Gece Ve Yılan...

Yüksel Mert

Az önce gece vakti incir ağaçlarını sulamaya başlarken ikide bir "tısss, tıssss" diye bir ses geliyordu. Ben de vanayı yeni açtığımız için hortumdan geliyor zannediyordum. Işığı açınca ne göreyim, hemen ayaklarımın dibinde kocaman bir yılan, hem de en zehirlisinden. Büyük ihtimalle engerekti. Hemen iri bir taş aldım ve üzerine fırlattım, ilk atmamda galiba on ikiden vurdum ki yaralandı ve kaçamadı. Ardından halaoğluna bağırdım. O da gelip tüfekle ateş etti.

Yılan vurulunca hızla dönmeye başladı. Üzerindeki gri kırmızımsı pullar ve karnının beyazlığı ay ışığında o döndükçe parlıyordu. O şekilde bırakıp eve geldik. Tabi merak edip on dakika sonra gidip baktığımda ölmüştü.

Yine de üzülüyor insan. Gönül istiyor ki hep birlikte yaşayalım, yılanlar da yaşasın vs. Kesinlikle bu doğru. Canlılar birbirini öldürmemeli, özellikle insanlar. Hem belki belgesellerden olacak artık bir parça sevimli gelmeye bile başladılar. Ama bir yılanı bahçende görünce ve büyükse öldürmeye mecbur kalıyorsun. Çünkü kazara üzerine bassan, seni soksa hiç şansın yok. Hastaneye bile zor yetiştirirler.

Bir çok konuda duyarlı olmak iyi ama böyle konularda neredeyse mecburuz öldürmeye maalesef.