"Doğayı temizlemek zorunda kalacağımız" yeni bir krizi çok arzuluyorum

Taner Talaş

Korona virüsü meselesinin tıbbi anlamda nereye gideceğini, nerede duracağını, sonuçlarının ne doğuracağını bilmiyor ve araştırmıyorum. Beni ilgilendiren boyutu kültürel sonuçlarının ne olacağıdır. Bu boyutun tamamına da değil, hijyen merkezli sonuçlarına odaklanmış durumdayım. Toplumun geneline göre bağışıklık sistemim ciddi sıkıntılı olduğu halde, meselenin bu boyutuyla da ilgilenmiyorum. Zira gördüğüm temizlik harekatı beni ziyadesiyle mutlu etmiş durumda.

Son on yıldır Türkiye’nin en önemli meselesinin bireysel ve toplumsal temizlik sorunu -fiziki- olduğuna inanıyorum. Bu konuda elimizdeki veri ve görgüye dayalı gözlemler,meseleyi anlatmaya yeterli düzeydedir. Sadece Adana Belediyelerinde temizlik personel sayısı ve bütçeden ayrılan rakamlara baktığımızda faciayı görmüş oluruz. Yıllık takriben Adana’yı temizlemeye 50 Milyon TL para harcıyoruz. 24 saat esasına göre çalışan binlerce insan, akıl almaz şekilde ürettiğimiz pisliği temizlemeye ve organize etmeye çalışıyor. Bu bütçe ve personel gerçeği maalesef Adana’yı temiz bir şehir yapmaya yetmiyor. Birkaç istisna şehir hariç, Türkiye sathında genel durum bizden çok farklı değil.

Ovalar, denizler, yaylalar, ormanlar, otoyollar rezil durumda. STK’lar  ve benzeri oluşumlar, okullar, farkındalık yaratmak için çöp toplama organizasyonu yapıyorlar ama yetmiyor. Bireysel kirlilik ile başlayan bu sürecin toplumsal sonucunu, doğaya baktığımız zaman net olarak görebiliyoruz.

İstediğimiz kadar Avrupa’ya tarihi itibariyle kirli/pasaklı ithamları yapalım, bizim de parlak bir geçmişimiz yok. Cumhuriyet aydınlanması içerisinde yer alan birçok devrimsel atılımda, toplumu temizlikle buluşturma gayretinin olduğunu bizatihi yaşayarak gördüm. Ben kılık-kıyafet devrimini de bu anlamada değerli görüyorum.

İlkokulda pamuksu kumaştan, çocuklara özgü mendilleri, avuç içine alarak yapılan tırnak kontrolünü, bit taraması, saç düzeni bu yönüyle kıymetli uygulamalardı. Askerlik yaşamında, bazen onur zedeleyici bir eşiğe gelen temizlik kontrolleri hijyenik alanda hayli sıkıntılı bir toplumu, bu yönüyle de muasırlaştırma girişimleridir. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanların otlak alanı haline gelmiş mezarlıkları ‘ASRİ’ hale getirmek bu projelerin kapsamında değerlendirmesi gereken atılımlardı.

Lakin 2000’li popülist yıllar, halkın kutsanması, kirli, pasaklı bir Türkiye doğmasına neden oldu. Umutsuz bir menzile doğru ilerlerken Korona zuhur etti.

Önümüzde çok ciddi bir fırsat bulunuyor. Evlerimizde ciddi bir hijyen sorunu olduğu ortaya çıktı. Marketlerde gıdadan daha fazla temizlik ürünlerine yoğun bir talebin olması bunun göstergesi. Bireyler ve kurumlar kanun kuvvetiyle, kültürle yapılamayan bir etkiyle buluşarak, temizlik harekâtına başladılar. Camiler, hastaneler, otogar, araçlar, toplu taşımada kullanılan her türlü araç, kamu kurumları, parklar tepeden tırnağa temizleniyor. Bu yönüyle korona virüsü bizi direk muasır medeniyetler seviyesine yükseltti.

Süresi ne kadar olacak bilmem ama insanların bir müddet evlerine çekilmesi, doğaya ayrıca nefes aldıracak. Araç kullanımının düşmesi, seyahat özgürlüğünün kısıtlanması sebebiyle orman, deniz, yayla, mesire yerlerine insan ulaşımın azalmasından doğan tabiatın rahatlaması, olağanüstü güzellikler sunan bir projeye dönüşmüş durumda.

Tek bir insanımıza zarar vermeyecek, doğayı temizlemek zorunda kalacağımız yeni bir krizi çok arzuluyorum. Düşünün; denizleri, dağları, yaylaları, ormanları milyonlarca insanın temizlemeye başladığını. Korona virüsünü kültürel,sosyolojik bir devrim için kullanan ve yöneten küresel bir organizasyon varsa,lütfen yağmaladığımız doğayı bize temizletsin.