Yazı olsun, belagat olsun edebi olarak ifade ve söylemi zenginleştirmek için deyimler vazgeçilmezdir. Fakat bu deyimler kullanılmadıkları süre zarfında yok olarak unutulmaktadır. Dil, aynı zamanda canlı olduğu için zaman içinde şartlara bağlı olarak değişip, dönüşerek yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır.
Göçler, ticaret, teknolojik gelişmeler ve konjonktür dilin değişmesinde en önemli etkenlerdir. Bugün toplum olarak yüz yıl önceki dili anlamıyorsak bu dilin canlı bir varlık olarak ne kadar değiştiğini göstermesi açısından önemli bir göstergedir. Bunun yanında dünyada hiçbir dil ari ve saf değildir. Dilinize giren yabancı kelimeleri kendi ses yapınıza uydurduğunuz takdirde ve de dolaşımda ise onu artık ayrıştırmanız ve yok saymanız olası değildir. Zaman zaman dilin sadeleştirilmesi adına yapılan tüm eylemler sonuçsuz kalmıştır. Siz resmi olarak bir karar alsanız bile halk bunu benimsemediği sürece bunun yaşama şansı yoktur. Bir zamanlar dil kurumu öz Türkçe karşılık bulacağım diye arabaya “götürgeç” demesi abesle iştigal olmaktadır. Buna benzer birçok örnek sadece dalga konusu ve mizaha malzeme çıkarmaktan öteye varmamıştır.
Başlıktaki deyime gelecek olursak sokaktaki insanın bunu duymuş olması söz konusu değildir. Duysa bile anlamını kavraması olası değildir. Oysaki sadece telaffuzu bile fonetik olarak kulağa çok hoş gelmektedir. Bir tekerleme gibi oldukça havalı ve insanın içini okşayan bir yapısı mevcuttur. Bu deyimi kelime ve kavram olarak tek tek ele alarak çözümlemeye çalışmanız durumunda bundan hâsıl olan niyeti ortaya çıkarmanız zordur. Dolayısıyla kelimelerden azade olarak bir bütün olarak anlamı daha farklı bir manaya karşılık gelmektedir. Bu deyim, “ne eksik ne fazla eksiği artığı olmayan” anlamında kullanılmaktadır.
Mesela bir durumu, bir olayı veya bir kavramı açıklamak için; o kadar iyi ve mükemmel ki ne bir eksiği ne de bir fazlası mevcut, bir şey eklemek ve çıkarmak icap etmez şeklinde örnek verilebilir. Bir kanun veya yasa çıkardığınızda bunun dört dörtlük olduğunu ifade etmek için yine, “efrâdını cami, ağyârını mâni” demeniz yerinde bir tespit olacaktır. Günümüzde biraz da argo olarak, “on numara beş yıldız” bu eski deyimin yerini almış durumdadır.
Sonuç olarak; geçmişte var olan bazı kavram ve deyimlerin kaybolmaması adına sahip çıkmak elzemdir. Geçmişimiz bizi biz yapan değerlerimiz olduğu için onu yok saymak ve sırtımızı dönmekle yok olmuyor. Yüce Allah bizleri, “efrâdını cami, ağyârını mâni” şekilde yarattığı için şükrederken geçmişi geleceğe taşımakla da mükellef olduğumuzu unutmamak gerekir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın