(Doğanın Sesini Duymak)
Son yıllarda görülen iklim özelliklerini ve oluşturduğu olayları bütününü ele alarak çok iyi anlayıp yorumlamak ve geleceği buna göre inşa etmek gerekiyor. Yani sıcaklık ve yağış değişimlerinin mevsimler ve aylar arasındaki yer değişimi ve oluşturduğu sel felaketleri, ölümcül sıcaklıklar, rüzgar fırtına ve kasırgaları iyi ilişkilendirip yorumlamak gerekmektedir.
İKLİMLER ZAMANLA DEĞİŞEBİLİR
Bunları dünyadaki iklim tiplerinin değişimlerine bağlamak çok yerinde bir yaklaşım değildir. Bu değişim ancak büyük beklenmedik doğal olaylar ve bu tür olayların birikimleri sonucunda gerçekleşebilir. Küresel ısınma gibi... Bu da yıllar yıllar ister. Bu günkü durum iklim tipleri verilerinin veya yerlerinin değişimidir. Bu değişimden kastedilen örneğin:ülkemizdeki Okyanus, Akdeniz, Karasal gibi iklimlerin değişimi ise bunu kabul etmek pek gerçek bir yaklaşım gibi görülmüyor. Çünkü iklim dinamik, diğer bir değişle hareketli bir olaydır. Her bir iklim tipi de içerisinde büyük, orta ve küçük alt birimlerini içermektedir. Bunların sınırları da çok belirgin değildir. Birbirleri arasında geçiş alanları mevcuttur.
DÜNYA VAR OLDUKÇA...
Hatta bazı alanlarda da birbirleri içersine girmiş durumdadırlar. Birçok doğal olay gibi ikliminde zaman sürecine bağlı değişimleri ve döngüleri söz konusudur. İklimle ile ilgili yazılı kaynaklara hatta dede ve ninelerimize sorulduğunda onlar bize hatırladıkları kadarıyla bugüne benzer olayları önceden görüp yaşadıklarını söyleyeceklerdir. Ankara’nın yıllar önce bir kuraklık geçirdiği pek çok kişinin öldüğü, İstanbul Boğazının donduğu ve üzerinde yüründüğü, Adana'ya bu günlerdeki gibi kar yağıp ta türkülerin dillendirildiği, yılda iki kez sel olduğu ama sel sularının yer altı su kaynaklarını doldurduğu,yer altı sularının da pompa istasyonları ile içme suyuna verildiği boşalan yerleri de tekrar yağış sularının doldurduğu vb. pek çok eskiye dayalı oluşumlar...
Gezegenler kendi ve birbirleri etrafında döndüğü müddetçe bu ve buna benzer gerçekleri yaşamak kaçınılmazdır.
DOĞANIN PERİYODİK DÖNÜŞÜMLERİ
Eskiler hep bilir:İklimin,33, 66, 99 yılda bir döngüleri vardır.Bu bir doğanın yenilenmesi düzenlenmesi olayıdır. Bunları bile bile insanlar neden yaz gelince yalnız küresel ısınma var, gittikçe ısınıyoruz, sularımız bitti, kuraklık başlıyor, çöl olacağız yok olacağız diyor da kış gelince dünya tuz buz olunca,yağmur ve kar yağınca, yer altı ve yer üstü su kaynakları doluyor, eriyen buz kütleleri suların seviyesini yükseltti ama kışın bu soğuklarda tekrar buz kütleleri oluştu, dünya ısınmıştı ama soğumaya başladı. Ne kadar ısındı? Ne kadar soğudu? Aradaki fark nedir? Bu fark önemlimidir? Yoksa böyle bir şey yoktur olamaz demiyor? Bunu da bir türlü anlamış değilim. Yoksa ben mi yanlış biliyorum:Dünya kışında mı ısınıyor, sularımız kışında mı bitiyor, kışında mı çölleşiyoruz. Yağışlar havadaki kirletici parçacıkları düşerken alıp toprağa ulaştırmıyor mu? Bu su yer altına giderken topraktan geçip toprak doğal bir suyu arıtma sistemine sahip değil mi? Buralardaki metallerin bir döngüsü söz konusu değil mi? Birileri bana bunu açıklar mı lütfen. Bana kalırsa bunlar çok doğal ve periyodik kaçınılmaz olaylardır. Hatta normallerin üstünde yağış olur, kar yağar, rüzgar değil fırtına,kasırga vb...olaylarda olabilir. Önemli olan bilimsel yaklaşımlarla ve konu ile ilgili etkin ve yetkinlerle gerekenin yapılmasıdır. Bu gerçeklerin dışında başka oluşumları; örneğin doğal alanlardaki doğal yapılara ve bu yapıların hangi nedenlerle nasıl değiştirildiğine bakmak gerekmektedir. En basitinden karalardaki yaşam alanlarının önceki ve sonraki yapılarına bakmak gerekir. Bunların da iklimi ve oluşumlarını etkilediği göz ardı edilmemelidir. Dereler, nehirler çaylar, dağlar, tepeler, ovalar hep doğal olayları göğüsleyen yapılar olduğu ve oluşumları bu olayları dengelemeye dayandığı görülmektedir. Bunlara ekoloji , ekosistem ve ekosistem dengesi gerçekleri denilebilir.
