O bir narsist, olağanüstü sade, saf, temiz güzel bir yüz ve günahkar, kötü bir ruhun portresidir; Dorian Gray’in Portresi romanı.
Yalın ve güzel tabiatlı Dorian Gray, Lord Henry’nin felsefi aforizmalarının etkisiyle bozulur. Ruhunu şeytana teslim eder. İşlediği her günah ve kötülüklerden portresi etkilenir., çirkinleşir, zalimleşir, ucubeye döner.
Dorian’nın ruhunda barındırdığı zevk (haz) ve eğlenceye eğilimli duygu ve eğilimlerini Lord Henry açığa çıkarır. Dorian Gray portresinin karşısına geçer.
- Ne üzücü, ben yaşlanacak, ürkütücü, tiksindirici biri olacağım, oysa bu resim hiç değişmeyecek, keşke tersi olabilse ben yaşlanmasam, portre yaşlansaydı. Böyle bir değişim için ruhumu bile satardım, der.
Roman bu arzu üzerine kurgulanır.
Romanın bu kısa tanıtımına bir durak verelim. Eserin yazıldığı döneme VİCTORİA çağı denilen döneme bire bakalım. Her roman eseri yazıldığı çağın izini taşıdığı bilinen bir gerçekliktir.
Bende inceleme analizlerimde bu neden – sonuç diyaletiğini yazmaya çalışıyorum.
Dönem Victoria Çağı dönemidir. (1837 – 1901) Bu çağ gariplikleri, çelişkileri, buluşlarıyla ahlak/dini sembolleriyle İngiltere tarihine damgasını vurmuştur. İngiltere’nin Büyük Britanya İmparatorluğu olduğu dönemdir.
En erken, en gelişmiş endüstriyel bir gelişmeye sahip deniz aşırı ülkeleri sömürgeleştiren, topraklarında güneşin batmadığı, bir egemonik devlettir. Kraliçe Victoria döneminde çağ ve zaman böyledir. Londra da bu çağın gelişmişlik düzeyine uygun toplumsal yaşam ve ilişkiler tam tersi bir seyir izler. Özellikle anglikan ve Katolik kilisenin etkisiyle dinin tahakkümü tanrısal bir yaşamı belirler.
Dorian Gray’in portresini okuduğumda, yazar hakkında derinliğine bir bilgi edinmek istedim.
Oscar Wilde’ın bir mektubunda roman kahramanları hakkında yazdığı bir yazı dikkatimi çekti.
“Ressam Basıl kendi hakkımda düşündüklerim; Lord Henry, dünyanın hakkımda düşündükleri; Dorian belki başka yaşlarda, başka dönemde olmak istediğimdir.”diye yazar. Kitabı bitirince Dorian hakkındaki söylemi yani, “başka yaş, başka dönem” beni yazıldığı dönemi, dolayışla Victorıa Dönemine, o dönemi daha derinlemesine, bütün gerçekliğiyle öğrenmemi salğadı.
Victorıa Çağı’nın gerçekliği, Oscar Wilde hakkında sadece eşcinselliğiyle ilgili dünya kamuoyu ve edebiyat çevrelerinde olumsuz bir etki yaratmıştır. Oysa bu çağ iyice öğrenildiğinde Oscar Wilde’ın aydın kişiliği, cesur oluşu, sistemi roman kahramanlarının şahsında acımasızca eleştirdiği bir gerçek.
Oscar Wılde, Victorıa çağında DORIAN GRAY’İN PORTRESİ’ni yazmakla zaten kendini ölüme hazırlamıştır.
Londra aristokrat zümrenin iki yüzlülüğünü, ahlaki çürümüşlüğünü zevk, eğlence düşkünlüğünü kural tanımama yaşam felsefesini dinin baskı ve propangandasını da arkasına alarak lime lime dökülen yaşamı eleştirir. Bunu da yaşamıyla öder. Yazarın romanı müstehcen bulunur.
İki yıla mahkum olur, cezasını çeker.
Cezaevi sonrası Paris’e yerleşir. Sefil bir yaşam sürer. Paris’te ölür. Aslında varlıklı bir aileden gelir. Aile bu olaydan sonra soyadlarını değiştirir. Oscar Wılde yaşadığı çağa aydın kişiliğiyle Dorıan Gray’ın Portresi’ni yazarak, tanıklık eder. Kendi yaşamı, son bulur, ama eseri dünya roman klasiklerinin raflarında yerini bulur.
