CHP altılı masa ile beraber önce Anayasa değişikliği teklifini açıkladı sonrasında ise onlardan bağımsız olarak vizyon belgesini kamuoyu ile paylaştı. Vizyon belgesi adından anlaşılacağı üzere somut, uygulanabilir bir programı değil ona yol gösterecek anlayışı, perspektifi ifade ediyor. Eskiler strateji veya tutum belgesi de diyorlardı. Çağın değişmesiyle birlikte siyasetin temel kavramları da hızla eskidiğinden yerlerini başka kavramlar alıyor. Bunları strateji ile vizyonu birbirine karıştırmadan söylediğimizi belirtelim. Strateji daha iktidar odaklı olup iktidara ulaşmanın yol haritasını sunar. Vizyon ise iktidar olduğunuzda nasıl bir yönetim pratiği sergileyeceğinizi gösterir. Vizyonda, strateji belgeleri de gerçek değerini, ancak iktidar olduktan sonra kazanır. İktidar olup o belgelerin ruhuna uygun adımlar atmaya başladığınız anda yazılanlar ve anlatılanlar tarihsel bir değer kazanmış olur.
CHP tarihinde bunun örnekleri vardır. 1959 kurultayında kabul edilen ilk hedefler beyannamesi böylesi bir tarihsel değere sahiptir. Çünkü 27 Mayıs Anayasası ile gündeme gelen değişiklikler ilk defa bu belgede yayınlanmıştı. Çift meclis, Anayasa Mahkemesi, üniversite özerkliği, devlet planlama teşkilatı, yargı bağımsızlığı gibi kurum ve düzenlemeler 61 Anayasasına bu sayede girebildi. Bir darbe ortamı olması nedeniyle CHP iktidarda değildi, ama zihniyeti Milli Birlik Komitesi'nde ağırlıkta olduğundan askerler tarafından hazırlatılan Anayasa’da ilk hedefler beyannamesindeki pek çok hedef yer aldı. İsmet Paşa Paris'te siyasal bilimler tahsili yapmış olan Doğan Avcıoğlu'nu Türkiye'ye döner dönmez CHP araştırma bürosunun başına getirmişti. Yine CHP ile Hürriyet Partisi'nin birleşmesi sonucunda Anglo-Sakson liberalizmine eğilim duyan ve Hürriyet Partisi çatısı altında siyaset yapan genç akademisyenlerin büyük bölümü de CHP'ye katılmıştı. Bunların arasında Turan Güneş ile Şerif Mardin ilk akla gelenler.
Yine 1973 seçimlerine doğru giderken yayınlanan Ak Günler bildirgesi de böylesi bir tarihsel değere sahiptir. Parti mutfağında bu defa sonradan ‘ Mülkiye Cuntası ‘ da denilen akademisyenler bulunuyordu. Aralarında Deniz Baykal, Haluk Ülman, Ahmet Nuri Yücekök ilk akla gelenlerdir. Bu kişiler Ecevit hareketini desteklemiş ve hareketin fikirlerinin oluşumunda etkili olmuşlardı. Bir kısmı Ecevit hükümetlerinde sorumlulukta aldı. Akgünler Bildirgesi iki yüz küsür sayfalık oldukça hacimli bir bildirgeydi. Halk Sektörü, Kooperatifçilik başta olmak üzere o güne kadar Türkiye'nin duymadığı pek çok yeniliği gündeme getiriyordu. CHP 1973 seçimlerinden birinci parti olarak çıkıp Erbakan'ın Milli Selamet Partisi ile koalisyon kurduğunda bildirge hükümet programına girerek uygulama imkanı da buldu. CHP'nin şimdi yayınladığı vizyon belgesi de tarihsel bir vesika olma ayrıcalığına ancak Millet İttifakı adayı Cumhurbaşkanı seçildiğinde ve ittifak parlamento da çoğunluğu edindiğinde kavuşacak. CHP'ye ait olan bu vizyon ittifakın açıklayacağı ve adayın da ardında duracağı programa bir temel oluşturacak. İktidar olunamadığında, uygulama imkanına kavuşamadığında ise salt araştırmacıların merak edeceği bir arşiv metnine dönüşecek.
CHP gibi pragmatik davranamamakla, toplumun önüne bir ufuk, vizyon koyamamakla suçlanan bir partinin vizyon belgesi yayınlamış olması olumlu bir gelişmedir. En azından partiyi inceleyecek, verilen sözlerin takibini yapacak ve merak edecek çevrelerin elinin altında bir metin bulunmuş olacak. Sözün uçup yazının kaldığı bir yerde bu bile hiç yoktan iyidir. AKP'nin trol ordusunun açıklanan vizyonu itibarsızlaştırma gayretlerine zerre prim vermemek gerekiyor. Çünkü bu trol ordusunun her hangi bir siyaseti, öneriyi, projeyi ve teklifi samimi olarak kritik etmek gibi bir derdi bulunmuyor. CHP tabanı da bu trol ordusunun etkisiyle maalesef kendisine yönelik müspet, geliştirici eleştirilere ön yargıyla yaklaşıyor. Bu tipte eleştirileri teşvik etmesi, özendirmesi, desteklemesi gerekirken bahsettiğimiz gerekçelerle önünü kesiyor. AKP'nin şikayet edilen anti- demokratik, otoriter, buyurgan, yasaklayıcı siyasal kültürü bundan en fazla kaçınması gereken yerlere bile sızabiliyor. Öncelikle bu alışkanlıktan hızla uzaklaşmak gerekiyor. AKP Türkiye'sinden şikayet edenlerin hangi gerekçe ile olursa olsun onun uygulamalarına prim vermemesi lazım. Tek adam dayatmalarından şikayet ederken benzerlerini tekrarlamanın bir inandırıcılığı yok. AKP ‘ kutsal davası ‘ adına içindekileri tasfiye ederken, ihanetle suçlarken benzer şeyleri ulu orta tekrar etmenin kimseye bir faydası olmayacak. Demokrasiyi uygulamanın, içselleştirmenin bir vadesi yok. Demokrasiye bugün, şimdi, şu an ihtiyaç var. Demokrasiyi ötelemek, ertelemek tarih boyunca her zaman güçlülerin, gücü elinde bulunduranların işine geldi. Demokrasi konusunda samimiyet testini geçmek isteyenler onu şimdi, bugün ve behemahal hayata geçirmekle yükümlü.
Türkiye tarihi bir seçime adım adım yaklaşırken muhalefetin en büyük partisi CHP'nin bir vizyon belgesi açıklayarak bunu tartışmaya açmış olması olumlu bir adımdır. Bizde demokratik eleştiri hakkımızı kullanarak bu konudaki düşüncelerimizi paylaşacağız.