YANIT GEREKEN SORULAR...
Peki, bu gerçekler, konut vb. yapılaşmalarda, karada, sularda ve atmosferdeki ulaşımlarda ne derece göz önüne alınmıştır. Bu yapılaşmaların yapıldığı ve yapılacağı yerlerin her türlü doğal olan ve olmayan olayları nasıl etkileyebileceği düşünülmüş müdür? Karada sularda ve havadaki ulaşımdan ve rüzgar türbinlerinden doğan hava hareketliliğine katkısının havayı nasıl etkilediği, hangi hareketlerin sıcak ve soğuk havanın birleşme ve ayrılığını sağladığı, hızlandırıp veya yavaşlatmasına sebep olduğu veya olacağı hesaplanmış mıdır? Eko kent ne demektir? Geri dönüşüm ve eko kent arasındaki fark nedir? Ekoloji ve ekosistemi temel alan, kentsel geri dönüşüm ne işe yarar? Doğal alanlar plansız ve hesapsız betonlaştırıldığında yağışların nereye nasıl ne kadar ne şekilde akacağı ve etkisi göz önüne alınmış mıdır? Yer altı fayları veya tabakalarının üstünde taşıyabileceği insan popülasyonu ve onun mekansal yaşam gereçleri hesabı var mıdır? Rüzgar türbinlerinin yeri saptanırken hangi kriterler göz önüne alınmıştır?Bunların araştırılması ön görülmüş müdür? Ama bilinen bir gerçek var; bütün bunların ön görülmesi için geri dönüşümlerin eko kent anlayışında yapılmasının büyük bir fırsat olduğudur. Son yıllardaki iklim özelliklerini ve doğurduğu olayları bu gerçeklerle özdeştirmek gerekir. Bu ilişkiler kurulursa son yıllardaki yersiz ve beklenmedik yağışların ve sıcaklıkların nedenleri kolayca anlaşılır. Deniz kara ve hava da atmosferin hareketliliğini sağlayan tün varlıkların faaliyetleri sonucu sıcak ve soğuk bulutların ve suların yaklaşması veya uzaklaşmasına ve sonuçta iklim sonucunun dogmasına, değişmesine ve de bir hava durumu oluşmasına neden olmuyor mu? Bu olaylar her yerde aynı değil farklılık göstermiyor mu? İnsanların yaşam alanları ile kırsal bölgelerdekiler aynı mı?Bu kadar bilinçsiz, hesapsız yapılaşma yağışı taşıyamaz ve çekemez olmuyor mu? Niye aynı felaketler aynı şiddette şimdilik kırsal bölgelerde olmuyor hiç düşünüldü mü?İnsanoğlu ve yetkililer bu gerçekleri görmüyor mu?.Çünkü onların yaşam biçimi ,şekli şehir ve kasabadakiler gibi değil. Onlar doğanın sırrını çözmüşler.
