugün değil, erken dönemlerde bile binlerce Müslüman, hakkın yanında değil, gücün yanında yer almayı seçti. O binlerce kişi, Hz. Ali’ye karşı Muaviye’yi, Hz. Hüseyin’e karşı Yezid’i tercih etti. İtiraz etmedi, ses çıkarmadı. Dini sadece namaz kılmaktan ibaret sandı.*-1

Kerbelâ'da katiller, önce secde eden, namaz kılan insanlardı. Namazlarını kıldılar, ardından Peygamber'in torunlarını katlettiler. Kerbelâ'da öldürülen yalnızca Hz. Hüseyin ve yoldaşları değil, yaşayan Müslümanlığın aklı, ruhu ve vicdanıydı.

Bugün de Hak ile Batıl Mücadelesi Devam Ediyor
Bu mücadele sadece bireysel bir seçim değil, aynı zamanda toplumlar, devletler ve kültürler arasında da süregelmektedir. Emperyalist ve siyonist güçler, dünyadaki kaynakları sömürmekte; ürettikleri teknolojiyi fahiş fiyatlarla dünyaya pazarlamaktadır.

Bugün ilaçtan tohuma, gübreden silaha, çipten işlenmiş gıdaya kadar her şey kâr hırsıyla insanlığın zararına satılmaktadır. Örneğin, ülkemizde milyonlarca araca takılması zorunlu olan taşıt tanıma çiplerinin üretim maliyeti sadece 5,5 TL iken, 2.700 TL’ye satılmaktadır. Bu adaletsiz düzen yalnızca teknolojiyle sınırlı değildir; tarımdan sağlığa, ekonomiden siyasete her alanda haksızlıklar sürmektedir.

Ne var ki, profesyonel algı operasyonları sayesinde büyük kitleler, hakkı ve doğruyu göremeyip yanlışı savunur hale gelmektedir. Veya zulmü ve kötülüğü haklı ve doğru zannedebilmektedir.

Oysa bize verilen ilk emir "Oku" idi.

Okumak, araştırmak ve farklı kaynaklardan beslenerek hakikati aramak, doğruyu bulmanın en etkili yoludur. Bu ilahi emri yerine getirmeyenler, dünya sınavının daha en başında kaybedenler arasına yazılmıştır.

Öyleyse Ne Yapmalıyız?
Bizlere düşen, dinimizin emrettiği gibi nitelikli, çalışkan, duyarlı, şahsiyetli, donanımlı ve bağımsız bireyler olmaktır. İyiliğin merkezi, iyiliğin adresi, iyiliğin kendisi olmalıyız.

Şu dünya, şu zaman, şu çağ bizimle anıldığında insanlar "Bu topraklarda adam gibi adamlar, kadın gibi kadınlar, Müslüman gibi Müslümanlar yaşadı!" demeli. İnsanlık, "Biz onlarla aynı güneşin altındaydık." dediğinde bundan dolayı bahtiyar olmalı.*-2

Kaynaklar:
1- Aydın Tonga
2- Ramazan Yaman