Vizyon muhataplarını çizdiği gelecek ufkuna inandırmaya çalışır. Nasıl bir gelecek öngördüğünü, nasıl bir geleceğe uzanmak istediğini anlatır. Bu anlamda CHP’nin vizyonu yönünü de, ufkunu da tereddütsüz bir biçimde Batı’ya doğru çeviriyor. Batıcı sermayenin kremasını bünyesinde barındıran TÜSİAD’da 2021 yılında Bekir Ağırdır’ın proje danışmanlığında, Doç.Dr.Ümit İzmen’in kaleme aldığı ‘ Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar ‘ adlı bir vizyon belgesi yayınlamıştı. Bu belgeyi büyük burjuvazinin gelecek okuması, hayalindeki ülkenin bir eskizi olarak kabul edebiliriz. TÜSİAD Yönetim Kurulu imzalı sunuş yazısında hedef şöyle sıralanıyordu;
‘ 1- ... düşük enflasyona ve güçlü makro ekonomik dengelere sahip, istihdam yaratan, sürdürülebilir büyümeyle kişi başı geliri yüksek, gelişmiş bir Türkiye,
2-... AB entegrasyonu başta olmak üzere Batı dünyası ile ilişkilerini güçlendiren, uluslararası hukuka ve sözleşmelere bağlı saygın bir Türkiye,
3-Gelir adaletini tesis eden ... toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayan ... toplumda hiçbir kesimi kalkınma sürecinin dışında bırakmayan adil bir Türkiye,
4-Ekosistemin dengesini gözeten, karbon nötr kalkınmayı başaran, gelecek kuşaklara yeşil ekonomik dönüşümü içselleştirmiş bir yönetişim sistemi sunan, çevreci bir Türkiye;
Tüm bu sürecin başarısında, kurumlara ve kurallara dayalı güven ortamının tesis edilmesi kritik rol oynayacak. “
Rapor sunduğu vizyonu üçlü bir sacayağına yerleştiriyordu: ‘ 1-İnsani gelişme ve yetkinleşme, 2-Bilim, teknoloji ve inovasyon, 3-Siyasal, ekonomik, toplumsal kurum ve kurallar. ‘ Rapor Türkiye’nin 2001-2006 arası dönemine gıptayla bakıyor, AB ile bütünleşme sürecinin kurumsal, mali ve hukuki disiplin getirdiğini ve ilişkileri kaldığı yerden tekrar daha güçlü bir iradeyle sürdürmek gerektiğinden söz ediyordu. ABD ile ilişkilerin yeniden rayına girmesi gerektiğini söyleyerek ‘ Türkiye’nin küresel ticaretten aldığı payın artması açısından, ABD ile mevcut ekonomik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi(ni), ... iki ülke stratejik ilişkilerinin önemini vurgulayan siyaset üstü ve kapsayıcı bir yaklaşımın benimsenmesi(nin) ... uzun vadeli çıkarlar açısından ‘ zaruret olduğunu hatırlatıyordu. ( Rapora internet erişim mümkün )
CHP’de bu arada 3 Aralık vizyon konuşmalarını Millet Dergisi’nin özel sayısı olarak internet erişimine açtı. Konuşmaları bir kez de yazılı halinden okuyunca CHP’nin sunduğu vizyon ile TÜSİAD’ın ‘ Yeniden İnşa ‘ hedefinin neredeyse birbirini tamamladığını görüyorsunuz. Muhalefetin büyük partisinin ufku ile büyük burjuvazinin vizyonu arasında pek bir fark bulunmuyor. Hatta insan sanki aynı tornadan çıkmışlar diyor. Bu lafları iddialı bulanlara her iki metni önlerine koyarak yakın bir okuma yapmalarını salık veririm. Ama TÜSİAD son tahlilde bir sınıf örgütü ve temsil ettiği büyük sermayenin çıkarlarını savunmakla görevli. Bu görevi nasıl bir pervasızlıkla yaptığını da en iyi tarih bilincini yitirmemiş CHP’liler bilir.