VICTORIA ÇAĞI NEDİR? (1837 – 1901)
Vıctorıa Çağı tam bir gariplikler ve çelişkiler çağıdır. İngiltere’nin emperyal Devlet olma dönemi olduğunu yukarıda belirttik. Ancak yüksek kilise, İngiliz Katolik mezheplerinin sığ – bağnaz tutucu baskısı en yoğun dönemini yaşar hissettirir.
Aristokrat zümre yaşamını her türlü zevk – eğlencesini ikiyüzlü bir günahkarlıkla sürdürür. Oysa işsizlik, yoksulluk had safhadadır. Kadının yaşamak için bedenini parayla satması bir yaşam biçimi olmuştur.
Din ahlaki değerlerin temeli olmuştur. Kadınlar inanılmaz dini, ahlaki baskı altında tutulmuştur. Cinsel tercihlerinde oluşacak bir suç, cinayet suçundan daha fazla cezaya neden olur.
Shakespeare’in eserleriyle İncil ‘deki cinsel çağrışım yapan kitapların içerikleri değiştiriliir, yeniden basılır. Ancak bu sıkıcı tutuculuk aristokrat aile ve kadınlar için geçerli değildir.
Vıctorıa Çağı’nın çelişkileri o kadar çoktur ki örneğin;
Hayvanat bahçelerinde hayvanlara pantolon (köpek) pantolon giydirildi.
Hayvanların cinsel organlarını erkekler görmesin. Kendilerinde de onlardan bir tane olduğunu hatırlamasınlar.
İnsanlar ölen yakınlarıyla hatıra fotoğraflar çekmişler. Kadınlar kat kat elbise giyerler, bedenleri erkeklerin cinsel duygularını uyandırmasın. Kadınlar kesinlikle tek başlarına sokağa çıkmazlar, yalnız çıktıklarında da kötü kadın muamelesi görürler.
Thames Nehri tonlarca insan ve hayvan dışkısı ile doluydu. Ekmek daha beyaz görünsün diye, tebeşir tozu ve şap kullanılır.
Vıctorıa çağı, çelişkiler gariplikler, ahlak/ dini baskılar dönemi olduğu kadar, buluşların, üretkenliğin de çağıdır. Komünizmin kurucularından Engel bu dönemde yaşamıştır.
Evrim teorisinin babası Türlerin kökeni yazarı Charles Darwin (1809 – 1882).İki şehrin hikayesi, Büyük Umutlar, David Copperfeld vs. romanların yazarı Charles Dickens (1812 – 1870). Jane Eyre’nin yazarı Charlotte Bronte, (1816 – 1855) bu dönem yaşayan bilgin ve yazarlardır.
“Çelişki içerisinde karşıtlar doğurur” ilkesi bu çağı ne güzel ifade ediyor.
Dorian Gray’in Portresi işte bu dönemin romanıdır.
Siyasi tarih yazanlar için bir söz söyleme hakkımı saklı tutarak, roman tarihini yazanlar yazara haksızlık yapmışlar derim. Eleştirmenler Oscar Wilde’yi Victorıa Çağın’da dibe vuran ahlaki iki yüzlülüğe karşı duruşunu ve aydınlanmaya katkısını önemsemeden cinsel yönü öne çıkartılarak linçe tabi tutulmuş olduğuna inanıyorum. Toplumsal bağnazlık ve dar görüşlülük bir edebiyat dehasını yok etmiştir.
ROMANIN KONUSU
Oscar Wilde (1854 – 1900) dönemi, Vıctorıa Çağı (1837 – 1901) 46 yıl yukarıda bilgisini verdiğim çağda yaşamıştır.
Bu roman Vıctorıa Çağının gizli yaşamını açığa çıkarır. Bu dönemin ihtişamlı üst – sınıf kapitalist/ burjuva insanlarının sosyal – kültürel – ahlaki farklarını okuyucusuna sunarken, aynı zamanda ahlaki çöküşünde kaçınılmazlığını, bireyin tükenişini de Dorian Gray’in kişiliğinde verir.
Romanın belirgin üç kahramanı var.
