Caner Cindoruk ve babasının ilginç hayat öyküsü

Behzat Uygur'un "Adanalı mendil satan çocuk" olarak anlattığı, bugün ülkenin en önemli jönleri arasında yer alan Caner Cindoruk ve babası Zafer Doruk'un gerçek hayat öyküsünü Adanalı gazeteci İsmet Ramazan Selçuk anlattı.

Geçtiğimiz gün sanatçı Behzat Uygur, babası Nejat Uygur ile yaşadığı bir anısını anlatması sonrasında Adana'da gazeteci İsmet Ramazan Selçuk, 'mendil satan çocuk' olayının aslını anlattı. 

Beyzat Uygur'un, "Bir Adana turnesindeydik. Babam mendil ya da şeker satan kısa pantolonlu bir çocuğu oyuna davet etti. Çocuk, ‘Bunları satmam lazım’ deyince babam ‘Ben hepsini aldım. Şimdi tiyatroya gelir misin?’ diye sordu. Çocuk "Gelirim deyince, otobüse aldı, tiyatroya götürdü. Bir de imzalı fotoğrafını verdi. O şimdi çok beğenilen bir oyuncu, Caner Cindoruk oldu." sözleri ulusal gündemde yer buldu.

Konunun ulusal internet haber sitelerinde yer edinmesi sonrasında, Adanalı gazeteci İsmet Ramazan Selçuk olayın aslını ayrıntılarıyla şöyle yazdı:

Yıl 1995… Hürriyet’ten ayrılan bir grup muhabir olarak haftalık Güney Medya Gazetesi’ni kurmuştuk…
Pazartesi günleri yayınlanan gazete, daha ilk sayısından itibaren “ses” getiren “atlatma” haberleriyle dikkat çekmeyi başardı.

Abartmıyorum diğer gazetelerde çalışanlar Güney Medya’nın “takipçisi”, okurlarımız da “tiryakisi” olmuştu. Mesleklerinde uzman geniş “yazar” kadrosu da (Büyük fotoğrafta görüldüğü üzere) kaleme aldıkları konularla Güney Medya’ya ayrı bir lezzet katıyordu.

Bu girişten sonra geleyim esas konuya…
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen “Orhan Kemal Öykü Yarışması”nı o dönem adı henüz ülke genelinde duyulmayan Zafer Doruk kazanmıştı.

İstihbaratı aldım, Öykü Yazarı Zafer Doruk’u buldum. Büyük Sürmeli Oteli önündeki kaldırımda “terlik” satıyordu. Fotoğrafladım, bilgileri toparladım. Bu arada yanında 14-15 yaşlarında kara yağız, yakışıklı bir “delikanlı” vardı.

Haberin esas kahramanı “ödüllü öykü yazarı” olduğu için “Yeğenim müsaade edersen terliklerin önünde Zafer Doruk’un fotoğrafını çekeyim” dedim. O da anlayışla karşıladı, kenara geçiverdi. Sonra öğrendim ki, o çocuk Zafer Doruk’un oğluymuş, babasına destek olmak için oradaymış.

Neyse;
“İşportacı Yazar” başlığıyla hazırladığım haber geniş yankı uyandırdı. Yaygın basındaki muhabirler takibini yaptı, konuyu Türkiye geneline taşıdı.

Özel Gönen Okulları sahibi (2000 yılında el değiştirdi, Özel Başkent Üniversitesi bünyesine katıldı) Nevzat Sıkık (rahmetli) Güney Medya’nın iyi okuruydu. Hatta bir gün okula röportaja gittiğimde övgüyle bahsetti, “Güney Medya işyerinde okunmaz, bu nedenle eve götürüyorum” demişti. (Zaten eve girebilen gazete her zaman başarılı olmuştur)
Rahmetli Nevzat Sıkık, (Belki de bir dönem çelik tencere pazarlamacısı olduğu için) “İşportacı Yazar” haberini okuyunca duygulanmış, akabinde Zafer Doruk’a, okulun kütüphanesinde çalışması için teklifte bulunmuştu. Zafer Bey de bir süre sonra hem kütüphanede görev almış, hem de Güney Medya’nın “yazar” kadrosuna katılmıştı. (Kadro derken öyle maaşlı falan değil, gönüllülük esasına dayalı)

Beyin Cerrahı Prof. Dr. Aşkın Karadayı (rahmetli), Ressam Ahmet Akata (rahmetli), Hamide Akata, Ali Hoşfikirer (rahmetli), Dr. Haluk Uygur, Dr. Sabri Yurdakul, Araştırmacı-Yazar Nurettin Çelmeoğlu, Şair Mustafa Emre,  Emekli Hakim Tufan Alpat, Demirel Babacanoğlu, Mustafa Öncül, Sefa Sofuoğlu gibi “seçkin” isimlerle birlikte Zafer Doruk da “bila ücret”, o “doyumsuz” yazılarıyla Güney Medya’nın, aranan ve okunan “GAZETE” olmasına çok büyük katkı sağlamıştı.

Şimdi “Konuyu dağıttın, nerelere geldin?” diyenler olacaktır.

Bağlayayım efendim…
Hani, yukarıda “Bu arada yanında 14-15 yaşlarında kara yağız, yakışıklı bir delikanlı vardı. Haberin esas kahramanı “ödüllü öykü yazarı” olduğu için “Yeğenim müsaade edersen terliklerin önünde Zafer Doruk’un fotoğrafını çekeyim dedim” cümlelerini yazmıştım ya…

İşte o çocuk var ya, o çocuk…

Günümüzde; yaş almışların “evladı”, büyüklerin “kardeşi” yaşıtlarının “arkadaşı”, küçüklerin “ağabeyi” genç kızların “sevgilisi”, her hafta evimizin “konuğu”, özel yaşamına dikkat eden, magazin basınına “malzeme” olmayan o çocuk, şimdi ülkemizin vazgeçilmez “ekran” yüzü…

Nasıl kestirebilirdim ki; bilgi, birikimi, yüksek performansı ve üstün yeteneğiyle adını tüm Türkiye’ye duyuracağını.
Nereden bilebilirdim ki; o çocuğun, gelecekte sinema dünyası ve televizyon dizilerinin “yıldızı”, Adana’nın gururu (Şimdi “Yeğenim müsaade edersen” diye hitap edemeyeceğim;) Caner Cindoruk olacağını…

GÜNDEM Haberleri

İmam cinayetinde taciz iddiası
Bakanlık karar verdi: Adana'da belediyelerin kreşleri kapatılacak mı?
SASA'dan işçi eylemlerine ilişkin açıklama
Adana'da 3 ilçede taşımalı eğitime 1 gün ara verildi
Adana'da fırtına bir iş yerinin reklam tabelasını söktü