Demirtaş kapatılma mekanı olarak tasarlanan cezaevlerinin bütün olumsuzluklarına rağmen kendisini bir siyasi aktör olarak yeniden üretmeyi başardı. Hatta Kürt halkı ve demokrasi güçleri üzerindeki ağırlığının dışarıda bulunduğu zamanlara göre daha da arttığını söyleyebiliriz. Demirtaş'ı içeri kapatanlar hiç kuşkusuz bunun böyle olacağını ummamışlardı. Giderek sertleşen ve keyfileşen siyasi rejimin ilk hedef alacakları arasındaydı Demirtaş. Erdoğan'ın başkanlık heveslerinin karşısında kararlılıkla duranların en başında geldi. Keyfi, alaturka ve ucube bir yapı yaratacağı daha doğarken anlaşılan bu rejimin ne Türklere ne de Kürtlere milim bir yarar getiremeyeceğini çok erken fark etmişti. Çözüm ve müzakere süreçlerinin mantığını bir türlü anlayamayan geniş yığınlar için, ama özellikle Kürtler dışında kalan çevreler açısından bu gelişmeler bir pazarlık süreci izlenimi bırakıyordu. Erdoğan'dan bir takım ödünler koparmak karşılığında Kürt siyasetinin demokrasi güçlerini yalnız bırakabileceği, kendileri dışındaki gelişmelere kayıtsız kalacağı yönünde endişeler bulunuyordu. Gezi'de yaşanılanlar hatırlatılıyor ve karşılıklı güvensizlikler bir takım çevreler tarafından adeta körükleniyordu. Demirtaş bu süreçteki kararlı tutumu ile bu beklentileri boşa çıkardı. Başkanlık tartışmalarında en net ve kararlı tutumu takındı. Bu nedenlerle de hem rejimin hem de Erdoğan'ın nefret nesnesi haline geldi.
Demirtaş kapatılmasına rağmen kararlı tavrından ödün vermedi. Yeni bir liderlik modeli üreterek gücünü ve etkisini geçmişe göre daha da arttırdı. Demirtaş ülke de yaşanılan her gelişmeye bazan mizahın bazan edebiyatın imkanları ile yaklaşarak kitlelerle sahici bir bağ kurabilmeyi başardı. Mizahtan ve edebiyattan yoksunlaşmış, kuru bir mekaniğe indirgenmiş ve yaratıcılığını kaybetmiş siyasete yeni bir nefes getirdi. Hukuk hiçe sayılarak içeride tutulmasına, AİHM serbest bırakılmasına karar vermiş olsa da egemenlerin kendisinden rahatsızlığı o kadar fazlaydı ki en temel normlara dahi uyulmadı. Kendisi de kararlı tavrını bir pazarlık konusu haline getirmedi. Ülkedeki siyasi iklim köklü bir değişime uğramadan serbest kalmasının mümkün olmadığının ayrımındaydı. O nedenle de önceliğini bu havanın değişmesi için gerekli adımların atılmasına verdi.
Yerel seçimler, ama özellikle İstanbul seçimi Demirtaş'ın Kürt halkı nezdindeki gücünü teyit etti. Bağırlara taş basılarak AKP karşısındaki adayların desteklenmesi çağrısına Kürt halkı büyük bir katılımla destek verdi. Demirtaş'ın bu çıkışı olmasaydı CHP bugün kazandığı pek çok belediyeyi kazanamayabilirdi. Demirtaş'ın AKP'nin demokratik yollarla iktidardan indirilmesi ve Kürtlerin bu konuda ikna edilmesi yönündeki tavrı en fazla Erdoğan'ı öfkelendirdi. Bir siyasetçi olarak elindeki gücün fazlalığı nedeniyle kontrolsüzce konuşabilen Erdoğan bu konudaki niyetlerini kamuoyundan da saklayamıyor. Görünen o ki Erdoğan, Demirtaş'ı geliştireceği politikalar karşısında bir ayak bağı olarak görüyor. Sürekli biçimde Kürt siyasetinin ağırlık merkezlerini karşı karşıya getirerek birbirine karşı kullanmak istiyor. Bu konudaki niyetlerini de gizlemiyor. Mussolini'de büyük İtalyan Marksisti Antonio Gramsci'yi cezaevine kapatırken ' bu beynin çalışmasını durdurun ' talimatını vermişti. Gramsci çok uzun süre cezaevinde kalmasına ve hayatını burada kaybetmesine rağmen ezop diliyle yazılmış da olsa notlarını dışarı çıkarabilmeyi başarmıştı. Bu notlar hapishane defterleri olarak yayınlandı ve Batı Marksizminin kurucu yapıtları arasına girdi.
