Dante’nin üyesi olduğu hizbe darbe yapıldığında şair Roma’da elçiydi. Soylu Guelfler aklar ve karalar diye iki hizbe bölünmüştü. Bu bölünmede Dante aklar hizbi içinde yer almıştı. Hizipler arasındaki mücadelenin ideolojik bir dayanağı yoktu. Büyük ve güçlü aileler arasındaki menfaat çatışmaları çok kısa sürede bağlaşıklarını yaratarak hizipler arası bir savaşa dönüşüyordu. Politika egemen sınıf içinde yapılıyordu. Daha çok soylu sınıftan gelen zümreler arasındaki bir çekişmeye dönüşüyordu. Halk sınıflarının bu tür bir politikaya dahli oldukça sınırlıydı. Sürgün öncesi aylarda Dante Floransa politikasında çok etkili bir aktör olduğu için hizbi iktidar mücadelesini kaybettiğinde şairi bekleyen sürgünden başka bir şey değildi.
Dante ile ilgili sürgün kararı adli bir yargılamanın sonunda çıktı. Hakkında adam kayırma, yolsuzluk ve zimmete para geçirme iddialarında bulunuldu. Bu iddiaların sağlamlığı konusunda kuvvetli deliller bulunmamakla birlikte hüküm giydi. Doğrudan siyasal bir karar sonucu sürgüne gönderilmemişti. Kilisenin, soyluların dibine kadar siyasete bulaştığı, iktidar oyunlarına gömüldüğü bir kentte siyasi dengeleri okuyabilmek, ayakta kalmayı başarmak büyük yetenek gerektiriyordu. Dante bu yeteneklere sahip olmakla beraber politikayı bir hiziple beraber yapıyordu. Hatta yetenekleri kendisini düşmanlarının özel hedefi haline getiriyordu.
Dante’nin de aralarında olduğu hiziple ilgili karar çok ağırdı. Çarptırıldıkları ağır para cezasını ödemeleri için kısa bir süre veriliyor, bu süre geçirildiğinde mülklerine el konulacağı söyleniyordu. Dante’nin de aralarında olduğu aklar hizbinin ağır para cezasını ödeyebilmesi mümkün değildi. Bunun karşılığı müsadere ve sürgündü. Dante sürgünün ilk aylarında da sonuna kadar politikanın içinde yer aldı. Yazarak özellikle mektup sanatında bir usta olduğu düşünüldüğünde yeni ittifaklar yaratmaya çalıştı. Bu mektuplar ‘ Halk Dilinde Belagat ‘ adıyla kitaplaştırıldı. Yine bir siyasi inceleme olan ‘ Monarşi ‘ kitabını yazdı . Bu dönemi Floransa’ya yeniden dönebilmek, iktidarın yeniden kalbine doğru ilerleyebilmek için çareler aramakla geçirdi. Bunun için sürekli şehir değiştirdi. Verona, Ravenna ve Venedik arasında mekik dokudu. Güç sahiplerini politikasına ikna etmek için çabaladı. Onların iktidar kurguları ile şahsi kurgularını denk düşürebilmek için taktikler denedi. Belagatini, kalemini, birikimini bu amaç için seferber etti. Ancak geri kalan yaşamının sürgünde geçtiği hesap edildiğinde bunda başarılı olamadığı açıktır. 1307 yılında Komedya’yı yazmaya başladığında artık hayattaki tek amacı onu tamamlayabilmek olmuştu. Bu nedenle Tanrı’dan kendisi için uzun bir yaşam dileğinde bulundu.
Dante iktidar karşıtı, halk sınıflarının temsilcisi bir muhalif değildi. Kilise ideolojisini onaylıyor, soyluların yönetme hakkını tartışmıyordu. Ancak Dante kilise ile şehir devletinin birbirlerinin alanına karışmaması gerektiğine inanıyordu. Dante’nin yaşadığı dönemde Papalık ve Kilise siyasetin doğrudan içindeydi. 1294 ile 1303 tarihleri arasında Papalık yapan 8.Bonifatius’un siyasi ihtiraslarına karşı duruyordu. Papa ile ittifak yapan Fransız Prensi Charles de Valois paralı askerleriyle Floransa’daki darbeyi gerçekleştirdiğinde Dante Roma’da Papalık merkezinde görüşmeler yapıyordu. Bonifatius’dan sonra Papa olan 5.Clemente Papalığın merkezini Roma’dan Avignon’a taşıdı. Papa’lar kardinallikleri, Başpiskopos’lukları satışa çıkarmıştı. Şehir devletlerinin vergilerine ortak olmak Papalığın en önemli gelir kaynağıydı. Göreve atanmada teolojik birikim, liyakat değil siyaset ve rant gözetiliyordu. Dante adı geçen Papa’larla ilgili yargısını Cehennem kitabının on dokuzuncu kantosunda verir.
Vergilius’le Cehennem yolculuğunun artık ortalarına gelen Dante yedinci dairenin üçüncü hendeğinde döneminin Papa’larıyla karşılaşır. Onlar ‘ aç gözlü sefillerle ‘ aynı hendeğe atılmışlardır. Başları toprakta geri kalan yerleri dışarıda olacak şekilde mezara gömülmüşlerdir. Dante onları İsa’nın havarilerinden vaftiz yetkisi satın almak isteyen büyücü Simon’a benzetir. Tanrı’ya onlara verdiği ceza ve adaleti için şükreder. 112.dizede ‘ altınla gümüşü Tanrı yaptınız kendinize; - putatapardan farkınız, - bir yerine yüz puta tapmanız ‘ diye hakaretlerde bulunur. Bu davranışını ustası, rehberi Vergilius’da taktirle karşılar.
Dante laik sayılabilecek bir düşünürdü. İktidarın dünyeviliğine inanıyordu. Bu anlamda hemşehrisi Makyavelli’yi öncelediğini söyleyebiliriz. İktidarın dünyeviliğini kesin biçimde ilan eden ilk düşünür Makyavelli olmuştu hiç şüphesiz, ama Dante’de Papalığın dünyevi otoritesine karşı çıkmıştı. Dante’nin yaşadığı dönemde halk muhalefeti düzene olan tepkilerini sapkın mezheplerde örgütlenerek dile getiriyordu. Çünkü kapitalizm öncesi çağlarda hakim ideoloji dindi ve her türlü ideolojik tartışma dinsel argümanlarla yürütülüyordu. Dante için politika ulvi amaçlarla yapılan bir iş değildi. Ulvi amaçların tek kaynağı dindi ve Dante’nin bu konudaki ‘ düşünce ustası ‘ Aquinalı Thomas’dı. Aquinalı’da “ rahiplerin İncilleri ve peygamberleri göz ardı ettiğini, sahne oyunları okuduklarını ve pastoral şarkılar söylediklerini görüyoruz ‘ diyerek şikayette bulunuyordu. Yalnız onun şikayeti laik bir temele yaslanmıyordu. Rahiplerin lüzumsuz, önemsiz işlerle uğraşmasından yakınıyordu. Dante ile ustası bir yerde birleşiyordu; Papalık kendini siyaset üzerinden dünyevi işlere kaptırmışken, kilise devletinin memuru rahiplerde kutsaldan uzaklaşıp bayağı, popüler alışkanlıklar edinmişti. Baştaki çürüme aşağı doğru inmişti.