SEDAT MEMİLİ
Gidip görmediğim halde bazı ülkeler bende farklı çağrışımlara neden olur.
Mesela Polonya, sürgünde bir vatanı çağrıştırır bende… Japonya onur ve çalışkanlığı… Madagaskar, ilkel çağlardan günümüze gönderilmiş bir selamı… Libya’ya aşkım Ömer Muhtar sayesindedir. Afganistan’da baba, uzaktaki yakınlığı hissettirir…
Ve Endonezya: Bu Yüzen Adalar Ülkesini daima, Allah’ın şefkati ile öfkesinin buluştuğu bir coğrafya olarak düşünürüm. Neden mi? Bilmiyorum.
*
LEYLEK YA DA SOMON BALIĞI
Çocukluğumda dünyayı dolaşma hayalini kurardım. Birçok çocuk gibi…
Dünyayı dolaşma hayalime kavuşamadım. Birçok çocuk gibi…
Ancak, çocukların hayali, hayal ülkelerinden de geniştir.
Eğer insanların doğum – ölüm sarmalında birkaç hayatları varsa ben önceki hayatımda mutlaka ya leylek ya da somon balığıydım. Yaşama bağlılıklarının peşinden binlerce kilometre uzağa gitmeyi hedefleyenlerden…
Çok değerli bir Dünya Atlası edinmiştim. Haritalara bakarak ülkeleri dolaşırdım. Dünya atlasımda kıyılarında dolaşmadığım, sınırlarında koşturmadığım bir ülke kalmamıştır. Şehirlerin krokilerini bulur, adlarını telaffuz edemediğim caddeleri ve parklarında gezinirdim.
Dante Alighiero, Budha (Gotama Sakyamuni) ve Charles Darwın’in biyografik romanlarını öyle yazdım.
ENDONEZYA’YI KEŞFİM
Haritalarda gezmediğim ülke ve şehir yoktur. Kendi ülkemin ve dünya devletlerinin haritasını ezbere çizerdim. En fazla Okyanusya denilen kıtaları dolaşırdım.
Okyanusya’yı dolaşırken keşfettim, Endonezya’nın 13 binden fazla adadan oluştuğunu… Ve o zaman öğrendim 200’den fazla yanardağı coğrafyasında barındırdığını…
Orada tabiat, adalar, deniz ve kıyısıyla Aden Bahçelerinin bir izdüşümünü sunar insanlığa…
Yanardağlar, Allah’ın büyüklük ve kudretini; muhteşem güzelliği ise şefkat ve merhametinin yeryüzündeki yansımasıdır. Ama o coğrafyanın insanı, bu güç ve kudretin karşısında küçüklük ve çaresizliğini kavrasa da bu teslimiyetinde özgürlüğü bulur. Vatanına daha çok sarılır. Çünkü onlar, Allah’ın öfkeyle gönderdiği ateşte bile bir bereket olduğunu görmüşlerdir. Bu nedenle Endonezya’nın denizi verimli, toprağı bereketli gökyüzü sonsuz maviliktedir…
Saf inancın sembolü olan beyazlık, bu mavilikte, diğer inançların ışıltıları ile karışıp, gökkuşağına dönüşür ve İslam inancının hoşgörüsüyle taçlanan bu inançlar, Endonezya’ya bambaşka bir güzellik sunar.
VE TALİP KÜÇÜKCAN
Cumhurbaşkanımız tarafından Sayın Prof. Dr. Talip Küçükcan Ekim /2022 tarihinde Endonezya Büyükelçisi olarak atanınca çok sevindim. İki dönem Adana Milletvekilliği yapmış olan Sayın Küçükcan ile tanışıp sohbet etme şansım olmuştu. Daha sonra çeşitli vesileler ile bir araya geldik. Kendisinden birçok konuda aydınlatıcı bilgiler aldım. Güzel bir sohbetimiz sonucunda şu izlenimi edinmiştim. “Bir siyasetçi, sadece siyasetten anlıyorsa, gerçekte siyasetten de anlamıyordur…” Sayın Küçükcan’ın felsefi, mistik ve sosyolojik derinliğini gördüm. Olaylara geniş açıdan ve değişik pencerelerden bakan Küçükcan, hafızamda siyasetin temiz yüzü olarak kalmıştır.
Prof.Dr. Talip Küçükcan’da bu üretken, çözüm bulan ve önder niteliği gördüm. Zaten kendilerini, TRT’de katıldığı program ve SETA Vakfı Kurucusu olarak izliyordum. Ana hatları ile görüşlerini bildiğim bir bilim insanı…
DEHANIN SIRRI SADELİKTİR
Kaos’u herkes görüp hissedebilir Asıl yetenek, kaosun içindeki düzeni ve karmaşadaki sadeliği görebilmektir. Konuşmaları ve uygulamalarında bu yapı kendini ortaya koyuyor.
Son zamanlarda çevremde Endonezya’yı konuşan insanlar gördüm. Kaldı ki, otuz kırk yıldır tanıdığım bu insanların dilinde Endonezya olacağını hiç düşünmezdim.
Sayın Küçükcan her gün Endonezya’dan etkinlik haberleri veriyor.
Bir gün Endonezya halk kültürünün parçası olan halk dansları, başka gün, Sektörel iş birliği toplantıları, Endonezya’ya kültür gezileri veya ticari amaçla giden gruplara önderlik etme…
Başka bir gün, dünyayı ve ülkemizi ilgilendiren konularda konferanslar ve toplantıların düzenlenmesi… Her gün ama her gün bir etkinlikle karşılaşıyoruz.
Bu etkinlikler Türkiye’yi özelde Endonezya, genelde ise dünyaya tanıtımına büyük katkılar sağladığı şüphesizdir. Üstelik sosyal medyada yapılan bu paylaşımlar hem Türkçe hem de İngilizce olarak yayınlanmaktadır. Yani Türk’e Türk propagandası değil, dünyaya Türk propagandası yapıyor.
GÖNÜL KÖPRÜSÜ
Bizim ezberimiz vardır; Büyük elçiler, fildişi kulelerinde oturur, yüksektedir, sade yurttaşın kendilerine ulaşması mümkün değil… Onar başka dünya ve anlayışın insanlarıdır…
Evet, ezberimiz buydu. Ancak Sayın Küçükcan bu ezberimizi bozdu.
Halkla iç içe, bir gün gençlerle, bir gün pazaryerinde… Başka gün kültürel bir etkinliğin ortasında…
Devlet erkânı ile kurmuş olduğu kurumsal ilişkiler bir yana, halk ile kurduğu gönül köprüsüne tanık oluyoruz.
Dünyada hiçbir köprü, sevgi taşlarından oluşan gönül köprüsünden daha sağlam olmamıştır.
Sayın Küçükcan’ın inşa ettiği bu gönül köprüsü, Türkiye’yi Endonezya’ya, Endonezya’yı da Türkiye’ye taşınmıştır.
YENİ BİR HAYALİM
Dünyayı dolaşma hayalim gerçekleşmedi. Ama ülkem adına, Prof. Dr. Talip Küçükcan’ın gelecekte ülkemizi bütün dünyada temsil eden bir Dış İşleri Bakanı görmeyi hayal ediyorum.
İnanıyorum ki bu gerçekleşirse, dünyaya bakış açımız değiştiği gibi dünyanın da bize bakış açısı değişecektir.
Ülkem adına… İnşallah…
Not: Fotoğrafları, Sayın Küçükcan’ın sosyal medya paylaşımlarından aldım.
Talip Küçükcan’ın biyografisi https://tr.wikipedia.org/wiki/Talip-Kücükcan