Mısırlı Musa Yahudi halkını kölelikten kurtaran İbrani Musa’dan tamamıyla farklıydı. İbrani Musa Mısırlı olanın her şeyiyle zıddıydı. Musa’nın şahsında İbrani olan ile Mısırlı olan karşı karşıya gelmişti. İbrani Musa Yahudi halkını kölelikten kurtarmış, özgürleştirmişti. Halkını özgürleştirdiği gibi onlara yepyeni bir din armağan etmişti. Bu din çoktanrıcılığa değil tek bir tanrı inanışına dayalıydı. Tektanrıcılık ilk defa Musa aracılığı ile Yahudi halkının dini olmuştu. Öncesinde çoktanrıcılık vardı. Tanrılar işlevlerine göre sınıflandırılıyor, farklı halklar tarafından başka başka tanrılara inanılsa da bu tanrıların her biri aynı fonksiyonları yerine getiriyordu. Çoktanrıcılık dinsel düşmanlığa, dayatmaya imkân vermiyordu. Mısır inancında tanrıların bir hiyerarşisi vardı ve en üstte güneş tanrısı Amon vardı. Çoktanrıcılık dinsel kültlere, büyü ve gizeme açıktı. Halkın çoğunluğu inancını kültlere tapınarak yaşıyordu. Festivallerde tanrılar için geçit törenleri düzenleniyordu. Öldükten sonra yeraltında bir yaşamın olduğuna inanılıyordu. Çoğunluk kültlere tapınırken rahipler için ezoterik denilen gizem inançları söz konusuydu. Gizemin sırrına herkes değil, ancak ayrıcalıklı olanlar vakıf olabilirdi. Hiyeroglif yani çiviyazısının bunun için ortaya çıktığı söyleniyordu.
Musa’nın getirdiği din bunun tam zıddıydı. Çoktanrıcılığı kendine düşman ilan ediyordu. Kültleri yasaklıyor, büyüyü ve gizemi yok sayıyordu. Bunlara tapınmak yasaktı. Tapınanların bağışlanması söz konusu değildi. Yasalar kitabında işlenen suçların cezası tek tek sayılıyor ve kefaretin şartları sıralanıyordu. İşlenen suçların bir kısmının cezası tapınağa sunulacak sunak ile hafifletilebiyordu. Musa’nın dinine göre Mısır; despotizmin, putperestliğin, büyücülüğün ve ilkel ibadetlerin yurduydu. İlerici İbranilik karşısında Mısır geri olanı temsil ediyordu. Yüzyıllar boyunca Mısır ile ilgili oluşan imgelemde bunlar yer alıyordu. Bunun iki istisnasının olduğunu söyleyebiliriz. İlki Rönesans’la birlikte ikincisi 18.yüzyılda gerçekleşti. Rönesans ile birlikte doğa yeniden keşfedildi. Kısa bir süre sonra inanılanın aksine dünyanın Güneş’in etrafında döndüğü ve kâinatın merkezinde güneşin bulunduğu ilan edilecekti. Güneşin yeniden keşfi ile birlikte aydınlığa, ışığa olan ilgi artacaktı. Güneş Mısır inancında baş tanrı Amon’da simgeleniyordu. Amon güneş tanrısıydı ve tanrılar hiyerarşisinde en yüksekte bulunuyordu. Amon yaratıcı değil zuhur eden bir tanrıydı; yani dönüşen, yeniden ortaya çıkan. Buradan 18.yüzyıl panteizmine gidecek yol kısalmıştı. Amon oluşturucu bir tanrıydı ve giderek doğa ile aynı şey oluyordu.
Musa’nın Tektanrısı Amon ’un tam tersiydi. O her şeyi yeni baştan var ediyordu. Tekvin yani yaradılış kitabı Tanrı’nın işlerini altı günde tamamladığını söylüyordu. Tanrı her şeyi yaratmış ve dünya altı günde meydana gelmişti. Her şey O olmasını istediği için olmuştu. Onun varlığı doğayı önceliyordu. Doğaya kusursuzluğunu veren şey onun yaratıcılığıydı.
Freud, Musa’nın Mısırlı kökenlerini ortaya çıkartarak bu zıtlığı törpüledi. İbrani Musa ile Mısırlı Musa arasında köprüler kurdu. Musa Mısırlı bir soyluydu Freud’a göre. Tektanrıcılık Musa’nın icadı değildi. Akheneton döneminde Mısır on yedi yıl Tektanrıcılık altında yaşadı. Akheneton tüm tapınakları yıkmış, kült ve büyüyü yasaklamıştı. Ancak Akheneton dönemi kısa sürecek, yerini uzun bir kargaşa döneminden sonra Ramses’ler ile beraber yeniden eski inanışlara bırakacaktı. Akhenetoncu inancını yaşamakta sıkıntı yaşayan Musa, Firavunların emri altında köle olarak yaşayan bir halkı, Yahudi halkını kendi inancına ikna edecekti. Bu din Tektanrıcı yeni bir dindi ve yapılan iş bir devrim anlamına geliyordu. Musa bu halka çoktanrıcılığı değil tektanrıcılığı getirdi. Yasalarını, şeriatını yani hukukunu yazdı. Yasalar Yahudi halkının uyması gereken kuralları ve cezaları vazediyordu. Musa Yahudi halkını ruhsal yönden beslemek için on emri açıkladı. On emir temel ahlak kurallarından ibaretti. Ensesti, kardeş katlini ve babaya saygısızlığı yasaklıyordu. Babaya mutlak saygı ve itaati emrediyordu. Komşunu sev diyordu.
Ancak Musa’nın bu halk ile anlaşamadığı, isteklerinden bıktığı ve halkında onu Mısır’a dönmekle tehdit ettiğini bizzat Kutsal Kitap’ın kendi söylüyor. Freud efsaneyi kendi kuramına uydurmak için tehlikeli bir dönüş yapar ve Musa’nın kendi halkı tarafından öldürüldüğünü söyler. Musa’nın yerini başka bir lider, yeni bir Musa aldı. Yalnız bu ikinci Musa ilk Musa’nın Tektanrı ’sına değil kızgın, öfkeli Yahve’ye inanıyordu. Kutsal Kitap’taki göze batan çelişkilerin kaynağında işte bu iki inancı buluşturmanın izleri vardı. Seçilmişlik ile evrenselcilik arasındaki çelişki Musalardan kaynaklıydı. Ancak en sonunda baskın gelen Mısırlı Musa olacaktı.
Freud bu bilgileri döneminin Mısırbiliminden ve daha çokta arkeolojik kazılarından almıştı. Dayanak noktaları Arthur Weigall ve James Henry Breasted gibi Mısırbilimciler; Eduard Meyer gibi tarihçiler; Ernst Seller ve Elias Auerbach gibi Eski Ahit araştırmacıları ve kahramanlık mitleri üzerine çalışmış öğrencisi Otto Rank’tı. Freud ikinci Musa’ya ilişkin bilgiyi Meyer’den alacaktı. Sellin’de Mesih inancının kökenlerini Musa’ya kadar geri götürecekti. Meyer ve Sellin gibi iki büyük isim Freud’un dinin kökenlerine ilişkin genel açıklamalarını teyit ediyordu.
Freud ilkel göçebe aşirette babanın başına gelenleri arketipsel bir olay gibi ele alacaktı. Despot baba aşiretin bütün kadınlarını kendine ayıracak ve çocuklar bu nedenle babaya husumet besleyecekti. Baba oğulları tarafından öldürülecek ve bu arketipsel olay tarih boyu tekerrür edecekti. Bu ilk cinayet insan zihninde silinemeyen izler oluşturacaktı. Arkaik bir olay kalıcı sonuçlar ortaya çıkaracak ve antropolojik bir özelliğe dönüşecekti. Babaya karşı işlenen cinayet bastırılacak, ancak hafızaya kaydedilecekti. Bastırma mekanizması bastırdığını unutmak için telafi mekanizmaları geliştirecek ve günah, yasak, tabu ve kısıtlamalar hep bunun üzerine gelecekti. Musa’nın Tektanrıcılığı Akheneton’un Tektanrıcılığı’nın yeniden çağrılmasıydı. Halkın hafızasında bastırılan bir deneyim Musa ile yeniden yüzeye çıkıyordu. İlk Musa’nın katli katledenler için daha büyük günahlar doğurmuştu. Pişmanlıkları çok daha büyüktü. İlk Musa’nın ikincisi karşısında başarılı olmasının ve onun tanrısının Yahudi halkı tarafından benimsenmesinin nedeni bu mekanizmanın sonucuydu. Cinayet, bastırma, günah ve kefaret ve bastırılanın yeniden daha güçlü bir şekilde dönüşü. Acımasız ikinci tanrı Yahve karşısında galip gelen Musa’nın ahlaki, bağışlayıcı tanrısı olacaktı.
Freud Musa ile anti-semitizmin neden bu kadar güçlü olduğunu anlamak istiyordu? Tarih boyunca Yahudilerin tüm düşmanlıkları üzerlerine çekmelerinin nedeni neydi? Freud sorumluluğu Yahudilerin omuzlarından alacak ve Tektanrı inanışı ile baba katline bağlayacaktı. Çoktanrıcılık halklar arasında düşmanlık üretmemişti. Düşmanlığın kaynağında Tektanrı inanışı vardı. Yahudilerin bu konudaki tek sorumluluğu bunu ilk defa sistematize etmiş olmalarıydı. Ama onlarda Tektanrıcılığı Mısır’dan almıştı. Tektanrıcılığın kökenleri Mısır’daydı. Batı’nın putperestliğin kaynağı olarak bildiği ve lanetlediği yer Tektanrıcılığın asıl doğduğu yerdi.