Düşünce Nedir - Kime Düşünür Deriz?

Hacı Hüseyin Kılınç

Düşünür düşüncenin patikasında tek başına yürür. Patika tekinsiz ve zorludur. Ancak düşüncenin ferahlığını hissetmiş olanlar bu sıkıntılara katlanmayı tercih eder. Anlaşılmamak, kargışlanmak ve yalnızlık işin tabiatında vardır. Düşünür olaylara düşüncenin sağladığı yükseklikten bakar. Ayrıntıları, sıradan olguları çok yüksekten baktığı için kaçırdığı, önemsemediği olur. Dikkatsizlik, tedbirsizlik ve hatta heyecanları düşünürü yanılgılara ve büyük felaketlere dahi sürükleyebilir.  Bu handikapları düşüncenin ödenmesi gerekli kefareti sayabiliriz. Ama düşünürün ürettiği düşünceler ve kavramlarla mukayese edildiğinde yanılgılarının terazinin kefesinde hep hafif çekeceğini kabul etmeliyiz. Aksini iddia edenlerin daha düşünce denilen şeyle temas etmediği kanaatini taşıyoruz. 

Düşünürün işi henüz düşünülmemiş olanı düşünmektir. Patikalardan bahsetmemizde bundan kaynaklıdır. Alışılmış yollarda yürüyenlerin patikalarla işi olmaz. Patikalara zirvelerin eteklerinde, doğanın dilini bilen ve kendi yollarını kendileri açanların izlerinde rastlanılır. Düşünürün zirvelere doğru uzanabilmesi için demek yalnızlığa, açılmış patikaları bulabilmesi için de demek keskin gözlere ihtiyacı vardır. Düşünürün hakkını verebilmek için onun katlandığı cefanın bunun karşılığında da sürdüğü sefanın ayrımında olmayı bilmek gerekir. 

Düşünürden bildiklerimizi doğrulamasını ve tekrarlamasını ummamalıyız. O iş başkalarının işidir. Düşünür bizi şaşırtır, bildiklerimizi ters yüz eder ve alıştığımız doğruları sorgulamaya iter. Düşünürün yaptığı iş ideolojilerin, dünya görüşlerinin dilinden uzakta bir yerde konuşlanır. İdeolojiler bize bir yol haritası, kılavuz, rehber sunarken düşünür bizi ayazda yapayalnız bırakır. Elbette düşünürü son tahlilde mekanda bir yere konuşlandırabiliriz, ancak en nihayetinde o mekandaki huzursuzluğunun sağlamasını yapmak kaydıyla. 

Düşünür bize yeni duyuşlar, irkilişler, fark edişler kazandırır. Bize hiç ayak basılmamış coğrafyalar olduğunu hissettirir. Keşfin sınırsızlığını hatırlatır. Yeryüzünde daha el değmemiş, bakir kalmış şeyler olduğunu muştular. Bizi heyecanlandırır, ürpertir ve düşünce denilen şeyin insanın en değerli hazinesi olduğuna ikna eder. O olmadan da farkına vardığımız şeylerin onun sayesinde kavrama yani düşüncenin bir soyutlaması haline geldiği bahtiyarlığını yaşarız. 

Düşünür ideolog değildir. Onun derdi bizi rahatlatmak olamaz bilakis varlığı bize huzursuzluk verir. İdeolog düşüncenin katılaşmış haliyle işini görür. Merak duygusunu kaybetmiştir. Sokaktaki militandan farkı işini kalıplarla, hazır çerçevelerle , bilindik ezberlerle yapmasındadır. İdeolog yönünü patikalara değil önceden yürünülmüş, endişeden vareste kılınmış yollara çevirir. İdeolog çevresinde kendisini parlatacak topluluklara, hayran kitlelere ihtiyaç duyar. Onların ortalama duyarlıklarına seslenir.

İnsanlar çoğunluk ideologların çağrılarını düşüncenin kendisi zannetme yanılgısına düşer. Bunun nedeni düşünmeyi unutmuş olmamızdır. O kadar uzağındayızdır ki ideologların çağrılarını düşünceyle karıştırırız çoğunluk. Dünya ideologlarla, gazetecilerle, günlük haber ve yorumcularla çevrelendiği  için düşüncenin sakinliği, yavaşlığı bize abes gelir. Düşünce kolayca sindirilemez. İstikametini daima daha ileriye veya derine doğru ayarlar. Çağdaş tüketim alışkanlıkları ise insanı hıza, kullanıp atmaya, konfora doğru ayartır. 

Ezcümle düşünür şaşırtıcıdır, alıştığımız kalıpları tarumar eder. Kişisel özellikleri, yapıp eylemeleri ve olgular karşısındaki tutumuyla bize son derece ters gelen biridir. Kıymetli olan açtığı patikalar, girdiği çapraz yollar ve düşüncenin imkanlarını her daim ileriye doğru taşıma gayretidir. Düşünceye müstakil bir alan açan, düşünürlerine titizlenen memleketlerin varlık zeminleri sağlam olur. Düşünürler darlık zamanlarında ülkelerinin sigortasına dönüşürler. Çünkü düşünce, ancak bir toprağa bağlanarak ve ona sadık kalınarak üretilebilir.