Dinin siyasete alet edilmesi her daim tartışma konusu olmuştur. Ve gidişata bakılırsa olmaya da devam edilecektir. Çünkü tek başına getirisi en fazla olan argüman din olmaktadır. Böyle olunca da kimse bunu elinin tersiyle itemiyor.
Yine bir seçim ve kampanya sürecine girilirken doğal olarak Kılıçdaroğlu’da bundan nasiplenme ihtiyacı hissediyor. Fakat her konuda olduğu gibi din konusunda da çok zayıf kalmaktadır. Nabza göre şerbet vermesi gerektiği durumlarda illa ki hadis ve ayetleri birbirine karıştırıyor. Kendisine göre değiştirip dönüştürüyor ve dinleyenlerde şöyle bir algı oluşuyor, “Bu adam ne diyor?” o yüzden de bence bu konulara hiç girmemesi faydasına olacaktır. Yaşantısında din ve dine ait hiç bir argüman olmayınca da bütün bunlara şaşırmamak gerekiyor. Ayrıca millet bu konuda samimiyeti çok iyi tahlil ettiği için de inandırıcı olmuyor.
Diğer bir konu ise ortaya koyduğu vaatler konusunda ipin ucunu kaçırmış olması. Popülizm gibi bir aparatı kullanırken kantarın topuzunu da kaçırmamak gerekiyor. Sonra bunların altında ezilip yok olmak içten bile değildir. Depremzedeler için bedava ev yapıyor, emeklilere 15 bin lira bayram parası veriyor. Buna benzer uçuk kaçık vaatlerin reel karşılığı mevcut değildir. Doğal olarak kaynak sorulduğunda hesap uzmanı Kılıçdaroğlu’nun cevabı, “Para var efendim, Türkiye zengin bir ülke!” olmaktadır. Bu kadar gerçeklikten uzak ve öngörüsüz cevap karşısında sadece gülüp geçiyoruz.
Katıldığı TV programlarında gazeteciler doğal olarak soru soruyorlar, sizce cevap alabiliyorlar mı? Bu kadar konuşup da hiç bir şey söylememek Kılıçdaroğlu’na has bir özellik olarak tarihe geçmektedir. Sorulan soruları ya anlamıyor, ya yanlış anlıyor ya da alakasız cevaplarla karşı tarafın pes etmesini sağlıyor ki bu da az başarı değildir! Hiç bir soruya; açık net ve şeffaf cevap vermeyerek çoğu zaman da hem evet hem hayır diyerek kafasının karışık olduğunu karşı tarafa yansıtıyor ki burada söz de kelam da bitmiş oluyor. Ayrıca birisi halkında ki görüşü sorulduğunda suya sabuna dokunmadan öyle cevap veriyor ki sorduğunuza pişman oluyorsunuz.
Sonuç olarak; Kılıçdaroğlu ’nu izlemek ve dinlemek çok keyifli. Karşı tarafa o kadar çok malzeme veriyor ki kimsenin aleyhinde propaganda yapmasına gerek kalmıyor. Bir insanın kendisine yaptığını başkasının yapması mümkün değil. Dolayısıyla ile Kılıçdaroğlu’nun yeni maceralarını izlemek için, “Bu kadar da olmaz!” diyeceğiniz çıtayı daha yukarıya taşıyacağından emin olabilirsiniz. Seçimi kazanacağına olmasa da din ve popülizm sarmalında yok olup gideceğine garanti verebilirim.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın