Arkadaşlar için...
''Adana'da Başsavcılık ve Emniyet koordinasyonunda düzenlenen PKK/KCK operasyonunda aralarında KCK/TDÖ sözde sözcüsü Ayşe Irmak, CHP’li Seyhan Belediye Başkan Yardımcısı ve bazı dernek yöneticilerinin bulunduğu 36 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan sözde Seyhan Belediye Başkan Yardımcısına Sosyal Yardımlar, Aile, Kadın vb. müdürlükler bağlanmış. İşe almalar, tahsisler, yardımlar, sahte faturalar detaylar korkunç. Adana, iradesini terör örgütleriyle bağlantılı kişilere teslim edenlere en büyük cevabı verecek. Emniyet güçlerimiz terör örgütlerine ve destekçilerine göz açtırmıyor, açtırmayacak. Terörler, teröristlerle, destekçileriyle mücadelemiz kararlılıklar devam edecek. ''
Yukarıdaki açıklamaları twitter hesabından AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Sn. Jülide Sarıeroğlu yapmış. Kolluğun sızdırdığı iddiaları olduğu gibi kabul etmiş ve üzerine siyaseten işine yarayacak hüküm cümlelerini de ekleyerek kararını vermiş. Kendisi aynı zamanda bir hukukçu da olan Av. Funda Buyruk ' sözde Seyhan Belediye Başkanı Yardımcısı olarak kendisine bağlanmış olan müdürlüklerde teröristleri işe alıyor, sahte faturalar düzenliyor ve kayırmacılık yapıyormuş. ‘ Elinizde kesinleşmiş yargı kararı, Sayıştay raporlarında bu tür tesbitler var mı hiç birisi yok. Ama iş kolay; kesinliği ancak bir yargısal süreç sonucunda anlaşılacak iddiaları doğruymuş gibi kamuoyuna aktar, kişileri, kurumları zan altında bırakabildiğin kadar bırak. Nasıl olsa kolluk, basın ve iddiaların tartışılacağı düzenekler tümüyle kontrolünüzde. Önemli olan algıyı oluşturmak, CHP'li bir belediyeyi illegal oluşumlarla iltisaklı gibi göstermek ve bunun üzerinden siyasi rant devşirmek. Yarın sizin denetiminizde olan yargı tarafından bu kişiler aklandığında, masumiyetleri ispatlandığında bir parça da olsa vicdanınız kanamayacak mı? Siyasi mücadele, rekabet, yarışma bu tür hukuksuzluklar ve etik dışı davranışlarla mı yürütülecek? Buradan elde ettiğiniz siyasi karı içiniz sızlamadan kısa günün karı diyerek unutacak mısınız?
Türkiye'de siyaset muhalif olarak bilinenleri siyasi centilmenliğin tüm kurallarını ayaklar altına alarak suçlamaya, zan altında bırakmaya, masumiyet karinesini çiğnemeye, lekelenmeme hakkını yok saymaya ve tüm bunlar üzerinden de siyasi üstünlük sağlamaya geldi dayandı. İkna, rıza aygıtlarının tıkandığı, işlevsizleştiği, sonuç vermediği ve işe yaramaktan uzaklaştığı vasatlarda iktidar sahipleri ellerinin altındaki zor aygıtlarını çalıştırarak siyasi sonuç almayı alışkanlık haline dönüştürürler. En temel anayasal haklar açıkça çiğnenmek suretiyle yapılır üstelik bunlar. Suçların şahsiliği, masumiyet karinesi, kişi dokunulmazlığı artık buz üzerine yazılmış yazılar olarak kalmaya mahkum edilmiştir. Bizzat bu temel değerleri, evrensel ilkeleri, etik kuralları gözetmesi gereken kurum , kuruluş ve şahsiyetler bunlar üzerinde tepinmeye başlar. Çünkü artık anti hukuk zamanlarında yaşıyoruz. Hukuk kudretlinin, muktedirin, egemenin elinde muhalif olarak bilinenleri terbiye etme, disipline sokma ve ıslah ederek bildikleri ve inandıkları yoldan vazgeçirme aracına dönüştürüldü. Demokrasinin güçlü olduğu, siyasetin kurallara dayalı yapıldığı, kişi dokunulmazlığının sağlam güvencelere bağlandığı yerlerde hiçbir güç hukuku kendi ihtiraslarına, hırslarına alet edemez.
Türkiye aynı yanlışların kezlerce yapılmasına rağmen asla ders çıkarılmayan bir ülkedir. Uzak tarih değil yakın tarih tetikçi gazetecilerin masum insanları sürmanşetlerden suçlamasına, linç edilmesine tanıklık etti. Siyasi mücadelede işimize yaradığı için açık hukuk ihlallerine ses çıkartılmadı. Hukuksuz bir demokrasi asla düşünülemeyeceği halde düşünür payesi verdiklerimiz bile hukukun bir parça ihlaline ses çıkartılmamasını söylediler. Böylece hep beraber hep birlikte bir hukuksuzluk düzeni yarattık. Kurulan bu düzen bir bumerang gibi döndü dolaştı kendini yaratanları vurdu önce. Ama bugünkü düzeni en başta artık ülkeyi yönetemeyen, yönetmekte zorlanan mevcut iktidar yarattı.
İktidarı demokratik yollardan bırakmak istememe, bunu kabullenmekte zorlanma Türkiye'yi nefessiz bırakıyor. İktidar tüm hamlelerini iktidarı bırakmak istememe refleksine göre yapıyor. Bunu kabullenmeyi bir türlü olağanlaştıramıyor. Normalleştiremediği için de hukuksuzluğu bizzat kendisi yaygınlaştırıyor. Anti hukuk iktidar katlarında üretiliyor. Siyasi mücadele kurallara, normlara, centilmenlik kurallarına göre değil tam anlamıyla orman kanunlarına göre yürütülüyor.
Suçladığınız, itham altında bıraktığınız kurumun başındaki kişinin sıraladığınız iddialara göz yumacağına sahiden inanıyor musunuz? Adana kamuoyunun sahiden de sizin gibi düşünebileceğini nasıl varsayıyorsunuz? Eğer bir parça serinkanlı düşünüp, aklı selim sahibi olabilseydiniz bu iddiaların en büyük zararı size verdiğini görürdünüz. Toplum, kamuoyu siyasi rekabeti kuralsız yürüttüğünüze kani. Muhaliflerinizi sırf cezalandırmak için hukuku araçsallaştırdığınızı düşünüyor. Yaydığınız, kopardığınız gürültünün tozu dumanı dağıldıktan sonra insanlar sizin adınıza utanmaya başlıyor. Bunlar da geçer, demek görecek günlerimiz varmış az daha sabır diyerek demokratik yöntemlerle iktidarınızı sonlandıracakları saatin gelmesini bekliyor. Üzücü ve kahredici olan bir kadın siyasetçinin başka bir kadın siyasetçinin hukukunu, siyaset yapma hakkını gözetmesi gereken yerde medyatik lincin en ön saflarında yer tutması. Ama sabırla, dirençle, kararlılıkla bunlar da aşılacak. Demokrasi mücadelesinin sonuca ulaşması için bunlara da katlanmak gerekiyormuş diyeceğiz. Sizin lekelemeye, kirletmeye gayret ettikleriniz demokrasi mücadelesinin sıra neferleri olarak tarihteki yerlerini alacak.