Ressam Basil; Vicdan ve erdemin temsilcisidir. Dorian’a platonik bir sevgi beslemektedir ve bundan ızdırap duymaktadır. “ Ruhumun sırrı görünür diye korkarım” diyerek kendisinin hem Dorian’a bağlılığını, hem de sırrının bilinmesine üzüleceğini itiraf edecek kadar da samimi bir sanatçıdır.
Lord Henry; Çağın ahlak anlayışının bütününü taşıyan biridir.
Basil’in tanımıyla “Ahlaka uygun tek güzel sözü yoktur, ama ahlaka aykırıda yaşamaz”. Felsefi aforizmalarıyla Dorian’a zevk (Hedonizmi) eğlenceyi aşılayan akıl hocasıdır.
Dorian: Yirmi yaşını biraz geçmiş yakışıklı olmadan öte olağanüstü bir saflık ve güzellikle yaratılmış güzel bir gençtir. Dededen kalma büyük bir servete sahiptir. Günah işlemeye eğilimlidir.
Ruhunda zevk ve eğlenceye bağımlılık vardır. Lord Henry yalnızca bir dürtüdür. Lord Henry Dorian’ın saf temiz yüzüne hayranlığını arttırır, aforizmalarıyla ruhunu işgal eder.
Dorian, Lord Henry’den nefret ettiğini söyler, ama ondan kopamazda, çünkü; Lord Henry Dorian’ın işlemeye yüreğinin yetmediği günahlarının temsilcisidir.
Dorian’ın geçmişle gelecek arasında psikolojik bir sıkışmışlıkla yaşamı dayanılmaz olmuştur.
Basil Londra’nın ünlü ressamlarındandır. Dorian’a bir yemek davetinde karşılaşmış, etkisinde kalmış, tanışmış onu portresini yapmaya ikna etmiştir.
Basil resim atölyesinde Dorian’ın portresini yaptığı bir zamanda Oxford Üniversitesinden arkadaşı, Lord Henry gelir. Portreyi görüp, hayran kalır. Basil’e portrenin kime ait olduğunu sorar, öğrenmeye çalışır.
Basil söylemek istemez, çünkü Lord Henry’nin insanları olumsuz yönde ahlaki olarak kötü bir şekilde etkileme gibi bir şöhreti vardır.
Ancak konuşma sırasında Dorian Gray diyerek ismini açıklamak durumunda kalır. O ara Dorian resim atölyesine gelmiş olur. Dorian’nın Lord Henry ile tanışmasını istemeyen Ressam Basil Dorıan’ı platforma çıkartır.
Resim malzemeleriyle şövelenin başına geçer. Lord Henry’nın de gitmesini ister. Ancak Dorian, Lord Henry ile tanışınca ondan hoşlanır, etkilenir.
Ressam Basil, Lord Henry’e dönerek;
- Dorian’ın yalın ve güzel bir kişiliği var. Onu bozma, onun üzerinde etkin olumsuz olacaktır, diyerek Lord Henry’i uzak tutmaya çalışır.
Lord Henry kendi seçkin sınıfının ahlaki değerlerinin tamamını taşıyan biridir. Dorian’ın zayıf yanını sezmiştir., değişim zevk ve gençlik üzerinde konuşmalarına devam eder. Aşk ve ölümün meyvesi olan Dorian’da büyüleyici etkiyi Lord Henry görür. Dorian’ın ruhu da bu değişime hazırdır.
Dorian Lord Henry’den
- Bana şu hayattan zevk alma felsefenizi etraflıca anlatın. İsteğinde bulunur.
Lord Henry felsefi aforizmalarını peşi sıra Dorian’a anlatır.
- Güzel günahlarda güzel nesneler gibi zenginlerin işidir. Ruhunuzun güzelliği yğzünüze yansımış tapınacak derecede alımlı birisiniz. Şeytana uymamak için yapılması gereken tek şey ona boyun eğmektir. Toplumun korkusu, dinin sırrı olan tanrı korkusu sizi günah işlemekten alı koyuyor. Günah bir kez işlenince günah olmaktan çıkar. Bu gibi etkileyici önermelerle etkisini Dorian üzerinde arttırır.
