İbadethanelerinde Hz. Ali ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafları asılı olan bir kültürden vatan haini çıkmaz…
Yaşanan süreçte, Ortadoğu’da mezhep karşıtlığının yeniden sahnelendiğine tanık oluyoruz.
Kargaşa seviciler, özellikle bu coğrafyada yerleşik mezhepler konusunda ileri geri söz söylemeye başladılar. “Araplar şöyle… Araplar Böyle… Araplar, Ortadoğu’da Türkleri sırtından hançerledi. İngilizlerle iş birliği yaparak Türklere daima nefret ve ihanet içinde oldular...” Bazıları da bilir bilmez, Çukurova’da yaşayan Nusayri’lerin aynı kategoride olduğunu zannediyor. Doğal olarak, coğrafyamızda yaşayan Nusayri yurttaşlarımızın bir bölümü rahatsızlık duyuyor…
Bu konuda hiç yazmak istemezdim ama edindiğim dostların neredeyse yarısının Nusayri olduğunu düşününce yazma konusunda kendimi sorumlu hissettim…
Son söyleyeceğimi ilk başta söyleyeyim, tarihte Arapların, Türklere ihaneti konusunda söylenenler doğru…
Ama bu bölgede yaşayan Nusayrilerin o Araplarla hiçbir ilgisi yok. Şu an ele geçirdiklerini zannettikleri Suriye’de bile haritada Nusayrilerin yoğun yaşadığı yer ayırdılar…
Örneğin Hıristiyan denince içinde İtalyanlar da var, Ruslar da, İngilizler de….
Hepsi mezhep olarak birbirine düşman… Öyle düşünün…
ATATÜRK VE NUSAYRİLER…
Yöneticilerimizde maalesef hatırat yazma alışkanlığı yoktur…
Keşke olsaydı. Resmi tarihin dışında, olayları bizzat yaşayanların gözlemleri birçok konuda daha aydınlatıcı ve tarafsız olurdu…
Bu yazımda hatıratlara (Damar Arıkoğlu ve Hilmi Uran) ve tanıdığım dostlarla çeşitli zamanlarda yaptığım sohbetlere dayandıracağım…
Kendisi de bir Nusayri olan Sedat Memili çok ilgimi çeken bir anı paylaştı…
Kendisi Adana Halkevi kitabında Adana’da yaşayan Nusayriler için açılmış “Hars Mekteplerini” geniş olarak yazdı…Şunu anlatıyor:
“Anne tarafından Dedem Şahut Hakkı Gezerşen Şalvar Yasağı hakkında konuşurken mahzunlaşınca sormuştum: “Hayırdır Dede? “
“Oğlum biz Şalvar Yasağında çok çektik. Yazıdan (tarladan) yeşillikleri at arabasına doldurdum, Karşıyaka’da satmaya götürüyordum. Köprübaşında jandarma durdurdu. Şalvarlıyım diye hakaret etti ve sonra şalvarımı zorla çıkardı ben donla mahalleye dönmek zorunda kaldım. Utancımdan yol boyu ağladım ve günlerce insan yüzüne çıkamadım…”
“E, Dede, sana bu işkenceyi yaptıkları halde ne Atatürk’e ne de Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir kelime ettirmiyorsun. Onlardan vazgeçemiyorsun. Neden?”
“Oğlum, bizim camiayı, Yüzyıllardan sonra insan yerine koyan, bize değer veren adam Atatürk, değer veren parti CHP’dir. Belki biz neden şalvarı çıkarmamız gerektiğini anlamadık, o yüzden kızmıştım. Ama Hayır? İnsan olduğumuzu hissettik. Belki de Atatürk’ün yapmak istedikleri konusunda baştan bilgi sahibi olmadığımız için…”
Bu anı beni çok etkilemişti. Nitekim Memili, daha sonra “Hars Komiteleri” (Ekin Mektepleri) ile bu bilgilendirmenin nasıl yapıldığını anlattı.
Haydi inanmayalım.
Cumhuriyet tarihi’nde Adana’nın ilk valisi olan Hilmi Uran’ın hatıratında Nusayrilerin nasıl yer aldığını görelim.