Demirtaş cezaevinde kendini yeniledi ve demokratik siyasetin önünün açılması için durmadan çalıştı. Fikirden yoksun siyasetimize düşünceleriyle katkılar yaptı. Demirtaş hendek savaşları nedeniyle büyük bir imkanın heder edildiğinin ayrımına herkesten fazla varmıştı. Demokratik siyaset geliştirilir, şiddetten uzak bir siyasal alan oluşursa bundan en fazla AKP'nin zarar göreceğini biliyordu. Bunun için partisi HDP'den daha atak ve kararlı tavırlar takındı. Türkler ve Kürtlerin ve Anadolu'da yaşayan bütün halkların birlikte yaşama iradesini güçlendirecek adımlara, jestlere ihtiyaç olduğunu düşünüyordu. Halkların birlikte yaşama kültürü binlerce yıllık bir tarihi arkasına alıyordu. Ancak çözüme yaklaşıldığı her seferinde şiddet devreye girerek ortamı zehirliyordu. Demokratik siyasetin güçlenmesi şiddet heveslilerini hem caydıracak hem de harekete geçtiklerinde yalnızlaştıracaktı. Ortak tarihe vurgu yapmasının, Çanakkale'yi ziyaret etmek istemesinin altında bu gerekçeler yatıyordu. Hatta Türk sağının bu konulardaki korkularına ve paranoyalarına bile seslenme gereği duydu. Akşener jestinin altında böyle bir saik vardı.
Demirtaş siyaset alanındaki boşluğu da fark ediyordu. CHP'nin altılı masa nedeniyle içine girdiği sağa yanaşma ve konuşma deneyiminin solda büyük bir siyaset açığı oluşturduğunun farkındaydı. HDP gerekli dönüşümleri gerçekleştirebildiği taktirde tek başına bu alana yerleşebilir ve yakın bir zamanda ana muhalefet haline gelebilirdi. Bunun için şartlar ve nesnellik müsaitti. Çünkü yaklaşan seçimleri bir yeniden kuruluş olarak okumak gerekiyordu. Türkiye ve siyaset yeniden kurulurken geleceği doğru okuyabilen, buna göre konumlanabilenler iki adım önde olacaktı. Sağ bir restorasyon beklentisinin önüne ancak böylesi bir yeniden dizilişle çıkılabilirdi. Bu ise şiddetle araya kategorik bir mesafe çekmeyi, sadece Kürtlerin değil herkesin sorunlarına eğilmeyi ve seri adımları gerektiriyordu.
Bu Demirtaş okumasının kuşkusuz öznel yanları da vardır. Ama onun kafasından geçenlere yakın bir okuma olduğuna inanıyoruz. Şiddeti, zoru esas almış mücadeleler açık siyaset alanında karizmatik liderlere ihtiyaç duyar. İRA'nın siyasi kanadı olarak bilinen Sinn Fein için Gerry Adams böyle biriydi. Mandela silahlı mücadelenin içinden gelen birisi olarak bizzat kendisi demokratik dönüşüme liderlik yaptı. Kürt siyaseti en sonunda Demirtaş gibi bir lideri çıkardı. Demirtaş birilerinin icazetiyle, desteğiyle değil geride binlerce acıyı bırakmış bir mücadelenin evladı olarak kendini var etti. Demirtaş'ın bugünkü gücü, başarısı bu mücadelenin toplam sonucunun eseridir. O şimdi kurtuluşu sadece kendi halkı için değil herkes için isteyen ve bunun için gerekirse zindanda çile doldurmaya katlanan biri. Ama işi hiç kolay değil. Devam edeceğiz...