Ve Basil bu etkinin farkındadır. Platformda Dorian huzursuzluğunu, etkilendiğini belli eden davranışlarda bulunur. Basil Lord Henry’nin gitmesini ister. Dorian, Lord Henry giderse poz vermeyeceğini söyler. Dorian’a karşı zaafı olan Ressam Basil istemeyerek Lord Henry’nin kalmasını ister. Lord Henry zevk, eğlence, duyumlar, ruh, günü gününe yaşamak, günah kavramına takılmamak, o güzel gençliğini doyasıya yaşamak üzerine iyice etkisini artırmıştır. Bundan gizli bir hazda alır. Dorian’daki bu belirgin değişiklik yüzüne ruhuna yansır. Basil bu anı yakalar, portreye, yüzüne yansıtır.
Basil;
- Ruh ve bedenin uyumunu yakaladım, der.
Resim bitmiştir. Dorian, Lord Henry ve Basil portreye bakarlar, olağanüstü bir çizim ortaya çıkmıştır. Lord Henry, ressam Basil’e Gravnar da (Londra’nın en ünlü tablolarının sergilendiği yer) sergilemesini söyler,
Ressam;
- Hayır, kendimden çok şey kattım, der. Benliğimin çoğunu bu portreye koydum.
Lord Henry, Dorian’a dönerek;
- Ruhu ancak duyular iyileştirir, duyuları da ruhlar. Sizde hayatın büyük bir sırrı saklı, olağanüstü bir yaratıksınız. Tanrılar sevmiş sizi, bunun tadını çıkartın. Elde tutulmaya değer tek şey gençliktir. Gençken gençliğinizi yaşayın, damlasını boşuna tüketmeyin, durmadan yeni duyumlar (zevk) arayın, gücünüzü tanımıyorsunuz, yitip tükendiğinizde çok yazık olur.
Heves ve zevk artık Dorian Gray’le, Lord Henry arasında dostluğun ortak paydası olur.Dorian Gray’in portresi zamanın en güzel portresidir. Dorian kendi resminin karşısına geçer, bir vahi gelmişçesine kendi güzelliğinin farkına varır.
- Ne hazin! Ben yaşlanıp, iğrenç biri olacağım, oysa bu portre hep genç kalacak keşke tam tersi olsaydı! Ben hep genç kalsaydım da şu resim yaşlansaydı. Bunun için ruhumu bile satardım. Yaşlandığım zaman kendimi öldüreceğim.
Lord Henry, Dorian üzerindeki bu etkiden sinsice bir haz alır. Lord Henry bir gün postayla mavi bir kitap gönderir. Dorian kitabı alır. Kim bilir yine ne zehirler vardır bu kitap da der ama okumadan da edemez, bu kitabında etkisinde kalarak ruhu iyice bozulur.
Dorian bir gün elden düşme bir tiyatro salonuna gider. Tiyatro da Sibyl Vane adında genç güzel bir kız Juliet’i oynamaktadır. Hatta bazen tiyatro kahramanlarından değişik kadınların rollerini de oynar. Kız on yedi yaşındadır. Sesi, oyunu Dorian’ etkiler. Her gece oyununu izlemeye gider. Dorian için Sibyl Vane, başından ayaklarına kadar tanrısal bir yapıdadır. Dorian’da Sibyl için beyaz atlı prenstir.
Dorian bir akşam Ressam Basil ve Lord Henry’ de tiyatroya götürmeye ikna eder, üç arkadaş tiyatroya giderler. Ancak Sibyl Vane, o akşam çok kötü bir oyun çıkartmıştır.
Ressam Basil ve Lord Henry tiyatro salonun dan ayrılırlar. Oyun bitiminde Dorian kulise Sıbyl’nin yanına gider çok kötü oynadığını, arkadaşlarına karşı kendisini zor durumda bıraktığını söyler, tartışırlar. Sıbyl kötü oynadığının farkında olduğunu, şimdiye kadar oynadığı bütün rollerin gerçek sandığını, ama onu (Dorian) tanıyıp öpüşmeden sonra ruhunun asıl gerçeğini öğrendiğini söyler.
Kendisi için tek gerçeğin şimdiye kadar tiyatro olduğunu sandığını tekrarlar.
- Ama sen, Dorian ruhumu zindanlarda kurtardın. Gölgelerden bıktım artık, oyunlardaki kuklalarla ne işim var benim. İçimi yakan bir tutkusun hem sevdalı olmak hem de sahneye çıkmak sevgimize saygısızlık olurdu. Bunu sen sezdirdin, yaşattın bana der.
Dorian bağırarak;
- Aşkımı öldürdün, sanattaki dehanı sevmiştim. Artık beş para etmezsin benim için, sanatın olmayınca sen bir hiçsin, der ayrılır.
