Erdoğan’ın Travması

Hacı Hüseyin Kılınç

Erdoğan Biden’dan beklediğini bulamamış bir halde Soçi’ye Putin’le görüşmeye gidiyor. Bu bulamamak Erdoğan’da o kadar büyük bir travma yaratmış ki önceki Başkanlarla yakaladığı ilişkiden diplomatik teamülleri dahi bir kenara iterek sitayişle bahsetti. Bu travmanın nedeni Erdoğan’ın Batı sistemi tarafından gözden çıkarılmış olmasıdır. Onu bugüne kadar istediği gibi kullanan hatta en yakınındakilerin dahi gizli görüşmelerde ‘ deliğe süpürmeden önce istediğiniz kadar kullanın ‘ teklifinin muhatabı olan bir lider açısından bunu fark etmek elbetteki travmatik olacaktır. 

Erdoğan iktidara içerideki vesayetçi düzenin engellemelerini aşabilmek için Batı’nın yoğun desteğini alarak gelmişti. İşte bu nedenlerle o desteğin altından kaymasının ne anlama geldiğini de en iyi yine kendisi biliyordur. Batı’nın desteğini geri çekişi ve sonrasını daha net biçimde kurgulayışı karşısında Erdoğan’ın manevra alanı artık çok kısıtlı. Ekonomik olarak dışa bağımlı, borsası, bankacılık sektörü yabancıların kontrolünde, döviz rezervlerini tüketmiş, büyümenin sonuçlarından sadece Erdoğan’a yakın sermaye hiziplerinin yararlandığı, geri kalan halk yığınlarının ise ‘ canlarının çıktığı ‘ bir ortamda Batı’ya rağmen iktidarda kalabilmeniz neredeyse imkansızdır. Batı’nın gözden çıkardığı otokratların gözden düştükten sonra Batı’ya diklenmesi ise sahte olup samimiyetten yoksundur. Buna inanacakların sayısının buhran koşullarında fazla olacağına da sanmıyoruz.

BM kürsüsünde Biden’a şirin gözükmek için Kırım’da yapılan seçimleri tanımadıklarını ilan eden kişi ile Biden ile görüşemeyince aradan daha 24 saat geçmeden Putin’in liderliğine methiyeler dizen kişi aynı. Siz Türkiye’yi ve liderliğini izleyen birileri olsanız karşınızdakileri güvenilir ve istikrarlı bulur musunuz? Evet dünya Erdoğan’ın liderliğini istikrarlı bulmuyor. Görünen o ki Rusya ile ABD arasında binilen tahterevalli artık bu ağırlığı ve hareketliliği taşımıyor. ABD ile ilişkilerinde burnundan soluyan Erdoğan’a eski KGB ajanı Putin işine ve hesabına geleceği için kısa bir soluk alma fırsatı verecektir. Çünkü Putin’de biliyor ki ilişkilerde ağırlık Rusya tarafındadır. 

Erdoğan’ın muhataplarını birbirine karşı kullanma ve askeri kapasiteye yüklenerek oyun bozma politikalarının sonuna gelinmiştir. Erdoğan’a randevu vermeyip sınırlı görüşme hakkını başka ülkelerden yana kullanan Biden’ın ülkesi yaklaşık bir haftadır Suriye’deki Kürtlerin siyasi temsilcilerini Washington’da ağırlıyor. Ondan önce de Amerikan Merkez Komıtanlığı’nın başındaki general YPG güçlerinin komutanı Mazlum Abdi ile görüşmüştü. Abdi’ye Biden’ın selamlarını ileten general ‘ Afganistan’da yaşanılanların Suriye’de yaşanılmayacağının ‘ sözünü verdi. Yine uzun süreden Suriye dışına çıkmayan Esat Moskova’ya ani bir ziyaret gerçekleştirdi ve burada Putin ile uzun süren bir görüşme yaptı. Bu görüşmeden sonra Rus destekli Suriye ordusunun İdlip’deki hareketliliği artmaya ve şehitler gelmeye başladı. 

Bütün aklı başında yorumcular Suriye’de finale doğru gelindiğini, ABD ile Rusya’nın detaylarda sorunlar yaşansa da Esat iktidarı ve Kürtlere tanınacak statü konusunda mutabakata vardıklarını söylüyor. Bu iki büyük güç gelinen aşamada  optimal bir denge yakalamış görünüyor. ABD Suriye’yi istikrarsızlaştırıp, bölgede üslenme imkanı bulurken Rusya’da Esat’ın iktidarını kalıcılaştırmak suretiyle hedeflerine ulaşmış oldu. Burada en büyük kaybeden Türkiye olacaktır. Mülteci baskısı, harcanan milyar dolarlar, sınırdaş bir ülke ile yıllara yayılacak husumet, bu ülkenin inşasından dışlanma durumun vehametini yeterince ortaya koymaktadır. Üstelik Suriye politikasının Esat’ın gitmeyeceği anlaşıldıktan sonra yegane hedefi haline gelmiş olan Kürtlerin statü edinmesini engelleme girişimi de fiyaskoyla sonuçlanmış olacaktır. 

İşte tüm bu gelişmeleri alt alta dizdiğimizde hem içeride hem de dışarıda Erdoğan’la yola devam etmenin imkansızı istemek anlamına geleceği aşikardır. Kuşkusuz Putin bu anlattıklarımızın bizden daha çok farkındadır. Biden’dan randevu koparamadığı için dağılan Erdoğan’ın karşısına zayıflamış olarak çıktığını bizden daha iyi bilmektedir. Şu sırada Erdoğan’a en iyi gelecek şeyin kırılan gururunu  tamir etmesi için ona bir fırsat sağlamak olduğunun da ayrımındadır. Ona iç politikada kullanması için verilecek sembolik bir jestin kendisi açısından getirisini ise elbetteki incelikle hesaplamıştır.