Fantastik şehre Fantastik Film Festivali ve Müzesi yakışır

Barış Avcı

Adana’yı nasıl tanımlarsınız? Coğrafi, ekonomik, siyasal açıdan değil. Duygusal açıdan. Sosyolojik açıdan. Evet, nedir cevabınız? Benim cevabım net: Fantastik!

Evet, fantastik bir şehirdir Adana. Psikolojide ‘mani depresif’ tabir edilen bir duygu durumu vardır. Özetle, hissiyatını zirvede yaşayan manasına gelir. Öfkesini, neşesini ve daha pek çok duygusunu. Adana bana aynen böyle geliyor: Mani depresif. (Laf aramızda bu tanımlamayı psikolojide ‘manyak’ kelimesinin kökeni olan ‘mani’ şekilde değil de ‘fantastik’ diye yapmak daha şiirsel duruyor.)

Örneğin hava sıcaklığına tepkisini iddiaya göre ‘güneşe ateş ederek’ göstermeye çalışan bir şehri hangi kategoride değerlendirebilirsiniz ki? Bölgede ‘çatır sıcak’ tabir edilen kavurucu yaz sıcaklarının hemen ardından yağan ilk sonbahar yağmurunun altında halay çekilmesine ne demeli? Başka şehirlerde kavga sebebi olabilecek trafik sıkışıklıklarında da bu halaya durma bahsine rastlanmışlığı vardır. Özetle şehir insanının bu fantastik duygu durumları şehrin üretim iklimine de fazlasıyla yansımıştır.

FANTASTİK TÜRK SİNEMASI’NDA ADANALI ETKİSİ

Adana’nın sinema dünyasına katkılarını sıralamak bir (bu) yazının hacmine sığmaz. Fakat kategorik açıdan ele alacak olursak Türk Sineması’nın ‘Fantastik Film Sektörü’nü kuran, yaşatan ve ayakta tutan isimlerinin neredeyse tümünün Adanalı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu yazının devamında Fantastik Türk Sineması’na emek vermiş belli başlı isimlere ve filmografilerine göz atacağız. Ancak yazının başlığında dillendirdiğim önerimi bu fasıldan önce detaylandırayım ki aşağıdaki detaylara neden gerek duyduğum anlaşılsın.

Adana bir süredir modern şehirlerin gelişmişlik kriterinde önemli bir baz etkisi oluşturan müzeleşme faaliyetinde başarılı bir performans sergiliyor. Şehirde ihtisas müzelerinin yanında kişilerin tanıtımına yönelik müzelerde dikkat çekiyor.

Tarihsel süreçte Adana’nın etki ettiği sektörlerden en önemlisi sinema olmuştur. Bu anlamda geçtiğimiz yıllarda dönemin Büyükşehir Belediye Başkanvekili Zihni Aldırmaz’ın gayretleriyle oluşturulan Sinema Müzesi önemli bir eşiktir. Dar bir mekânda oluşturulan Sinema Müzesi şehrin sinema kültüründeki yerine vurgu yapma adına atılmış önemli bir adımdı.

Kültür Bakanlığı’nın tarihi Milli Mensucat Fabrikası alanına inşa edip Mayıs 2017’de ziyarete açtığı Müze Kompleksi’ndeki ‘Adana Sineması’ bölümü son derece zayıf ve adeta ‘dostlar alışverişte görsün’ bab’ından geçiştirilmiş bir çalışmadır.

Adana’nın kültürel aktivitelerinde ağırlığı hissedilen yerel yönetimlerin bu anlamda durumdan vazife çıkarmasını bekliyorum. Şehrin Türk Sineması’nın bu önemli kategorisindeki ayrıcalıklı pozisyonunu da ölümsüzleştirmesini diliyorum. Özetle, bu fantastik şehre bir ‘Fantastik Film Festivali’ ve hatta ‘Fantastik Film Müzesi’ yakışır.

Adana’nın Türk Sinema tarihindeki öneminin pekiştirilmesinde çok önemli bir aşama olacağını düşündüğüm bu iki önerimi destekleyecek kişi, kurum ve kuruluşların bulunduğunu biliyorum.

Hazır şehre festival de gelmişken etkili ve yetkililerin bu meseleye de kulak kabartması, mesai harcaması hoş olur diye düşünüyorum.

Yeşilçam’ın Fantastik Türk Filmleri kategorisinde öne çıkan Adanalı yönetmen ve oyunculara odaklanacağız şimdi. Burada özetle bahsedeceğim isimler adeta denizde damla kabul edilmelidir. Daha titiz çalışmalarla daha nice bilgiler gün ışığına, meraklıların huzuruna çıkacaktır. Ben bir fitili ateşledim. Kıvılcımları bekliyorum.

ADANALI FANTASTİK FİLM OYUNCUSU

Oyuncu, yapımcı, senarist ve yönetmen İrfan Atasoy 3 Şubat 1937’de Adana’da doğdu. Sinema sektörüne 24 yaşındayken yazdığı ‘Kahraman Üçler’ adlı senaryo ile adım attı. Daha sonraları film işletmeciliği yapmaya başlayan İrfan Atasoy, 1967 yılında ‘İnce Cumali’ adlı filmle oyunculuğa başladı.

1967’de bir çizgi roman karakterinden uyarlanan ‘Killing İstanbul’da’ adlı filmde yer aldı. Bu filmi ‘Killing Uçan Adama Karşı’ takip etti. Her iki Killing filminde de İrfan Atasoy hem profesörün oğlu Orhan, hem de ‘Uçan Adam Shazem’ karakterini canlandırıyordu. Filmlerin yönetmenliğini Yılmaz Atadeniz yaptı. Gerek ‘Killing İstanbul’da’, gerekse ‘Killing Uçan Adama Karşı’ adlı filmler gişede çok başarılı oldu ve Yeşilçam’da yoğun bir Killing furyası yaşanmasına neden oldu. İrfan Atasoy 3 Şubat 2022'de İstanbul'da 85. yaş gününde geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat etti.

ADANALI FANTASTİK FİLM YÖNETMENİ

Yönetmen ve senarist Mehmet Ekrem Dinler 24 Ocak 1928 tarihinde Adana’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Yeşilçam’a 1958 yapımı 'Funda' adlı filmle giren Dinler, sanat hayatı boyunca çok sayıda dizi ve filme imza attı. Mehmet Ekrem Dinler, daha çok yönettiği gülmece tarzındaki 'Cilalı İbo' filmleriyle tanındı. Serinin ilk filmi 1961 yılında çektiği Cilalı İbo Zoraki Baba’dır. Dinler, Cilalı İbo serisi için 5 film daha çekmiştir. Bunlar; Cilalı İbo Kadın Avcısı (1964), Cilalı İbo ve Kırk Haramiler (1964), Cilalı İbo İstanbul Kaldırımlarında (1968), Cilalı İbo Teksas Fatihi (1971) ve Cilalı İbo Yetimler Meleği (1971) filmleridir. Dinler, 1970’lerden itibaren farklı türlerde birçok filmin yönetmen koltuğuna oturdu ve aralarında Tarık Akan, Taner Yiğit, Süleyman Turan, Kemal Sunal ile Feridun Karakaya'nın bulunduğu ünlü oyuncularla çalışma fırsatı buldu. Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM) envanterinde Mehmet Ekrem Dinler’in yönetmenliğini yaptığı film sayısı 83 olarak görülüyor. 2011’de 48. Altın Portakal Film Festivalinde Yaşam Boyu Onur Ödülünü kazandı. 16 Temmuz 2021'de İstanbul'da evinde 93 yaşında hayatını kaybetti.

YILMAZ GÜNEY’İN FANTASTİK FİLMLERİ

Başlık ekşisözlük entrysi gibi oldu ama daha başka nasıl tanımlayabiliriz ki? Adı Adana ile bütünleşmiş bir sinemacı olan Yılmaz Güney’in sayısı üçlü rakamları rahatlıkla geçen filmleri büyük oranda fantastiktir.