Sibyl;
- Beni öpmeseydin, öpüşmeseydik böyle olmayacaktım, bırakma beni dayanamam, bu gecelik bağışla beni diyerek arkasından seslenir.
Dorian kulisten ayrılır. Sibyl Vane tiyatro salonunda bulunan arseniği içer, tıpkı Juliet rolünde olduğu gibi o gece romantik-trajik bir ölümle yaşamına son verir.
Dorian sabaha karşı eve geldiğinde resminde değişiklikleri fark eder, umursamaz. Gecenin yorgunluğuyla uyur öğlen sonrası uşağı uyandırdığında resimdeki değişikliğe inanamaz, resim gerçekten değişmiştir.
Resmin ağzında garip kıvrımlar oluşmuş, elde hafif lekeler belirmiştir. Yüz ifadesi şeytani / zalimce bir görünüme bürünmüştür.
Kendisinin de değişeceği paniğine kapılır, aynaya bakar, kendisinde bir değişiklik olmamıştır. Dileğinin kabul edildiği düşüncesine varır.
- “Kendim genç kalsam, resim ihtiyarlasa, kendi güzelliğim kalsa da tutkularımın, günahlarımın yükünü portre çekse demiştim.” Sözünü hatırlar Dorian.
Dorian artık karmakarışık duygulara sahip olmuştur. Gençliği ve güzelliği hakkında ki düşünce peşini bırakmaz. İşlediği her günah için güzelliğinin bir leke olarak resme eklenmesi düşüncesi hiç aklından çıkmaz. Portreyi paravan arkasına saklar.
Zevk ve benciliğin usta öğreticisi Lord Henry aynı sabah Dorian’a Sıbyl Vane’nin intihar ettiğini Dorian’a bildirir. Dorian kısa bir süre olayın etkisinde kalır, ama “ duyuları ruhla, ruhu duyularla iyileştirme” felsefesine kendini öylesine kaptırmıştır ki, aynı akşam operaya gider. Ertesi sabah Ressam Basil’de olayı duymuş, Dorian’a teselli vermek için gelİr. Dorian’da ise hiçbir üzüntü ve kaygı bulamaz, eleştirir.
Dorian’a
- Daha sevdiğin kız mezarın sessizliğine kavuşmadan sen operadan, başka kadınlarının güzelliğinden müzikten bahsediyorsun. Sibyl Vane yoksul odasında ölü yatarken sen bunlardan söz ediyorsun.
Dorian ;
- Bir duygudan uzaklaşmak, onu unutmak için yıllarca bekleyenler güçsüz kişilerdir. Kendine hakim olan insan acısını da tıpkı yeni bir zevk kaynağı yaratırcasına kolayca dindirebilir. Duyularımın oyuncağı olmak istemem onlara hakim olmak isterim.
- Ayrıca birkaç saat önce gelseydin belki faydası olurdu, ama Lord Henry geldi, geç kaldın Basil der.
Basil tepeden tırnağa Dorian’nın değişmesine üzülür.
Yalın yapmacıksız şefkatli yeryüzünün en bozulmamış yaratığı olan Dorian’ın yüreği yok olmuş acınası nedir bilmeyen biri olmuştur. Bunlar Lord Henry’nin marifetidir diye düşünür.
Basil odada resmin paravan arkasına saklandığını görür. Niçin sakladığını sorar, buna alınganlık gösterir.
Resmi Paris’e götürüp, sergilemeyi düşündüğünü söyler. Dorian şiddetle karşı koyar. Resmi görmek istemesi ısrarına karşılık Dorian neden o kadar çok ısrar ettiğini merak eder. Basil, resim üzerinden Dorian’a olan ilgisini, platonik sevgisinin sırrını açıklar. Ancak açıklamakla pişman olduğunu, bundan sonra hiçbir zaman güzel bir resim yapamayacağını söyler.
Basil Dorian’a
- Ruhumu, beynimi, benliğimi kendine bağladın yalnız senin yanında mutluydum, sana hayrandım, evrenin sırrı gibi kendime sakladım. Her fırçada her renkte sırrımı ele veriyorum diye korkuyordum.
Tapındığım şeyi herkes görecek diye ödüm kopuyordu. Dorian sen tapınmak için yaratılmışsın. Sanatım üzerinde etkisi olan tek insansın.
