Hürriyet.com.tr yazarı Zeynep Bilgehan, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile röportaj gerçekleştirdi.
İşte o röportaj:
Sene 1960’lar… Adana’dayız. Yaşar Kemal’in ‘Sarı sıcak, bir çökmüş ki insanın kemiklerini kavuruyor’ diye anlattığı Çukurova’nın bunaltıcı havası altında kadınlar ve erkekler, yanlarında çocuklarla tarlalarda pamuk topluyor. O çocuklardan biri yıldızlı gecelerde tek bir şeyin hayalini kuruyor; okumak… Bu çocuk kebapçılık dahil her işi yapıp okuyor, makine mühendisi çıkıp topladığı pamuğun ipliğe dönüştürüldüğü fabrikanın yöneticisi oluyor. Sonra siyasete giriyor… Bugün, doğduğu şehrin belediye başkanı... Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile beraberiz…
1- Zeydan Karalar, 1958 senesinde Adana’nın Yüreğir ilçesinde 10 çocuklu bir ailenin ferdi olarak, iki katlı ahşap bir evde dünyaya geliyor. Adres hâlâ aklında; 1054 sokak, 14 numara! Karalar, o dönemlerin Adanasını, “Çamurun, tozun daha çok olduğu büyük bir ‘köy’ görünümündeydi. Şehirleşme az, mahallelilik ve feodal ilişkiler daha yoğun, yardımlaşma olağanüstü yüksekti. Çok yoksulluk vardı ama biz ailelerimizle arkadaşlarımızla mutluyduk” diye tarif ediyor. Bu koşullar içinde çocukluğunun bir kısmı boş arazilerde arkadaşlarıyla oyunlar oynayarak, diğer yarısıysa ailesine geçim için yardım ederek geçiyor. Babası Kamil Bey bir mezbahada kasap olarak çalışıyor. Annesi Güllü Hanım ise kışın ev kadını olarak evi idare ederken yazın hasat zamanında da pamuk toplamaya gidiyor. Okulların tatil olduğu dönemde bütün aile ona eşlik ediyor.
DÜNYANIN EN YORUCU İŞİ
Karalar, “Ben yaşamımı pamuk tarlasında başlar hatırlıyorum” diye anlatıyor: “Kamyon gece saat üçte evin önüne çekiliyor. Yatak, yorgan, döşek, yastık, zahire, bulgur hepsi kamyona yükleniyor. Biz de doluyoruz çoluk çocuk… Tarlaya gece ulaşırdık. Gün ağarır ağarmaz annem pamuk toplamaya başlar, biz onun dibinde gezerdik. Bir ay tarlada kalırdık. 50 derece sıcağın altında pamuk toplamak dünyanın en yorucu işi… 100 kilo pamuk toplamak da maharetli kadınların işiydi. Annem onlardan biriydi. Ben de herhalde tez canlılığımı ondan almışım. Annemle babamdan aldığım ders; teslim edilen mala sahip çıkmak, doğru ve dürüst davranmak... ” Aile, bütün çocukların meslek sahibi olmasını istiyor. Karalar’ın da pamuk hasadı sırasında yıldızların altında uyudukları gecelerden itibaren tek hedefi oluyor; okumak…
GENÇLER RAHATINA DÜŞKÜN
Zeydan Başkan bugünün gençlerini nasıl buluyor? Yanıtı: “Şimdi bir ideolojik çekişme olmadığından gençlerin inandığı şey yok. Siyasete ilgi duymuyorlar. 1980 öncesinde insanlar ideoloji için hayatlarını feda edebiliyorlardı. O zamanın gençliği, Ülkücü gençlik de solcu gençlik de asla ve asla kendi istikbalini düşünmüyordu.