1 Nisan 1937 tarihinde, toprağı olmayan köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak Adana'nın Yüreğir ilçesine bağlı Yenice köyünde ‘Yılmaz Pütün’ olarak doğdu. Lise yıllarında bisikletiyle sinemalara 16mm bobinleri taşıyarak sinema sektörüyle tanıştı. O zamanlar Adana'da sinema çok popülerdi. Güney, kendi tabiriyle ‘maddi durumu iyi olmayanlar için açılmış olan açık hava sinemalarına’ sıklıkla gidip filmler izlerdi. Çocukluğunun geçtiği Adana, ileride birçok filmine konu oldu. Adana'da bir süre çeşitli film şirketlerinde çalışan Güney, 1957'de Ankara'ya gitti ve Ankara Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne kaydını yaptı. Ancak sinema alanına yönelmek için Ankara Üniversitesi'nden ayrılmaya karar verdi ve İstanbul'a gitti. Orada yönetmen Atıf Yılmaz ve hemşehrisi Yaşar Kemal ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazdı. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle onun asistanı olarak çalışmaya başladı.

GÜNEY’İN FANTASTİK DÜNYASI

Yılmaz Güney’in filmlerinin kategorik ayrımında ‘fantastik filmler’ epey yer işgal eder. Güney’in bu macerası şöyle başlar; 1959'da Atıf Yılmaz ve Yaşar Kemal'in önerisiyle ‘Bu Vatanın Çocukları’ isimli filmde rol alarak sinema hayatına adımını attı. Güney, başrol oynadığı bu filmin senaryosunu Atıf Yılmaz ve Yaşar Kemal ile birlikte yazdı. Aynı yıl Atıf Yılmaz'ın yönettiği ‘Ala Geyik’ filminde senarist ve başrol, Orhon Murat Arıburnu'nun yazıp yönettiği ‘Tütün Zamanı’ filminde başrol, tekrar Atıf Yılmaz'ın yönettiği ‘Karacaoğlan'ın Kara Sevdası’ filminde senarist ve yönetmen yardımcısı olarak görev yaptı. Dikkat bu filmlerin tümünün yapım yılı aynı 1959. İşte tıpkı fantastik bir filmde olduğu gibi sinemasal zamanı bu denli yoğun yaşayan Yılmaz Güney ileriki yıllarda Sayılı Kabadayılar (1965) ve Kovboy Ali (1967) gibi çok sayıda fantastik filme imza attı.

CÜNEYT ARKIN’IN KARATE HOCASI OYUNCU OSMAN BETİN

Yeşilçam’ın efsane ismi Cüneyt Arkın oyunculuk mesleğiyle tanışmadan evvel Adana’nın Feke ilçesinde doktorluk yapmaya başladı. Onu keşfeden Halit Refiğ’in önerisiyle duygusal romantik jön karakterlerinden ‘vurdulu kırdılı’ avantür filmlere geçişinde imdadına Adanalı karate hocası Osman Betin yetişti. Cüneyt Arkın ve karate hocası Osman Betin’in ‘karate sporuna dair’ hoca–öğrenci ilişkilerinin üzerine sinema dünyasındaki birliktelikleri başladı. Arkın ve Betin’in kamera karşısına ilk geçtikleri, ‘Ölüm Savaşçısı’ filmi sinema yorumcuları tarafından ikinci bir ‘Dünyayı Kurtaran Adama’ vakası olarak değerlendirildi. Cüneyt Arkın’ın avantür filmlerindeki misyonuna en önemli katkı koyanlardan birisi onun ‘karate hocası’ Osman Betin oldu.

Sonraki yıllarda Yeşilçam’ın ‘Chuck Norris’i lakabıyla da anılacak olan Osman Betin 23 Aralık 1959’da Adana’da dünyaya geldi. Betin, aktör, dublör ve dövüş sporları sanatçısı olarak sektörde faaliyet gösterdi. Türk sineması ve televizyon dünyasında 'Chuck Norris' lakabı ile tanındı.

Oyunculuğa 1982’de rol aldığı ‘Dört Yanım Cehennem’ filmiyle başladı. Yeşilçam'da dövüş sanatları denince akıllara gelen ilk isimlerden oldu. Özel yaşamında Cüneyt Arkın'ın karate hocası olan Osman Betin’in 1982–2000 yılları arasında etkin bir sanat hayatı oldu. Betin, ilk olarak, Minyeli Abdullah 2, Jaguar, Hızlı Takip, Deli Fişek, Çöl gibi çok sevilen Türk filminde rol aldı.