Bu olaydan sonra Dorian resmi tavan arasına çıkartır.
Resim tam bir ucubeye dönüşmüştür. Saatten saate, günden güne haftadan haftaya, yaşlanır. Günahların iğrençliği yaşlılığının iğrençliğine etki yapar, yanaklar çöker, sarkan, sönen gözler, gözlerin çevresinde beliren sarı lekeler, boynunun buruşuk hali, soğuk kan lekeleri ve eller, Dorian’ı çıldırtır.
Dorian hem Lord Henry’nin felsefi aforizmalarının, hem de gönderdiği mavi kitabın etkisiyle zevk – eğlenceye kendini verdikçe çevresindeki herkese erkek / kadın zarar verir. İlişkide olduğu herkes bir kötülüğe bulaşır, kendini bu kötülükten kurtaramaz.
Dorian eve her gelişinde merakından tavan arasındaki resim odasına sık sık gider, resme bakar, her resme bakışında günün işlediği günahlar resme aynen yansır.
Dorian, günahlarının mı? Yoksa ihtiyarlayan resmin mi? Tiksindirici izler bıraktığına takılmıştır. Gülünç bir gövde, çarpık bacaklar, resimde Dorian’ın gözüne çarptıkça, bu birkaç gün birkaç yılını tüketmiş gibidir.
Basil Paris’e gitmek için trene binmek üzereyken Dorian’la karşılaşır.
Önceden de Dorian’ı evinde beklemiştir. Londra sosyetesinin dedikodularını konuşmak istemektedir. Ancak Dorian isteksizdir. Basil ısrar eder. Dorian’ın tüm günah ve kötülüklerini yüzüne söyler.
- Herkes senin için aşağılık, bozulmuş biri diyor. Hiçbir genç kız, hiçbir namuslu kadınla yalınız bırakılmaman gereken biri olup çıkmışsın, arkadaşlığın gençlere uğursuzluk getiriyor, lekeleniyor.
Sen onlara zevkin çılgınlığını aşılıyorsun, insanlar üzerindeki olağan üstü etkini hep kötülük olarak kullanıyorsun. Eşiğine adım attığın eve utanç yağıyor, diyorlar. Bu anlatılanların gerçek olmadığına inanmam için ruhunu görmem gerek, Dorian der.
Dorian;
- Bu gece ruhumu görebilirsin, der. Basil’i tavan arasına odaya götürür, örtüyü açar. Basil portrenin görüntüsünden ürker, çığlık atar, yüz iğrenç bir sırıtış almıştır. Dorian bunun nedeninin ressamın kendisi olduğunu, öfkelenerek.
- Senden nefret ediyorum, diyerek belirtir..
Basil;
- Bu gördüğüm yüz şeytanın yüzüdür. Bu gözler şeytanın gözleri. Bu sen olamazsın, desede, Dorian yüzü şehvet düşkünü bir iblisin yüzü olmuştur.
Dorian;
- Ruhumun yüzü o! Artık bu şeylerin hiç anlamı kalmadı senden nefret ediyorum. Beni bu hale sen soktun. Bu resim senden tiksinmemi söylüyor.
Bıçağı alır, Basil’in gırtlağına saplar, öldürür. Arkadaşı kimyager Alan Campbell’i eve davet eder.
Alan Campbell’den cesedi yakıp yok etmesini ister. Arkadaşı çok direnir kabul etmez, bir mektup yazarak (konu kitapta açıklanmıyor) şantaj yapar. Alan çaresiz asitle Basil’in cesedini yakar, kül eder. Alan Campbell roman sonunda laboratuvarın da intihar etmiş bir şekilde adı geçer.
Dorian’ı artık kötü hayaller kuruntular bırakmaz, yaşamı bu olayın etkisindedir. Yer yer bayılır, sağlığı iyice bozulmuştur. Portre sanki Dorian’ın günlük yaşantısının fotoğrafını çekiyor gibidir. Dorian hiçbir günahını saklayamıyor, işlediği her günah anında portreye yansıyor. Dorian bu etkiden kurtulmak için kenar mahallelerin düşük meyhanelerine takılır.
Bir gün böyle bir meyhanede kadının biri kendisine Beyaz Atlı Prens der. Sibyl Vane’nin erkek kardeşi de oradadır. Bu sözü duyar. Dorian meyhaneden ayrılırken peşine takılır, yakalar boğazını sıkar, ablasının ölümüne neden olduğunu söyler.
