Emre’nin Gözünde Din Algısı

Erol Aydın

Emre kapı komşumuzun henüz 7 yaşındaki oğlu, bu sene ilkokul 3. Sınıfa başlayacak. Kendisinin dışında bir abisi ve bir de erkek kardeşi mevcut. Simsiyah saçları, ok gibi kirpikleri, pozitif enerjisi ve de “R” harfini faklı telaffuzu ile kabına sığmayan bir çocuk. O yaştaki her çocuk gibi sürekli soru soruyor, sorduğu bazı eksantrik sorular karşısında ne cevap vereceğimi bilemesem de sonuçta anlaşıyoruz.

            Ailesinin maneviyat konusundaki sıkıntıları, seküler bir yaşam tarzını benimsemiş olmalarından dolayı çocukların din konusunda ki bilgileri sıfır düzeyinde. 4+4+4 eğitim sisteminde ilk dört sene din eğitimi olmayınca buna aileyi de kattığınızda çocuk on yaşından önce böyle bir eğitimden mahrum kalıyor. Böyle olunca da bizler sadece kendi ailemizin dışındakilerden de mesul olduğumuz gerçeğinden hareketle kendisiyle yakinen ilgileniyorum. Bu ilgi ve alaka da karşılık bulunca birbirimize değer katmaya devam ediyoruz.

            Emre ile ilk defa camiye bir Cuma Namazı davetim üzerine geldi. O yaşta din konusunda donanımı olmadığı için de camideki şaşkınlığı görülmeye değerdi. Camiyi, cemaati, her türlü donanımı büyük bir ilgi ile izliyor. Mihrabı, minberi, kürsüyü “bu ne?” diye tek tek soruyor, sorguluyor, anlamaya çalışıyor ve kendi kafasında bir algı oluşturmaya çalışıyordu. Cuma namazı olması dolayısıyla namaz öncesi sohbet için imamın kürsüye çıktığını görünceye sorduğu soru aslında her şeyi özetliyordu. Cübbesi, sarığı ile ilk defa gördüğü hoca için, kulağıma fısıldayarak, “Erol abi bu şimdi padişah mı?” diye sorunca Emre’yi bu güne kadar ihmal ettiğimi anlamış oldum.

            Emre en azından cami ile tanışmıştı fakat bazı şeylerin kafasında tam olarak oturmadığını da daha sonra anladım. Bir gün ikindi namazı sonrası eve giderken sokakta karşılaştığım da yine sormaya başladı; “Erol abi nereden gelip, nereye gidiyorsun?” Camiden geldiğimi ve eve gittiğimi söyledim. Bu sefer çocukça saflığı ile “ama bugün Cuma değil ki” diye sordu. O zaman benim jeton düştü. Onun din algısına göre Müslümanlar sadece Cuma günü camiye gidiyor ve ötesi yok, aslında büyük çoğunluğun algısı ile ne kadar benzer olduğuna şaşırmadınız değil mi?

            Bütün bu süreçlerden sonra okullar kapanınca Emre’yi Yaz Kuran Kursuna yazdırdım. Büyük bir istek ve hevesle kursa başladı fakat diğer tarafta belediyenin açmış olduğu spor okulları ile çakışınca iki arada bir derede kalarak ikisini de idare etmeye çalışsa da başaramadı.

            Sonuç olarak; çevremizde birçok Emre’ler mevcut, onlara dini Mübin’i ve İslam’ı öğretmek boynumuzun borcu.  Kayıtsız kalmak ve nemelazımcılık hepimizin helâkına sebep olacaktır. Sahip çıkmak, ilgilenmek, kazanmak adına bu boşluğu dolduralım aksi takdirde fizik boşluğu kabul etmediği için kap başka şeylerle dolacaktır.

            Esenlik dileklerimle,

            Erol Aydın