Ne pahasına olursa olsun ben duyduğum ve gördüğümün arkasındayım demek çok yanlış ve sakıncalı bir durumdur.
Bu hususta Kur'an bize şöyle bir yol tarif eder :
وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِۦ عِلْمٌ ۚ إِن
ٱلسَّمْعَ وَٱلْبَصَرَ وَٱلْفُؤَادَ كُلُّ أُوْلَٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْـُٔولًا
" Bilgisi sana âit olmadığı şeyin arkasına takılma O'nun arkasında durma ! Kesinlikle kulak, Göz ve Akıl hepsi O'dan sorumludur." ( İsra / 36 )
Bu âyet bizlere bilgi edinme yollarını harekete geçirmenin ne denli önemli olduğunu da ortaya koymaktadır.
Zira,her bakan göremez,her duyan duyduğunu tam işitemez,her düşünen düşündüğünü tam idrak edemez.
Bir şeyin hakikatine ulaşmak için, bu üç duyuyu tam kullanarak kendi bilgisinin arkasında durup onu takip etmesi mutlak ve zaruridir
Aksi takdirde mesuliyeti bir başkası üzerine atmak olur ki Bu da , Kur'an'ın ortaya koyduğu " Bir kişi başka birinin yükünü yüklenemez " ilkesine aykırıdır.
Bu âyet, gerek dîni ve gerekse dünyevî tüm meselelerde, körü körüne birilerinin arkasına takılmayı ve O'nun bilgi ve düşüncelerini düstur kabul etmeyi kesinlikle yasaklar.
Her nefs bir şahsiyettir ve kendisine verilen Akıl,göz kulak gibi tüm bilgi edinme duyularından da sorumludur.
Ve her insan bunları kullanılıp kullanmadığından da mutlaka hesaba çekilecek.
Âhirette hesaba inananlara selam olsun.