Dünyada son yıllarda artık insan tamamen ekosistem içersinde değerlendirilmektedir.
Bu deyişi biraz açalım mı?
Ekosistemdeki "eko" canlının yaşadığı yer anlamına gelir. Yani Dünyada canlıların yaşadığı her yerdeki tüm canlılar ve bulundukları yerdeki tüm cansızlar ve bu varlıklar arasındaki ilişkiler... Bu ilişkilerin aralarında yıllar süren rekabet sonunda aralarında anlaşıp oluşturdukları sistem ve bu sistemin dengesi.Yani ormanlar, çöller. bozkırlar, göller, denizler, okyanusların ve ovaların oluşması... Bunların hepsi insan varlığının ve etkisinin dışında oluşuyor.
Peki insan nerede?
İnsan doğduğunda anne ve babadan gelen genler sayesinde huyunun, suyunun yaklaşık yüzde otuzunu oluşturuyor. Geri kalan ise insanın bulunduğu ekosisteminden gelmektedir. Buradaki insan dışında olan varlıklar bu varlıkların insanla yaptığı ilişki ve etki sonucu beyin bunları kotluyor ve daha sonra insan yaşamında bu kodlanan kodlarla ilgili olay ve durumla karşılaştığında bunları algılamakta, tanımakta ve bilmektedir.
Bütün bu gerçeklerin anlamı şu: insan doğduğunda anne ve babasından aldığı genlerle tüm özelliklerinin yüzde otuzunu kazanıyor. Diğer yüzde yetmişi ise yaşadığı ortamdaki (ekosistemdeki) var olan anakaya, toprak, iklim ve diğer tüm canlılardan ve yaşam biçiminden geliyor.
Karadeniz'e, Akdeniz' e, Doğuya ve Anadolu'ya baktığımızda yiyecek, içecek ve iklimlerin farklı olduğu bu farklarında insanlara yansıdığı ve birbirlerinden farklı olduğu açıkça görülmektedir. Hatta yalnız insanoğlu değil o ortamdaki tüm diğer canılar insanlar gibi etkilenmekte ve her türlü farklılıklarını otaya koymaktadır. Bu kısa açıklamadan sonra gelelim Adana ya...
Kayası, toprağı, suyu, iklimi, yasam şekli, yaşadığı ve geçirdiği tarihsel olaylara ve aldığı ve verdiği göçlere baktığımızda bu Adanalı ve Adanalılık farkı açıkça görülmektedir.
Nasıl mı?
"SÖVÜCÜSÜ VE ZORT ÇEKENİ OLAN ADANALI"
Bakın: "Aboov", "Adı batasıca", "Anarya", "Cılk", "Cülük", "Debildek",""Gadasını aldığım", "Daraba", "Kele bacım","Küncü", "Fallik", "Hırpo", "Püskevit", "Tırrik" dediği zaman bilki Adanalı.
"Horozuna kıravat taktığım", "Dezzemin cüllügü", "Gadasını aldığım", "Aşkından öte köy yok bana güzelim", "Dalgasız Denizde her kez kaptan arkadaş", "Adanalıyık, Allahın adamıyık", "Biz Adanalıyık kalıbın adamıyık" diyen Adanalıdan başka biri var mı?
Sövücüsü ve Zort çekeni olan başka kim var?
Adanalı sıcağı sever soğuğu sevmez.
Yoksulu damda zengini Bürücek veya Tekirde yaşar.
Kale kapısındaki gibi işçi pazarı olan var mı?
Sarı gülü seven ve gülüm diyen Adanalıdan başkası var mı?
Lan efendi sözcüğünü samimiyetinden ve saygısından kullanan kim var?
Yangında ilk mangalı kurtaran,
Yenileceğini bilse bile kavgaya karışan,
Parası kaybolsa neşesi kaybolmayan,
Sevgisini saklayan,
Acı seven,
Harbi olan,
Romantizmi sevmeyen,
Aşırı sahipleyici olan,
Çabuk sinirlenen,
Allahına kadar seven, üstelik Arabesk seven,
Hava atmayı sevmeyen,
Yanlış yapanı sevmeyen Adanalı değil mi?
Her yerde he zaman kebap yiyen, şimdi pek rastlanmayan ama esas kebapla Şarap içen, Hem de şarabın sineklisini... Şırdan, Mumbar, Ciğer; Kısır, içli köfte, analı kızlı, sarmısaklı köfte, sarma, dolma yiyen, dul avrat çorbası içen, şalgamsız ve haşlamasız gün geçirmeyen en sonunda da bici bici, halka tatlısı veya kerhane tatlısı yiyen kim deseniz, bütün dünya bilir Adanalı olduğunu.
Susamlı pide arsında helva yiyenin Adanalı olduğunu söyleseniz hayret etmezsiniz değil mi?
Adanalı külhanbeylidir.Ceketi omzundadır. Kollarını açarak yürür. İki mendil taşır. Halay çekerken elindeki düşerse yerdekini almaz. İkincisini kullanır. Ayakkabıları yumurta topuktur arkası basıktır. Sol elini arabanın sol camına koyar sağ eliyle diğer işleri yapar. Üç sandalyede oturur. İkisi kollarını dayamak içindir. Siyah giyer beyaz içer. Yufka yüreklidir ama delikanlılığın kitabını yazmıştır...
Birinci bölümün sonu...
Gelecek bölüm:
1- Adana Yufka yüreklidir ama delikanlılığın kitabını yazmıştır.
2 -Portakal Çiçeği Festivali Hakkında
3 - Lezzet Festivali Hakkında
Prof.Dr.Atabay Düzenli
Doğa ve Yaşam Bilimci
E_Posta atabayduzenli@gmail.com