Buradan yürüyecek akrobatik yeteneği olan engelliler aranıyor…!

Adana turizminin tabelayla imtihanı.

Son yıllarda Adana’nın yerli ve yabancı turist çeken en popüler mekanlarından birisi haline gelen Alman köprüsünün yer aldığı Hacıkırı bölgesi.

Harika bir doğa,Allah vergisi bir orman,müthiş bir kanyon ve bundan bir asır önce yapılan,Alman mühendisliğinin Türkiye’deki nadide eseri,Alman köprüsünün mücevher bir gerdanlık gibi arzı endam edişi.

Sonrası ise malûm.

Sahneye biz çıkıyoruz.

Düzensiz seyyar satıcılar,1960 model Peugeot minibüs ve Reno taksi üzerinde halka tatlı satan mevsimlik esnaflar.

Düzensiz sıkma ve gözleme yapan yöre insanı.

Tamam biz buyuz,resmi kurumlarımızda popülizme teslim olarak ses çıkarmıyor.

Bu afişler neyin nesi…?

Dijital devrim Köy-kent ikilemini ortadan kaldırmadı mı ?

Tabela sektörü her yerde yaygın olarak faaliyet göstermiyor mu ?

Sıradan bir bezin üzerine sprey boyayla yazı yazmak neyin nesidir ?

Allah aşkına kaçak çay diye tanıtım mı olur ?

Adana Turizmi böyle mi kalkınacak ?

Alman köprüsü ya da Varda köprüsü olarak da bilinen şaheserin bulunduğu bölge,Hacıkırı ismiyle bilinir.

Bu foroğrafı o bölgeden çektim.

Almanların yaptığı şaheser köprünün yanıbaşına 116 yıl önce çeşme yapmışız.Çeşmeden günümüze ulaşan mermer levhayı korumuşuz. Belli oluyor ki, zamanla çeşmeyi koruyamadığımız gibi,emaresi sayılacak hiçbir unsur kalmamış.

Ardından hayırseverler bir araya gelmiş,güzel bir fayans,fayans üzeri plastik boruyla hat çekerek,çeşmeyi kurutmayıp aslına uygun bir şekilde yaşatmışız.

Hemen yan tarafa da güzel metal sabunluğu koymayı ihmal etmemişiz.

Tüm bunları yaparken medeniyet çekişmesi,Dinler rekabeti,Milliyetçilik,Almanlara karşı ezilme duygusu dahi kimsenin aklına gelmemiş.

Özgüveni tam milletiz vesselam…

Almanlar gelse,yaptıkları köprüye baksa,sonra bizim yaptığımız çeşmeye…

Kıskanmasın da ne yapsın…?

Bizi en iyi anlatan kelime ya da kelimeler;

Özensizlik,umursamazlık,neme lazımcılık…

Adana’nın en güzel bulvarlarından birisi hiç şüphesiz; bulvarın ortasından geçen,insana nehir,akarsu,deniz duygusu yaşatan sulama kanalları,kenarlarında meyveleriyle nadide bir görüntü oluşturan turunç ağaçları ve birçok güzelliği barındırması nedeniyle MAVİ Bulvardır.Adı üstünde.

Gezegenimizde yaşayıp bize zarar verme ihtimali olmayan tek canlı olan bitkileri, insan yaşamını engelleyen bir unsur haine getirip, insan ve yeşil çatışması çıkarmakta herhalde bize mahsustur.

Yolu yapmışsın ne güzel, kaldırımı yapmışsın çünkü orada insanların yolda yürümesi halinde kaza yapma olasılığı,yürüyüş yapma isteği, medeni memleketlerde kaldırım yapılmasını şart koşar.

Ancak kaldırımları yaparken peyzaj mimarı,yol mühendisi ve konunun uzman tarafları senkronu yakalayamamış.

Mavi bulvardan geçen insanlar için görsel bir güzellik,kimisi için gölge ve onlarca faydasıyla ağaçlar mavi bulvarın kaldırımlarını işgal etmiş durumda.

Yürüyüş yapan bir kişinin zikzaklar yapmadan yürüyebilmesi mümkün değil, yolda yürüse araç çarpacak.

Şimdi bu ağaçlar kesilse ağaçların günahı ne ?

Kaldırımdan yürümek isteyip yürüyemeyen insanların günahı ne ?

Ortada bir kabahat olduğu belli,böyle durumlarda ortada bir kabahat varsa ve kabahati üstlenecek kimseler yoksa hüküm bellidir.Tüm taraflar kabahatlidir.

Projeyi yapanlar,uygulamacılar ve çevresinde olup bitenlere seyirci kalan yüce halkımız.