TÜSİAD’ın sırtında yumurta küfesi yok. Çağrısını ‘ tüm siyasi partilere, kanaat önderlerine, akademiye, farklı toplum kesimlerini temsil eden sivil toplum örgütlerine, basına ve vatandaşlara açtığını ‘ söylüyor. TÜSİAD Erdoğan’ın hışmına uğramamak adına kestaneleri közden dikkatle alıyor. Bir sınıf kibriyle hareket ediyor. CHP ise altılı masanın ve muhalefetin en büyük partisi. Erdoğan’ın yirmi yıllık iktidarına son verecek kapıyı onun elindeki maymunduk açacak. Bu nedenlerle vizyonunun hayatta karşılığının olması için önce iktidar olması gerekiyor.
Geniş yığınlar hayat gailesi içinde partilerin geleceğe ilişkin ne söylediklerine çok kulak kabartmaz. Anlık çıkarına, hayatının düzelip düzelmeyeceğine bakar. Onun yaşamına günü birlik çıkarları, işlerin rayına girip girmeyeceği konusundaki kararları yön verir. Vizyon ve gelecek kurguları ile asıl olarak memleket hakkında söz sahibi olduğuna inanan kesimler ilgilenir. Çünkü kaybedecekleri veya kazanacakları çok şeyleri vardır. İktidar iddiası taşıyan bir parti mevcut siyaset düzeneğinde bu kesimlerin çıkarlarını bağdaştırmaya soyunur. Geniş yığınlara işleri düzelteceği havasını verirken etkili çevrelere de çıkarlarını en iyi kendinin temsil edeceği konusunda taahhütlerde bulunur. Siyaset eninde sonunda bir ikna ve inandırma işidir. Yarattığınız umut kitlelere uygulanabilir geldiği taktirde iktidara doğru yürüyebilirsiniz. ‘ Her şey çok güzel olacak ‘ nidası bunun sembolüdür.
Vizyon belgesi bizi sadece umuda değil yakın gelecekte karşımıza çıkacak bir felakete de hazırlıyor. Konuşan iktisatçılar Türkiye’yi 2001’dekinden daha zorlu tercihlerin beklediğini söylüyor. Örneğin Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı’da yapmış bir iktisatçı olan Hakan Kara dört ayaklı bir politika seti önerirken ‘ para politikasını oturttuktan sonra yani 2001 döneminde yapılanları ‘ tekrar yaparak işe başlanacağını söylüyor. Yine şimdiki buhranla 2001 yılında yaşananlar arasında koşutluk kuruyor. Çizilen pembe tabloya ulaşmak için bir felaketin içinden geçmemiz gerekecek ise cevap bekleyen soru şu: felaketin yükü kimin sırtına yüklenecek? Siyaset vizyon belgeleri üzerinden birbiriyle yarışırken şeytanın sualini yine biz soralım, düzlüğe çıkılırken krizin faturası kimlere çıkarılacak? CHP’nin vizyon belgesi bu yükü açık biçimde halk ödemeyecek demiyor. Bu yükün ağırlığı sermayenin sırtına yüklenecek de demiyor. İsrafın önlenmesi ve vergi adaletinin sağlanması dışında kısa vadeli bir vaade rastlanılmıyor.
2001 krizi iktidardaki partilerin tarih sahnesinden silinmesiyle sonuçlanmıştı. MHP baraj altına itilmişti. Şimdiki kriz AKP eliyle idare edilmeye çalışılıyor ve seçime giderken seçmen rızası elde etmek için bu parti çok daha büyük yanlışlara imza atmaktan kaçınmayacak. İktidarı bıraktığını varsaydığımız bir senaryoda bu enkazı şimdiki muhalefet devralacak ve çıkış için ağır bedeller ödenmesi gerekecek. Sorun bu bedelleri kimin ödeyeceğinde düğümlenecek. Vizyonunu TÜSİAD’ın gelecek inşasıyla aynılaştıran bir CHP iktidarında gelmesi umulan temiz para ve fonlar imdada yetişmediğinde enkaz kimin üzerine yıkılacak? En gerçekçi vizyon bu suale verilecek cevapta yatıyor.