“Meyhâne mukassî görünür taşradan ammâ
Bir başka ferah, başka letâfet var içinde”
(Meyhane dışarıdan sıkıntılı, kasvetli görünür ama
İçinde başka bir aydınlık, başka güzellik var.)
Taş mekânlara uzaktan bakınca çoğu zaman Nedim’in bu ünlü gazeli düşer yâdıma. İliklerime işleyen soğuk bir rüzgâr eser. Bu binalara girince de sıcaklığı, neşeyi, dostluğu ve dayanışmayı görürüm. Sıkıntım kaybolur, içim ısınır, keyfim yerine gelir. Mutlu bir aile ortamındaymışım gibi…
Yaşar Kemal Binboğalar Efsanesi Atölyesi’nin hazırladığı Birlikte Okuyalım etkinliğini, geç de olsa, bir dostun mesajıyla öğrenmiştim. 20.02.2025 tarihinde Adana Tabip Odası’nda saat 18.00’de başlayacak etkinliğe yetişmek için alelacele yola çıktım. Trafik yoğunluğundan on dakikalık bir gecikmeyle verilen adresin önündeydim.
Adana Tabip Odası’nın merdivenlerini çıkarken divan edebiyatının ünlü şairi Nedim’in ruh hâlindeydim. Etkinliğin yapıldığı salonun kapısından dışarıya kulak okşayan bir ses yayılıyordu. Tanıdık bu melodiyle binanın verdiği sıkıntıdan kurtulmuştum. Salonda, bu tür etkinliklerde alışık olmadığım bir kalabalık vardı. Ancak arka taraflarda boş bir yer bulabildim. Salonda viyolensel eşliğinde Karlı Kayın Ormanında şarkısı hep bir ağızdan söyleniyordu. Müzik faslından sonra Yaşar Kemal’in Binboğalar Efsanesi kitabından bazı bölümler, farklı kişilerce okundu. Kulağım sesteydi ama gözlerim boş durmuyor, kalabalık salonu bir radar gibi tarıyor, tanıdık simalar arıyordu. Bulmakta da gecikmedi. Ara verildiğinde birkaçıyla ayaküstü konuşma fırsatı buldum. Kimler yoktu ki! Kimi etkinlikte görevliydi kimi de benim gibi izleyiciydi. Saba Kırer, Nazan Arabacı Balcı, Mustafa Özke, Ahmet Karataş, Kubilay Altuntaş, Taner Cindoruk ve daha niceleri…
Etkinliği sunan Selahattin Menteş’in rahatlığı ve esprileri, grubun işlerini tatlı bir heyecan ve hevesle yaptığı izlenimi veriyordu. Selahattin Menteş’in adını, 2019 Ceyhan yerel seçimlerinde, adaylık yarışında duymuştum. Hemşehri olarak kısa bir sohbetimiz oldu. Bir hekimin sanatla, edebiyatla ilgili olması beni hiç şaşırtmadı. Çünkü tanıdığım pek çok tıp doktorunun, sanatın bir dalıyla ilgilendiğini biliyordum. Bu durum bana Cenap Şahabettin’in, “Tıbbiyeden her şey çıkar; arada bir de doktor çıkar.” sözünü çağrıştırdı. Bu söz aslında bir eleştiriden çok, bir güzellemeydi. Tıp fakültesinden boş adam çıkmaz; sanata, kültüre, ülke sorunlarına duyarlı insan çıkar anlamındaydı. Bu alanlardaki hekimleri saymakla bitiremeyeceğimi bildiğim için o konuya hiç girmeyeyim.
Kitapta geçen bitkilerin yerel adları, bölge insanına doğal gelse de Çukurovalı olmayanların merakını uyandırıyordu. Ağı ağacı, yarpuz, alıç, çakırdikeni, çiriş otu, çitlembik, çobançırası, karaçalı, keditaşağı, sığırkuyruğu, taflan ve daha nicelerinin ne olduğunu bilmeyenlerin sayısı pek azdı salonda.
Son bölümde Yaşar Kemal’in, yazılarında kullandığı yöresel dil üzerinde duruldu. Bu konuda söz alan İngilizce öğretmeni Kâmuran Sungur’un açıklamaları ilgi çekti. Yaşar Kemal’in yaşadığı yer olan Kadirli’den olması, o kültürü, yöresel dili aktarırken sergilediği doğallık, izleyicilerin beğenisini kazandı.
Her konuşmacı etkinliğe çok iyi hazırlanmıştı ama zamanın darlığı onları sıkıntıya sokuyordu. Söyleyecek çok sözleri vardı. Ödevlerini titiz bir öğrenci gibi hazırlamışlardı. Akşamın altısında başlayan etkinlik, gecenin dokuzuna kadar sürmüş ama söylenecek sözler bitmemişti. Sessize alınmış telefonlara mesajlar yağıyordu. Katılımcılar, verilen arada çay ve kuru pastayla açlıklarını bir parça yatıştırsalar da özellikle anneleri evde bekleyen “aç kurtlar” vardı. Evdekileri unutan, özellikle kadın izleyicilerin apar topar kalkıp özürler dileyerek salondan çıkmaları bunu gösteriyordu. Ben de “dişi aslan”dan gelen mesaja, yarım saate kadar evde olurum yanıtına şirinlik emojileri de ekleyerek etkinliği sonuna kadar izledim.
Etkinlik iyiydi, hastı ama sanki yeterince duyurulamamıştı. Sanırım prova yapma olanağı da yapılamadığı ve tamamen gönüllülük ilkesiyle ve amatörce yapıldığı için zamanlamada ve planlamada sorun yaşandı. Emek harcayıp hazırlanan konuşmacılar, zaman yetersizliğinden sunumlarında üzülerek kısıntıya gittiler. En büyük sorunun zaman ve planlama olduğu anlaşılıyordu. Bunu çözmek için yol yordam düşünülebilir, herkese süresi önceden belirlenebilirdi diyeceğim ama hariçten gazel okumak kolay diyeceksiniz.
Her güzelin bir kusuru olur, diyerek etkinliğe emek verenleri, destekleyenleri kutluyorum. Yaşar Kemal gibi dünyaca bilinen bir değerimize sahip çıkmak, hepimizin görevi olmalıdır.