İKLİM - HAYAT İLİŞKİSİ
Peki yapılması gereken, doğal alanlar ne amaçla kullanılırsa kullanılsın doğal yapıyı çok iyi anlamak işlevlerini tanımlamak, kaldırma kapasitesini çok iyi hesaplamak gerekmektedir. Bu tüm temel ve uygulamalı bilimlerin beraberce ortaya koyacağı, hesap edeceği ve geleceği belirleyeceği bir konudur. Yoksa tüm yaşam gereçleri karada, suda, atmosferde bunlar hesaplanmadan yapılarsa diğer bir deyişle doğal gerçekler göz ardı edilirse ne yapılırsa yapılsın doğa kendi haline, ortaya çıkardığı sellerle, kaymalarla, çökmelerle kasırga ve fırtınalarla dönmeye çalışacaktır. Hem de çok acımasızca. Unutulmaması gereken bir gerçekte iklimin hayatımızdaki neleri getireceği ve götüreceğini kısacası hayatımıza nasıl dokunacağını bilmek gerekir. Buradaki akıllı iş ona fırsat vermeden kızdırmadan, bağırtmadan, estirip gümletmeden ve coşturmadan istediklerini yerine getirmektir.
DOĞA BİZ OLMADAN YAŞAYABİLİR. YA BİZ?
Doğa ile barışık yaşamanın da anlamı budur. Onun bize değil bizim ona ihtiyacımız olduğunu o zaten biliyor. O bizsiz yaşayabilir ama biz onsuz asla. Ama bizde artık ekosistem içerisinde olduğumuzu, onun içinde değerlendirildiğimizi, bu sistemde yalnız olmadığımızı, canlı ve cansız elemanlarla bir birimize karşı görev ve haklarımızın olduğunu bilelim.Buna göre yaşam gereçlerimizi oluşturalım. Hadi her kurum, her yetkili ve hepimiz yine bir düşünelim ve karar verelim. Karar sizin veya bizim için değil hepimiz için olsun. Bak rüzgar türbinleri rüzgarın hızını kesip ötesindeki alanların daha nemli ve sıcak olmasını sağlıyor. Hidroelektrik santralleri var oldukları yerde buharlaşmayı sağlayıp sıcaklığı iki derece artırıyor. Güneş enerjisi santralleri ısıyı emip çevresinin sıcaklığını düşürüyor. Termik santraller atık ve artıkları ile suları karaları ve havayı olumsuz etkiliyor. Sulardaki trafik, akıntı ve dalgaları etkiliyor. Kara taşıtları olumlu veya olumsuz yönde bulunduğu havayı etkiliyor. Karalardaki yapılaşma rüzgar hızını,yönünü sıcaklık ve nemi etkiliyor. Hava trafiği, uzay çalışmaları sıcak ve soğuk hava kütlelerini etkiliyor. Yeni devreye giren daha da girecek olan rüzgar elektrik santralleri soğuk ve sıcak su akıntılarını, dalga hızını ve özelliklerini etkilemeye başladı ve etkileyecek. Ondan sonra 'vay havamız değişti beklenmedik kötü şeyler oluyor 'diyeceksin."
DOĞAYA BORCUMUZ...
Kısacası, evet barajlarımız en azından yarısına kadar doldu, su kıtlığı ve şimdilik kuraklık tehlikesi kalktı ama ne yazık ki her yeri de berbat etti. Sen dere, nehir, göl, deniz yatak ve kenarlarını yapılaştıracak suyun gelgitini engelleyeceksin, toprağı betonlaştırıp suyun yer altına gidip depolanmasını engelleyeceksin, bitki örtüsünü artırmayıp var olanı yok edeceksin ve böyle suyun hızını yaprağından gövdeye geçerken toprağa gayet faydalı bir şekilde ulaşımını engelleyeceksin, konutların yapımında iklim şartlarını düşünmeyeceksin, hatta yağmur ve kar suyunu toplama sistemi kurmayacaksın, birde yağmur ve kar suyunu ayrı değil aynı alt yapı şebekesine bağlayacaksın sonra felaketler olunca 'yağmur yağdı böyle oldu' diyeceksin.
DEME...
Deki: ' Sen yeter ki doğaya gönlünü ver, kulağını kabart. O sana her zaman fazlasıyla karşılığını verir ve seni kucaklar.'
Doğa ve Yaşam Bilimci
Prof. Dr. Atabay Düzenli
atabayduzenli@gmail.com