Osman Betin’in sinemaya girişi Cüneyt Arkın ile yaptığı ilk dövüş sahnesiyle oldu. Cüneyt Arkın’la 30 yıldan fazla sürede 35 film çeken Osman Betin’i, oynadığı sinema filmlerinde sunucu ve oyuncu Mehmet Ali Erbil dublaj ile seslendirdi. Osman Betin 16 Aralık 2015’de İstanbul’da henüz 56 yaşında vefat etti.

YERLİ UZAY YOLUNUN KAPKAN KİRK’Ü ADANALI

Cemil Şahbaz Türkiye’de sinemanın altın yıllarının yaşandığı 1973’de Ses Dergisi’nin ‘artist’ yarışmasında ikinci olunca kariyer planında önemli bir makas değişikliği yaptı. Sadri Alışık’ın efsane serisinden ‘Turist Ömer Uzay Yolunda’ filmindeki ‘Kaptan Kirk’ karakteri ile sinema macerasına başladı. Rol kestiği 11 filmin ardından ‘ben haddimi bilirim’ diyerek oyunculuk kariyerine nokta koydu.

Şahbaz 28 Mart 1944 tarihinde Adana’da doğdu. İlk ve ortaokulu Milli Mensucat’ta okuduktan sonra Adana Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Muharrem Gülergin'in yönlendirmesiyle küçük yaşta sutopu oynamaya başladı. Ortaokul öğrencisiyken futbol oynadığı dönemde Fatih Terim ile takım arkadaşlığı yaptı.

Sutopu oynarken, yakın çevresindeki insanların teşvikiyle Ses Dergisi'nin artist yarışmasına katıldı. 1973 yılında Ses Dergisi'nin açtığı yarışmada Mesut Engin birinci, Cemil Şahbaz ikinci, Cem Erman üçüncü seçildi. Finalistlerinin arasında Gülşen Bubikoğlu'nun da olduğu yarışmayı kadınlar kategorisinde Necla Nazır kazandı. Yarışmada dereceye giren Cemil Şahbaz’la 10 filmlik bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmayla birlikte spor hayatı askıya alındı. Şahbaz, spor yerine sinemayı tercih etmesiyle ilgili olarak, “Bu konuda bir pişmanlığım olmadı. Sinema, yaşamıma güzel anılar kattı” dedi.

‘Turist Ömer Uzay Yolunda’ filmindeki ‘Kaptan Kirk’ karakteri ile sinema macerasına başlayan Cemil Şahbaz, oyunculuk yaptığı dönemde eğitimini bırakmadı. 1976’da Adana İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Cemil Şahbaz; sinema filmlerinde oynadığı yıllarda Sadri Alışık, Cüneyt Arkın, Münir Özkul, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ve Yıldız Kenter gibi pek çok değerli isimle kamera karşısına geçtiği için kendini çok şanslı hissettiğini belirtti.

Cemil Şahbaz, 11 filmlik oyunculuk kariyerinde, 'Turist Ömer Uzay Yolunda'nın yanı sıra başrolünde Cüneyt Arkın'ın rol aldığı 'Kara Murat Ölüm Emri', 'Kartal Yuvası', 'Babaların Babası', 'Babanın Oğlu' filmlerinde usta aktöre eşlik etti. 'Gülşah' filminde Hülya Koçyiğit, Gülşah Alkoçlar ve Münir Özkul ile rol aldı. 'Memleketim' filminde Tarık Akan ve Filiz Akın ile kamera karşısına geçti.

Sinemayı bıraktıktan pek çok şirkette satış ve pazarlama müdürü olarak görev alan Cemil Şahbaz, inşaat, tekstil ve elektronik sektörlerinde emekli oluncaya kadar üst düzey yönetici olarak çalıştı. İstanbul’da yaşayan Cemil Şahbaz 2017 yılında çok sevdiği eşinin vefatı üzerine İstanbul’u terk etme kararı aldı. 2022’de Adana'ya döndü.