“Adana halkından ve onun vasıflarından bahsedip bu arada Nusayriler hakkında söz söylememek, bu bahsi eksik bırakmak demek olur. Çünkü Nusayriler de yıllardan beri Adanalılarla mukadderat birliği yapmış ve iç de, dışta Adana damgasını almış bir halktır. (…)
Vaktiyle Nusayriler Adana’da yüksek memuriyet mevkileri alırlarmış, bunda bir taassup gösterilmezmiş. Mesela ben Adana’ya vardığımda, Mektupçu (*) olarak Süleyman Bey’i bulmuştum. Bu bir Nusayri idi. Süleyman Bey’in Damadı Mehmet Dıblan Bey’in de Adana Belediye Reisliği vardır. Sonra Yaver Mehmet Bey diye anılan emekli bir binbaşı da vaktiyle uzun müddet vilayet yaverliği vazifesi yapmış imiş…” (Sh 176)
Bildiğim kadarıyla Cumhuriyet’in ilanından önce Süleyman Vahit Okan’da Adana Belediye Başkanlığı görevini yapmıştır.
NUSAYRİLER AZINLIK MI?
Azınlıklar farklı bir vergiye tabi olduğu için, Osmanlı içerisince cahil ve yobaz bir grup, Arap Alevi olarak da ifade edilen Nusayrilerin azınlık olduğunu iddia etmiştir. Çünkü bu grup, mültezimler tarafından besleniyordu. Hatta bu konuda yine Sedat Memili’den dinlediğim bir olaya göre, Nusayriler bir bayram sabahı namaz için Ulucami’ye gelirler ancak o dönemin yobazları “Siz Müslüman değilsiniz” diyerek camiye girmelerine izin vermemişler… Bunun üzerine olaylar neredeyse çatışma boyutuna gelmeden padişah olaya el koymuş ve “Nusayriler en az bizim kadar Müslüman’dır” diyerek ferman yayınlayarak büyük bir olayı önlemiştir. .
Olayın özü, Mültezimlik sistemi… Yani, Mültezimlerin Arap Alevilerden de azınlık oldukları gerekçesiyle vergi almak istemeleri. Gerçek neden para, görüntü inanç…
Şimdi de , TBMM’nin kuruluşundan başlamak üzere kesintisiz 7 dönem Adana Milletvekilliği yapmış olan Damar Arıkoğlu’nun anılarına bakalım:
“Çukurova’da azınlık namı altında hiç kimse yoktur. “Tamamen Türklerden mürekkeptir. Aynı dili kullanır, aynı lehçe ile konuşurlar. Bunların içinde Horasan’dan gelen Eti Türkleri dillerini Araplara kaptırdığından karışık bir dil kullanırlar. (…) Mazinin derinliklerinden gelen soyadlarını Türk olarak taşımaktadırlar. Köylerinin adı Büyük Oba, Küçük Oba, Yalmanlı, Soyadları Boğa Oğlu gibi isimlerdir. Bu isimler bugün de yaşamaktadır, değiştirilmemiştir. (…)
Burada Prof. Reşit Tankut’un araştırmalarına değinen Merhum Arıkoğlu, Nusayri halkının bu vatan için Türklerle yaptığı savaşı omuz omuza anlattıktan sonra:
Bu tarihi hakikat karşısında kuru bir taassupla yanlış düşünenleri, aydınlatmak ve ikna etmek Atatürk’ün Cumhuriyeti kendisine emanet ettiği Türk gençliğine düşen bir vazifedir…”der.
Milli Mücadele tarihinde Şeyh Cemil Nardalı’nın örneği hafızalarda hala canlılığını korumaktadır.
Yüzyıllardır soykırıma uğrayan Kızılderliler arasında bir söz vardır: “İki balık kavga ediyorsa, bilin ki az önce buradan bir İngiliz geçmiştir…”
Bu bilinsin Çukurova’da Nusayrileri, Kürtleri, Sünni ve Alevileri tanıyorum…
Başta Nusayriler olmak üzere burada yaşayan herkes düşmanlarını tanıyor.
Yeter ki aramızdan bir İngiliz’in geçmesine izin vermeyelim.
İngiliz, boynunda “Ben İngiliz’im” diye geçmez…
Dernek Başkanı, Bir cemaat lideri, bir yönetici, bir söz sahibi, bir Müslüman, bir aktivist kılığında geçer…
Türkiye bu konuda artık yeterli deneyim kazanmıştır.
İbadethanelerinde Hz. Ali ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafları asılı olan bir kültürden vatan haini çıkmaz. Buradaki Araplar o Araplar değil…
Çukurova topraklarında her şey yetişir; ama hain yetişmez…
NOT: Ey bu şehri yönetenler, yönetiminde söz sahibi olanlar! Ömrünü Adana Araştırmalarına vakfetmiş Sedat Memili’den neden faydalanmıyorsunuz? Kendini Adana’ya adamış bu insanın değerini anlamak için (Tanrı gecinden versin) ölmesini mi bekliyorsunuz?
Kendisi söylemedi de bu yaştan sonra Adana’dan ayrılmayı düşünüyormuş. Eğer bu insana sahip çıkamazsak yuh olsun bize…