Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ustalaşmadığı, amatör ve çırak mesabesinde olduğu 2003 yılının sonlarında, Demokrasi ve şeffaflık adına, beklentilerimizin üstünde, yeni bir kanun yaşamımıza dâhil oldu. Resmi Gazete’nin 24.10.2003 tarihli sayısında yayınlanarak yürürlüğe girdi
4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu.
Kanun 33 Maddeden oluşuyor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bireye; ihaleleri, atamaları, harcamaları, olup biteni, kurumlar hakkında her türlü bilgiyi elde etme fırsatı tanırken, Devlet sırrı kapsamında bulunan istihbarat ve benzeri bilgileri gayet makul ve doğal olarak kapsam dışında bırakıyordu.
Çok sevinmiştik. Özellikle gazeteciler için olağanüstü fırsat ve imkânlar sunan kanun, şeffaf bir Devlet idaresine giden yolun taşlarını hızlıca döşüyordu.
Kanunun tanıdığı imkânları sıkça kullandım. Net hatırlıyorum, yaptığım bir başvuru neticesinde kamu kurumu yönetici arayarak “ istediğiniz evraklar yüzlerce klasör tutuyor, mümkünse kurumda size istediğiniz bilgileri anlatsam” diye ricada bulunmuş, keyiflice kabul etmemiştim. Bu kanunla alakalı bürokrasinin siyasete feveran ettiğini ayrıca işitmiştim. Bu fasılda Ak Parti’yi her daim övdüm ve alkışladım.
Ancak bizim coğrafyada siyasetten doğan sevinçler çok kısa sürer, aynen öyle oldu.
Ustalaşan siyasi kadroların ilk hedeflerinden biri, “Maksadı aşan şekilde kullanılmaya müsait” Bilgi Edinme Kanunu oldu. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası oluşan ruh hali, son elli yılda övüneceğimiz biricik kanun olan Bilgi Edinme Kanunu’nu kuşa çevirdi.
Ben ise bu süreci, bizatihi yaşayarak tecrübe ettim.
Yargılandığımız dönemde mahkeme evrakı arasında bulunmasını istediğim, idarenin ve Adliyenin göz ardı ettiği kimi gerçekleri resmileştirmek için Bilgi Edinme Kanununa başvurdum.
Aşağıda evraklarda görüleceği üzere; FETÖ iltisaklı olmak gerekçesiyle kapatılan zaman gazetesi ile alakalı bilgileri istedim.
Basın İlan Kurumu, Bilgi Edinme Kanunu’n 23. ,yönetmeliğin ise 34. maddesini gerekçe göstererek istemimi reddetti.
Adana faaliyet gösteren FETÖ iltisaklı olmak gerekçesiyle kapatılan BURÇ okulları hakkında aynı mahiyette bir dilekçe yazarak bilgi isteminde bulundum.
Aynı devletin başka bir kurumun ise, yine Bilgi Edinme Kanu’nun 19. ve 20. maddelerini gerekçe göstererek istemimi reddetti.
Gerçeklerin, bazılarının canını sıkma olasılığı, kimi bürokrat ve siyasileri gelen selden sakınma isteği, yasanın işlevsizleştirilmesinin ana nedeni olduğu aşikârdı. Bu nedenlerle KHK genelgelerinin bir tarafına, Bilgi Edinme Kanunu hakkında değişiklikler yapılmasını öngören maddeler yerleştirildi. Yönetmelik yapılan müdahalelerle anlamını yitirdi.
Yazmakta fayda var; Zaman Gazetesi abonesi değildim, çocuklarım da Burç Okulları’nda okumuyordu.
Bizim kanun murdar edilmişti. Yaşamım boyunca kanun maddesi babında, rakamsal ve içerik olarak bildiğim tek kanun bilgi edinme kanunu idi. Adam yerine konulduğumuzun alametifarikasıydı.
2003 yılının çıraklığı, 2016 yılının ustalığına kurban edilmişti.
Yazık oldu, hepimize.