Milletvekili, belediye başkanı olayım filan bunlar kimsenin aklında yoktu. İnandığı bir ideoloji vardı ve bu inandığı ideolojinin Türkiye’ye hakim olması durumunda ülkenin daha iyi olacağına inanarak bunu yaymaya çalışıyordu. Bugünün gençleri şimdi daha rahat yaşamak, daha iyi flört etmek, daha geniş imkânlara sahip olmak, özgür yaşamak konusunda görüş belirtiyorlar…”
YAŞAR KEMAL’E HAYRANDIM
Karşıyaka İlkokulu’nu bitirdikten sonra Cumhuriyet Ortaokulu’na devam ediyor. Çocukluğundan beri kitaplara meraklı. Karalar, “Yaşar Kemal Çukurova’nın sarı sıcağını, ırgat-ağa ilişkisini, Adana’yı anlatan çok önemli bir yazar.İnce Memed’den müthiş etkilendim. Mücadeleci ruhumu, karakterimi şekillendirdi. Adana’da Yaşar Kemal kitaplarını okurken yaşarsınız da…” diye anlatıyor.Fen ve matematik dersleri iyi. Sınıf arkadaşlarına da konuları anlatıyor. Bu işi sevince ilk kariyer hedefi öğretmenlik oluyor. Ancak öğretmenliğin maddi koşulları geçim için zor olduğundan yönünü Siyasal Bilgiler veya Makine Mühendisliği’ne çeviriyor. Karşıyaka Lisesi’ni bitirip 1976 senesinde Çukurova Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’ne giriyor.”
İYİ KEBAP YAPARIM
Adana’daki restoran sahipleri esprili dille Karalar’ın hiç yerinde oturmayıp sürekli ocakbaşında ustaya karıştığı, mezeleri tarif ettiğinden şikayetçiydi! Karalar, “Tablacılarda (seyyar kebapçı) ürün az olduğundan lezzetini, tam ayarını daha özenli verebiliyordunuz. Ben iyi kebap yapmayı onun az üstü bir yerde öğrendim” diyor.
2- 14 KİŞİLİK NÜFUS BİZE BAKIYORDU
Öğrenimine ilkokul üçüncü sınıftan itibaren iş hayatı da eşlik ediyor… Karalar, “Üniversiteye kadar her yaz dolu geçti” diye anlatıyor: “İlk işim berber çıraklığıydı. Üç, dört yaz mobilyada kalfalık yaptım. O işte epey ilerlemiştim. Doğrama yapardık; kapı, pencere… Bir müddet ağabeyimin yanında cam kestim. Paşabahçe mamulü camların üzerine işleme yapardık. Biraz da kebapçılığımız var! Lise yıllarında kebapçıda çalıştık. Günde bin ciğer saplardım. Hayatımda her işi severek yapmaya çalıştım. Bir işi sevmezseniz başarılı olma şansınız yok. Önüme açılan kapılara dört elle sarıldım. Hiçbir zaman yüksünmedim. Tüm işler bana hayat dersi oldu. Nihai hedefim hep iyi bir üniversite bitirmekti. Kazandığım parayı okul için harcıyordum. Düşünün hanede dede ve neneyle beraber 14 kişilik nüfus size bakıyor.”
3- ÖRGÜTÇÜLÜĞÜM GENÇKEN DE İYİYDİ
Makine mühendisliğine hemen ısınıyor. Ancak üniversite dönemi, 1980 öncesi Türkiye’nin sıkıntılı yıllarına denk geliyor. Karalar anlatıyor: “Öğrencilik olaylarının halk tabiriyle sağ-sol kavgasının en müthiş olduğu ve günde neredeyse 8-10 kişinin öldüğü bir dönemde öğrencilik yaptık. Bizde de ciddi kavgalar, okul kapanmaları olurdu. 1976’da CHP’ye kaydoldum. 1977’de Demokratik Sol Yüksek Öğrenim Derneği’ni kurduk. Onun yöneticiliğini yaptım. 1978’de de CHP Gençlik Kolları’na girdik. Ufkumuz sosyal demokrattı. Okulda demokratik sol öğretiyi anlatan belki birkaç kişiden biriydim. Okulda ağırlığımız vardı. Örgütçülüğüm iyiydi. Hâlâ da iyidir (gülüyor)! Kitap okumaktan gelen birikimle, olaylarla ilgili cesur davranarak güven tesis edebiliyorduk.” Hem dersler hem siyasi faaliyetlerle birlikte küçüklükten gelen alışkanlıkla iş hayatına da devam ediyordu. 1978’in sonlarına doğru çocukken topladığı pamukların işlendiği ÇUKOBİRLİK’e işçi olarak girdi. Makine takıp sökmek, kalite kontrol, yönetici yardımcılığı gibi işler yaptı.
