Anadolu’nun birçok yöresinde “Damat” için “Güveyi” kelimesi kullanılmaktadır. İç güveyi ise damadın evlendikten sonra hanımının ailesi ile birlikte yaşaması anlamına gelmektedir. Bu durum damat için zordur ve normalde kabul edilebilir değildir. Dolayısı ile damadın zor durumda ve iyi olmadığını ifade etmek için, “İç güveyisinden hallice” deyimi ile kötünün iyisi olarak durum izah edilmektedir.
İç güveyi; ailenin tek kızının olması ona ihtiyaçları olması veya damadın geçim derdinin olması gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır. Ben eskiden iç güveyi konusuna sıcak bakar, neden olmasın diye düşünürdüm. Böyle bir durum herkes için normal olmasa da nedeni konusunda çok düşünmeden olabileceğini düşünürdüm. Bilinçaltımda belki günümüzdeki çekirdek aile kavramının oldukça aşınmış olması olabilir diye düşünüyorum. Eskiden olduğu gibi çocukların dede ve anneannesi ile birlikte yetişmelerinin daha sağlıklı olacağı düşüncesi hâkimdi. Tabi ki böyle bir şey geride bıraktığımız çeyrek asırda olmasa da şu an içinde bulunduğumuz durum birazcık iç güveyisinden hallice bir durum olmaktadır. Oysaki mesele çok bilinmeyenli bir denklem olduğu için her yönüyle konuyu incelemek gerekiyormuş. Bunu da yaşamadan test etme imkânı olmadığı için tecrübelerimi aktarmak başkaları için yol haritası olacaktır.
Kayınpederin vefatı, Valide Sultan’ın bir asra yaklaşan ömrü dolayısıyla bakıma muhtaçlığı ile şu an gecikmeli de olsa bu durumu yaşamış olmaktan dolayı mutlu muyum onu sosyolojik olarak irdelemek istiyorum. Peşin olarak şunu ifade etmek isterim, kolay bir durum değil, baştan beri bunu kabul eder miydim emin değilim, emin olduğum durum ise sırf Allah rızası söz konusu olduğu için katlandığımdır.
Valide Sultan, dominant bir Karadeniz kadını olduğundan konfor ve beklenti konusunda çıtayı en aşağıya koyduğum için idare ediyoruz. Canından ve kanından olmadığım için ağzımla kuş tutsam bir yere kadar, ayağımı hafif yan bastığımda her şey altüst olabiliyor. Bu kadar zaman sonra kendi düzeninizi bozarak arafta kalmak nereden bakılırsa tamamen dengelerle ilgili. Damat olarak aslında durumum kabul edilebilir olsa da pozisyonu en zor olan hanımdır. Çoğu zaman, “İki arada bir derede kalarak” pres olması sinir katsayısını yükseltse de bu sınavı başarılı bir şekilde atlatmak adına kendisini hızla toparlamasına yardımcı olmakta benim görevim olmaktadır.
Meselenin diğer bir ayağı var ki o tuzağa bugüne kadar düşmedik, inşallah son ana kadar da düşmeyiz. Bizden başka oğlu ve kızı olmasını hiçbir zaman söz konusu yapmadık. Biz sadece ne yapabiliriz onun derdinde olduk, kimsenin elini taşın altına koyup, koymaması ile alakadar olmadık. Bu fedakârlığı da Yüce Yaradan bilsin yeter, gerisi teferruat olarak düşünerek bugüne geldik, kritik eşiği aştığımız için gerisi kolay olacaktır diye düşünüyorum. Bu süreçte dışardan yapılan nifak, telkin ve tavsiyeleri “He he” diyerek savuşturduk, gerisi zaten kol kırıldı, yen içinde kaldı.
Sonuç olarak; içinde bulunduğumuz durum, aile içi meselenin ifşası gibi görülse de benzer durumda bulunan insanlara çıkış yolu olacaktır. Dünyanın kuyruğu uzun kimin gelecekte ne olacağının garantisi olmadığı için geleceğe yatırım olarak, “Balık bilmese de Halik bilir” motivasyonu ile durumu idare etmeye çalışıyoruz. Buna da şükür durumumuz iç güveyisinden hallice…
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın