Felsefenin Ressamı: Yalçın Öndüç - 2

Röportaj - Sedat Memili

Kardeşçe ve sevgiyle dokunuş, bütün sınırların,

farklılıkların, ötekileştirmenin sonudur.

Felsefenin ressamı Yalçın Öndüç'ten konuşuyorduk... Nerede kaldık? Herbiri duvara asılı bir tablo olan kitaplarda...

Ressam Yalçın Öndüç'ün eserleri , 27 Mayıs'ta sergilenmeye başlayacak ve 1 Haziran'a kadar sürecek. Dostları ve resim sevenler 75. Yıl Sanat Galerisinde olacaklar.

Sayın Öndüç'ün atölyesini ziyaret ettiğimde edindiğim izlenimlerin bir bölümünü daha önce yayınlamıştım. Şimdi de ikinci bölüm...

KARDEŞLİĞİN DOKUNUŞLARI

Sınırlar, yaradan'ın değil, kulların eseridir. Çok tanrılı dinlerden semavi dinlere kadar - sadece İsrailoğullarının Yehovası dışında - hiç bir tanrı yeryüzüne sınır çizmemiştir. Bütün inançların en büyük ilahı, insanlığa bu dünyayı bahşetmiştir.

Amma kullar, sınırlar çizmiştir. Kendi Arayan Tanrı Kitabı'mda bir örnek vermiştim: "Babil'den ineği ile Asur'a giden bir adam, Asur'da ineği olan biriyle karşılaştığında inekler anlaşır ama insanlar anlaşamaz..."

Cennet, sınırların olmadığı bir dünyadır. Yalçın Öndüç'ün, birbirine yakınlaşan ve sevgiyle dokunan ellerini gördüğüm zaman, evrensel kardeşliğin tablosunu seyreder gibiydim.

Kardeşçe ve sevgiyle dokunuş, bütün sınırların, farklılıkların, ötekileştirmenin sonudur.

"ÇOCUKLAR KORKUNÇ ALLAH'IM!"

"Çocuklar korkunç Allah'ım; 7 elleri, yüzleri, saçları...
Uyurlar bütün gece / Yok sana ihtiyaçları.
Çocuklar korkunç Allah'ım, / Bebek yaparlar haçları.
Aşina değiller hatıramıza, / Severken aynı ağaçları..."

Çocukları en iyi anlatan şiirlerden biridir; Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın bu dizeleri. Hatırımdan çıkmayan dizelerdendir. Ne zaman, oynayan, kavga eden, didişen, barışan çocuk görsem zihnimden bu şiir geçer.

Yalçın Öndüç, "bilek güreşi yapan çocuklar" tablosu önünde kendi çocukluğunu anlatırken, zihnimden yine bu dizeler geçiyordu.

Çocukluk deyince, gözlerinden hüzün ve tebessüm geçmeyen insan görmedim. Yalçın Öndüç'te bütün ciddiyet ve sorumluluğun ötesinde çocukları anlatırken, öyle bir hüzünle tebessümü vardı. 

ÇERÇİLER

Çerçiler köylüyü dış dünyaya bağlayan köprülerdir. Bu topraklarda yüzyıllardır böyle olmuştur. Köylünün topraktan karşılayamadığı bütün ihtiyaçlar çerçi tarafından karşılanmıştır. Bu nedenle çerçiler, Anadolu yaşamının en belirgin öğelerinden biridir.

Önce heybesinde köyleri yaya dolaşan çerçiler, eşek ve at ile dolaşmaya başladılar. Sonra çağ atlayıp, at arabası ile dolaşmaya başladılar.

Günümüzde ise çerçiler, artık modası geçmiş neredeyse hurdaya ayrılacak kamyonlarla hizmet vermeye devam etmektedirler.

Çerçinin, köylüye ulaşma yolu zaman içinde değişse de "çerçilik ruhu" asla değişmemiştir.

Bunun paralelinde, eşyalarda da büyük değişim olmuştur. Çerçiliğin ruhunu yansıtan tabloya baktığımızda, hiç bir eşyanın unutulmadığını, o eski kamyonda yer aldığını göreceksiniz. 

Diğer tabloları görmek için, 27 Mayıs 2019 günü saat 18.00'de Atatürk parkı girişinde 75. Yıl Sanat galerisinde buluşalım.

Haberleri

Vahiy'den imaja hakikatin yolculuğu - 2. Bölüm
Karalar: ''Sanat milletlerin ruhudur''
Facebook'un kadar konuş
Vahiy'den imaja hakikatin yolculuğu
Adalet - Hak arayışımızın sosyal izdüşümü