Sözcü gazetesinden Başak Kaya'nın CHP Parti Meclisi toplantısına binaen kullandığı "Tablo karanlık ama aydınlık günler için umut var." ifadesini görünce aklım, bizim Adana'da yaşayan bu sivrisineklerden kurtulmanın bir formülü yok herhalde, larvaları mı ölümsüz ola ki diye merakımdan yaptığım araştırmaya gitti.
Malum, her Adanalıyı canından bezdirip buralarda yaşamı çekilmez hale getiren sivrisineklerle, canavarlaşmadan önce, henüz larva olduğu aşamada ilaçla mücadele edilmesi gerekiyor. Bunun için, Lokman Hekim Adana'nın ünlü Misis köprüsü üzerinden geçerken rüzgardan uçarak Ceyhan nehrinin azgın sularına düştüğü için yok olan ve bir daha asla yapılamayan ölümsüzlük iksirinin formülüne gerek olmadığı gibi, atomu parçalamaya veya Nobel ödülü alacak bir keşif yapmaya da gerek yok. Larvaları yok edecek formül ve yöntem son derece sıradan ve önemsiz olmakla birlikte 2,5 milyon Adanalının hayat kalitesini arşa değdirecek bir değere sahip.
Bizim CHP'li belediye o formüllerden etkili olabilecek bir ya da ikisini uygulayıp larvaları niye hala yok edemiyor ama, başkanımız Zeydan Karalar'dan öğrendik ki artık larvalar evrimleşerek, yılın 12 ayı boyunca yaşamanın ve üremenin formülünü çoktan bulmuşlar!
İşte bu ne meret bir larvaymış diye yaptığım araştırma esnasında karşılaşıp Mehmet Umut Canoluk'un çevirisiyle okuduğum, 'Canlıların yaşam öyküleri neden birbirinden bu kadar farklıdır?' başlıklı Richard P. Shefferson makalesine göre, bilimsel olarak, farklı bitkilerin, hayvanların ve mikropların ömürleri, dakikalardan bin yıllara kadar uzanan bir değişkenlik gösterebilir ve bu organizmalardan kimi ömrü boyunca yalnızca bir kez, kimi ise birçok kez üreyebilir. Başkanımızın bahsettiği sınırsız sayıda yavrulayabilme yetisine sahip ve sonsuza kadar yaşayabilen bir organizma ise bilime sorarsanız hiçbir zaman var olmamıştır. Bu hayali organizma "Darwin’in Cini" olarak bilinir.
Başak Kaya'nın CHP için kullandığı "Tablo karanlık ama aydınlık günler için umut var." ifadesinde bahsettiği aydınlık günler, Adana'dan bakınca, sadece distoptik bir gelecekte tahayyül edilebilen Darwin'in Cini gibi canlı türlerinin ortalıkta fink attığı, ölümsüzlüğün sırrına vakıf olmuş sivrisineklerin insanları pençeleriyle tutarak havalanıp yere atarak parçaladığı bir dünya gibi görünüyor.
30 yıl süren bir aradan sonra tüm büyükşehirlerde olduğu gibi Erdoğan karşıtlığında birleşilerek kazanılan Adana Belediye Başkanlığı yönetiminin, Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş gibi şehrin önemli sorunlarını çözüp kalıcı eserler bırakmaya başladığı bir süreçte, şehirde herkesi çileden çıkaran ama bir o kadar da basit bir soruna bile çözüm üretememesi, bu esnada partinin merkez yönetiminin ülkenin yaşadığı buhrana çözüm olarak düzen siyasetinin ezberleri dışında bir şey sunamadığı bu ortamda "Tablo karanlık ama aydınlık günler için umut var." ifadesi aklıma meşhur doktor fıkrasını getiriyor.
Hasta yakınları ameliyathanenin kapısında içeriden gelecek haberi sabırsızlıkla beklerken kapı açılır ve doktor gelip hasta yakınlarının yanında durur. Herkes susmuş merakla doktorun ne diyeceğini beklerken doktor, "İki haberim var; 1- Ameliyat çok başarılı geçti, 2- Hastayı kaybettik." der ve uzaklaşır.
İşte Cumhuriyet Halk Partisi'nin yaptığı "Türkiye, hak etmediği derin bir karanlığın içerisinden geçiyor. 19 yıldır her ay, her hafta yeni bir rezillik ile karşı karşıya kaldık. Halk her gün ekonomik buhran, ortalığa saçılan mafya-siyaset-ticaret ilişkileri, devlet krizi, dış politika sorunları ve büyük bir toplumsal huzursuzluk ile yüzleşiyor. Tablo karanlık ama aydınlık günler için umut var. Toplumun her kesiminde bir değişim rüzgarının estiği hissediliyor. Her siyasi partiden, her siyasi görüşten insanlar gözlerini bize çevirdi." tespitinin, ölmüş hastanın yakınlarına ameliyatın ne kadar iyi geçtiğini anlatan doktorun yaptığından farkı yok.
Gözlerini CHP'ye çevirenlere, aslında sorunun ortaya çıkmasını sağlayan politikaları CHP'nin de savunduğunu, bugün yaşanılan bütün sorunların müsebbibi olan yasaların çıkarılması ve uygulanmasında şu anda parti yönetiminde bulunan bir çok yöneticinin payı olduğunu itiraf edemediklerinden işin bu yönünü gözlerden uzak tutarak;
Tekrarını defalarca gördüğümüz üzere küresel finansın bekçi kurumları olan 'özerk' yapıları korumaya, ortaya çıkan sorunları halkı devre dışı bırakarak ekonomik ve sosyal konsey gibi tamponlarda eriterek, halkın önüne getirilen listelere oy vermekten öte hiçbir tercih hakkının olmadığı parlamenter sisteme, güçlendirilmiş olarak dönülmesini tavsiye ederek geçiştirmeye çalışıyorlar.
Bunların seçmende bir empati yaratmadığı kaybedilen ondan fazla seçimle ispatlandığı halde, hala sanki çözüm bu diyerek sunulan bu maddelerin bırakalım çözüm üretmesini aslında tam da aksine bütün sorunu üreten ekonomik ve siyasal anlayışı temsil ettiğini bizden daha iyi bildiklerine göre, parti yönetiminin bu çıkmazdaki ısrarı tamamen bilinçli olabilir.
AKP, MHP, İYİ, HDP, Saadet ve Gelecek gibi partilerle aynı ekonomik ve siyasi akstaki CHP yöneticileri, kongreler ve kurultayda parti içi demokrasi kanallarını tıkayarak oluşturdukları mekanizma ile sadece CHP'nin müktesabatına haksızlık yapmıyor; aynı zamanda bu anlayış ve yöntemle oturdukları koltuklardan aldıkları güçle uygulanan politikalar karşısında ezilen halkı çıkışsız bırakmanın sorumluluğunu da omuzlarında taşıyorlar.