Demokrasinin geliştirilmesinin en önemli unsurlarından biri düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Halkın doğru haber almasını sağlayan, kamuoyunun vicdanı olan, gerçeklere ayna tutan medya ne kadar özgürse, o ülkenin demokrasisi de o kadar güçlüdür.
Ancak Türkiye’de böyle bir tablodan söz etmek mümkün değildir. Binlerce gazetecinin işsiz olduğu ülkemizde medyanın, baskı ve sansürü, tehdit ve hedef göstermeyi en ağır yaşadığı karanlık bir dönemden geçmekteyiz
Havuz medyaları oluşturularak, iktidar eliyle gerçeklere karatma uygulanmakta, halkın haber alma özgürlüğü engellenmekte, doğruları duyurmaya çalışan gazetelere ağır sansürler uygulanmaktadır.
Türkiye Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 165. sıradadır. Gazetecileri etkilemeyecek denilen “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen yasanın kabulünün üstünden bir yıldan fazla bir süre geçti. Yasa kabul edildiğinden bu yana “dezenformasyon” kapsamında 33 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 2023 yılında 280 basın emekçisi yargılanırken, cezaevlerinde tutuklu bulunan gazeteci sayısı 57 oldu!
Gazeteciler İletişim Başkanlığı, Basın İlan Kurumu, RTÜK ve yargı baskısı altında mesleklerini yapmak zorunda bırakıldı. Türkiye’de gazetecilerin en fazla tekrarladığı cümle maalesef “gazetecilik suç değildir” oldu.
İletişim Başkanlığı, muhalif olduğu için gazetecilere basın kartlarını vermedi. Gazeteciler basın kartlarını mahkeme kararıyla alabildi.
Basın İlan Kurumu, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen resmi ilanları basını dizayn araca olarak kullandı. İktidara yakın medyaya resmi ilanlar yağarken, muhalif medyaya zırnık koklatmadı.
İktidarın sopası RTÜK yine muhalif basın yayın organlarını hedef alarak, ekran karartma ve para cezaları dahil ağır yaptırımlar uyguladı. İktidarı ve iktidarın politikalarını hedef alan en küçük bir eleştiri RTÜK’ün radarına takıldı. Sarayın sadece muhalif olan 5 kanaldan sorumlu kurumu RTÜK, 2023 yılında haber türünde ve genel yayın türünde yayın yapan kanallara toplam 12 kez idari yaptırım cezası, 61 kez de toplam 43 milyon 942 bin 287 TL idari para cezası verdi.
İletişim Başkanlığı, RTÜK ve Basın İlan Kurumu’ndan sonra “bağımsız” yargı da basını susturmak için iktidarın sopası haline geldi.
İktidara yönelik en küçük bir eleştirel habere önce yayın yasağı, sonra tutuklama uygulanmaya başlandı.
Muhalif medyaya yönelik Saray hukuku:
“-Habere yayın yasağı,
-Gözaltı,
-Tutuklama” oldu.
Medyayı zapturapt altına almak isteyen Saray'ın hedefinde şimdi de kontrol edemedikleri sosyal medya var. Eleştirel habere ulaşmada elde avuçta kalan kalan tek mecra da iktidarın kapatma baskısı altında.
Temel hak ve özgürlüklerin en önemlilerinden biri olan sendikal hakların önüne bariyer konulurken, AKP İktidarı döneminde itibar kaybeden, erozyona uğrayan gazetecilikle birlikte medya sektöründeki maaşlar da etkilendi. Meslekte yıllarını deviren kıdemli muhabirler asgari ücret ya da çok az üstünde maaşlarla hayatını idame etmek zorunda bırakıldı. Medya, yayıncılık ve matbaa işkollarında asgari ücret normal ücret halini alırken, basın emekçileri, ellerine geçen üç kuruş parayla açlık sınırında yaşamaya mahkûm edildi.
Bu karamsar tabloya rağmen, toplumun doğru bilgilendirilmesi, aydınlatılması gibi kutsal bir görevi yerine getiren gerek yerel gerek ulusal, yazılı ve görsel basındaki basın emekçileri, mesleğinin onuru için, kamuoyuna haber ulaştırmak için gece gündüz emek harcamaktadır.
Bu zor şartlarda kalemini halk için, toplumu doğru bilgilendirmek için, gerçekleri duyurmak için kullanan basın emekçilerimizin, 10 Ocak Çalışan/Çalışamayan Gazeteciler Günü’nü kutluyor; sağlık, mutluluk ve başarı diliyorum.