4- İŞÇİ GİRDİM MÜDÜR ÇIKTIM
1980’de okuldan mezun olduktan sonra da hemen bir vardiya şefi olarak tam zamanlı çalışan oldu. Karalar devam ediyor: “ÇUKOBİRLİK’te o dönem iplik üretilirdi. Sonra dokuma ve boya-basma da oldu. Neredeyse tüm vardiyalarda çalıştım. ÇUKOBİRLİK Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük entegre fabrikasıydı. Özal zamanında KİT’leri karadelik gibi görüp kapansın diye uğraştılar. Oysa o tesisin kime ait olduğunun değil nasıl idare edildiğinin önemi var… Biz, üretim tesislerinin kâr edebileceğini ispat ettik. İplik üretim şefiyken 3500 işçim vardı. Hepsi benden çok etkilenirdi. Nasıl çalışmaları gerektiğini, nasıl daha az yorulacaklarını yöntem yöntem anlatırdım. Makine başında çalışırdım. Nitekim 1985’te CHP’li olduğum bilindiğinden görevden alındım. AEG’ye gittim. 1991 senesinde genel müdür muavini olarak geri geldim. 1996’da ayrılıp Okan Tekstil’e gittim. Yaklaşık 12 sene genel müdürlüğünü yaptıktan sonra kendi şirketimi kurdum. 30 yıllık iş hayatımda üç yer değiştirdim. Hep istikrarlı çalıştım.”
5- GAZA GETİRDİLER SİYASETE GİRDİM
Peki daha aktif siyaset hayatına ne zaman girdi? Karalar gülerek “1991’de siyaset için gaza getirdiler” diye anlatıyor: “Siyasette ‘Sen çok iyisin, gel seni yapalım” denmiyor. Tepedekiler değil de halk sizi zorluyor. 1994’te belediye başkanı olayım diye ısrar ettiler, ben olmadım. Milletvekili adaylığı, Deniz Baykal dar bölgeyi, ön seçimi kaldırınca olmadı. 2010’da CHP İl Başkanı oldum. 2014’te Seyhan Belediye Başkanı adayı oldum. 25 yıl sonra Seyhan Belediyesi’ne CHP’yi tekrar kazandırdık. Biraz kendimizi övmüş gibi olacağız ama o kadar çok yüksek sesle ‘Zeydan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı olsun’ dendi ki son altı ayda karar verdim. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile konuştum. Kasım ayında aday olduk. 2019’da, CHP’ye 30 sene sonra Adana’yı kazandırdık. Yüreğir’den çıkıp Adana’ya belediye başkanı seçilmek bir mucizeydi ama makama oturunca çok heyecanlanmadım. Ciddi fark atarak kazanacağımı biliyordum.”
ADANALIYIK ALLAH’IN ADAMIYIK
Zeydan Başkan, şehrini, insanını nasıl tarif eder? Gülerek, “Adanalıyık, Allah’ın adamıyık!” diye cevap veriyor: “Adanalılık bir tavır, davranış biçimidir. Çok kolay sinirlenir ama bir süre sonra sinirini unutur. Sert görünür ama aslında yumuşak kalplidir. Delikanlı, cesurdur… Kolay kolay alttan almaz, taviz vermez. Ne kadar sertse o kadar da nüktedandır. Ayrıca Adana bir hoşgörü kentidir. Kiralar uygun. Huzuru var. En büyük sorun niteliksiz göç alıp nitelikli göç vermek… Gastronominin daha fazla öne çıkamaması bizim suçumuz; yeni yeni tanınıyor. Altın Koza Film Festivali devam ediyor, Portakal Çiçeği Karnavalı başladı. Aralık sonunda Kebap ve Şalgam Festivali oluyor.”
İLKOKULDA DA SINIF BAŞKANIYDIM
“Ben beş yaşındayken Atlasspor adında bir çocuk takımı kurmuştuk. Beni ona kaptan yaptılar. Beş sene ilkokulda sınıf başkanı oldum. Bunlar birike birike geliyor. 40 yılda 20 bin kişiye liderlik edip siyasete geldik.”