Dorian’nın aklına yüzünün güzelliğinin hiç yaşlanmadığı gelir, Sibyl’nin kardeşine yanan lambanın ışığına kendisini götürmesini söyler, lambanın ışığına giderler. Dorian yirmi yaşında görünür olayın üzerinden ise on sekiz yıl geçmiştir.
Genç adam Dorıan’dan özür diler bırakır, ancak hemen yanına meyhanede Beyaz Atlı Prens diye bağıran kadın gelir; bırakmaması gerektiğini söyler, genç adam çok genç olduğunu, aradığı kişinin olmadığını söyler, kadın o adam şeytanın kendisidir. Bana kötülük yaptığı yıl üzerinden on sekiz yıl geçti, hala aynı yüzle duruyor.
Dorian Gray’i hem resmin bozulması hem de Sibyl’in kardeşinin korkusu sarmıştır.
Yaşamı çekilmez hal alır. Suçlarının gölgesi gece gündüz Dorian’ı gözetler uyku tutmaz haldedir. Basil’in ölümü korkunç bir hayalet olmuştur., onun için gittiği davet ve toplantılarda sık sık bayılır, düşer.
Bir gün bir av partisinde bulunduğu sırada avcılardan biri tavşan avlama esnasında bir adamı öldürür.
Öldürülen adam Sibyl Vane’nin kardeşidir. Dorian bunun üzerine az da olsa ruhi bir rahatlık yaşar. Ölüm korkusu kalmamıştır.
Bir gün Lord Henry Doiıan’a uğrar, portrenin yerinde olmadığını fark eder ve ne olduğunu sorar, Dorian’a
- Bütün dünyayı kazanan ama ruhunu yitiren adamın kazancı ne olur diye düşünürüm, der.
Dorian ürperir, tepki gösterir ama sınır tanımayan doyumsuz, zevk dolu yaşamından da geri kalmaz. Lord Henry Dorian’nın yaşam tarzını över, iltifatlara boğar, ama Dorian bu iltifatlara,
- Ama bir zamanlar mavi kitapla beni zehirlemiştin seni affetmeyeceğim, çok kötü bir insansın mavi kitabı başkalarına verme, kötü etkisi var der.
Portre Dorian’ın günlük yaşamı olmuştur. Merak edip, portrenin örtüsünü açar. Eldeki kırmızılık daha canlı ve büyük görünür. Ayağının üstünde de kan belirmiştir.
Dorian, itirafta bulunursa portrenin eski haline geleceğini düşünür.
Hatta iyilik taraftarı olmuştur. Bir gün bir köyde genç bir kız kendisine aşık olmasına rağmen ona dokunmaz.
Portrenin düzeleceğini düşünür eve gelir. Portrede hiçbir değişiklik olmamıştır.; çıldırma noktasına gelir. Bu cinayet hayatım boyunca peşimden mi gelecek? Geçmiş durmadan omuzlarıma mı çökecek? Diye düşünür. Tek çare resmi yok etmektir. Çünkü tek kanıt resim kalmıştır. Resmin vicdanının yerine geçtiğini düşünür onu yok ederse kurtulacağını sanır. Ressam Basil’i öldürdüğü bıçak temizlenmiş portrenin yanında durmaktadır. Basil’i öldürdüğü gibi resmi de öldürecek geçmişini yok edecektir. Özgürlüğe kavuşacaktır. Özgürlüğe kavuşacağım, diyerek bıçağı resme batırır, aslında bıçağı kendisine saplamıştır.
Dorian’ın odasına giren çalışanları yerde, kalbine bıçak saplanmış yüzü buruş buruş, sarkık ve tiksinti bir yüzü görürler. Yüzüklerine baktıktan sonra adamın Dorian olduğunu anlarlar.
Duvarda ise efendilerinin portresi son gördükleri gibi, o mucizevi gençlik ve güzelliğiyle göz kamaştırmaktadır.
İş bankası Yayınları
Didar Zeynep BATUMLU
Meraklısına Not: Bu romanı radyo tiyatrosunda anlatan Yıldız KENTER, Ressam Basil: Şükran GÜNGÖR, Lord Henry: Müşfik KENTER, Dorian Gray: Pekcan KOŞAR.
Dinlemenizi tavsiye ederim.