"Bir Zamanlar..." diye başlayan deyimlerde insan ruhunu okşayan mistik derinlikler vardır. Bizi biz yapan ve kaybettiğimiz değerlere özlemimizi ifade eder.
Son yıllarda bu deyimlere sık sık rastlamaktayız.
"Bir Zamanlar Çukurova'da...", "Bir Zamanlar Anadolu’da...", "Bir Zamanlar Klasik Şarkılar..."
Bu gün "Bir Zamanlar Cumhuriyet Bayramlarımızı" konu alacağız.
Cumhuriyet Bayramı'nın 10. Yıl Kutlama törenleri içim Vali Mümtaz Bey Başkanlığı'nda Kutlama Komitesi kurulmuştur. İlk Toplantıya Vali Mümtaz Bey rahatsız olduğu için katılamamıştır.
Vali Bey'in rahatsızlığı, hiç kimse de "Acaba bir bahane mi?" diye algılanmamıştır. Çünkü millet, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına değer vermeyen bir kimsenin valilik makamında olamayacağından emindir. Hele bu şahıs bir bakan veya başbakan ise… Bu konuda güven tamdır. Hiç kimse öküzün altında bir bahane aramaz. Bir neden daha şuydu, hiç kimse Cumhuriyetin kendisine bahşettiği değere ihanet edemez ve kem gözle bakamazdı. Nasıl baksın, valiler de, komutanlar da, milletvekilleri de sahip oldukları makamları, cumhuriyetin erdemlerine borçluydular.
Ekimin ilk haftasında (06.10.1933) yapılan bu toplantıya Vali Adına Aksaray Milletvekili ve Aynı zamanda Cumhuriyet Halk partisi İl Başkanı Süreyya Bey başkanlık edecektir.
Dikkatinizi çekerim, bu şehrin il başkanı aynı zamanda Aksaray milletvekilidir.
Komite Halkevi binasında toplanmıştır.
Amaç, Cumhuriyet Bayramı'nın nasıl kutlanacağına karar vermektir.
Toplantı üç saat sürmüş ve bu üç saat içinde askeri bando, bahçede, İstiklal Marşı, Cumhuriyet Marşı ve diğer milli marşları çalmıştır.
CUMHURİYET MARŞI
“Cumhuriyet, cumhuriyet en güzel şey hürriyet… / Nice zahmet, nice emek Verdi sana bu millet.
Gazimin sen en büyük bir yadigârısın bana / Nice zahmet, nice emek Verdi sana bu millet
Dalgalansın her tarafta Şanlı Türk’ün bayrağı / Korumaktır ve yüceltmek Azmimiz bu toprağı
Bu vatan hiç sensiz olmaz Ey güzel Cumhuriyet / Milletim öyle demişti Ya ölüm ya hürriyet!”
Söz ve bestesi Mehmet Zati Arca'ya ait olan bu marş, onuncu yıl için bestelenmiştir. Halk toplanıp, askeri bandonun çaldığı İstiklal Marşı ve Cumhuriyet Marşına eşlik etmiştir.
Cumhuriyet Marşı'nı ilk kez duyanlar, sözlerini ezberlemeye çalışmışlardır.
Komite öncelikle iki sorunun çözümüne yöneldi.
1 - Kutlamalar için kurulacak tak'lar,
2 - Hazırlıkların kapsamında çekilen bayrak sıkıntısı. (Evet... Bayrak dikecek bez sıkıntısı olduğu için bayrak alamayan halk neredeyse ayaklanacaktı.)
Tak konusu şu; Günümüzün gençleri Takları fazla bilmez. Nostalji olarak eski fotoğraflarda görmüşlükleri vardır.
Tak: Donanma ve şenliklerde sokağın bir tarafından öbür tarafına doğru kurulan, bayrak ve kandillerle donatılan (Henüz elektrik olmadığı için) kemer şeklindeki yapılar için kullanılır. Tak'lar benim zamanımda ahşaptan yapılırdı.
Tak, Arapça ve Farsça'da "kemer" demektir. Zaferden dolayı dikilen taklara da Tak-ı Zafer (Zafer Takları) denir.
GÖKKUŞAĞININ ÇOCUKLARIYDIK
Caddenin veya büyük fabrika ya da devlet kurumlarının girişine kurulan takların altından geçmek bizim için olağanüstü değerde bir hatıradır.
Çünkü biz gökkuşağı çocuklarıydık. O takın altından geçmek; vatan sevgisi ile Cumhuriyetin değerleri ile Aydınlık ve müreffeh bir Türkiye ile yoğrulmak, pişmek demektir.
Çünkü biz Gökkuşağı çocuklarıydık
*
Komite o gün Zafer Takı kurulacak şekli ve 30 yer belirledi.
Adana Borsası, Ziraat Odası, Ticaret ve Sanayi Odası; Osmanlı, İş, Ziraat ve Selanik Bankaları ile Ziraat Mensucat Fabrikası, Milli Mensucat, Gilodo Fabrikaları birer tak yapmayı taahhüt etmişlerdir. Belediye ise bütçesine uygun olarak üç tak yaptıracaktır.
Bunların yanı sıra bazı kurumlar ve kurum çalışanları kendi aralarında bir araya gelip tak kurma taahhüdünde bulunmuşlardır.
Mesela Cumhuriyet Başsavcısı, İl Emniyet Müdür ve Cezaevi Müdürü başkanlığında bir heyet, memurlar adına kurulacak tak hazırlığına başlamışlardır.
EN BÜYÜK TAK
Takların sayısı ne olursa olsun, aralarından bir tanesi günün anlam ve önemini belirtecek şekilde yapılır. Biz buna Baş Tak diyebiliriz.
Sadece bu takın, süslenip aydınlatılması için bir komite oluşturulmuştur. Cumhuriyetin ruhunu temsil eden takın yüksekliği 18 metre olup, 12 metrekarelik kaide üzerine oturacaktır.
Tak on katlı olarak yapılacaktır: Her kat Cumhuriyetin bir yılını simgelemiş olacaktır.
Takın cephesine Mustafa Kemal Atatürk'ün çeşitli konularda söylediği vecizeler yazılacaktır.
Takın renkli ve bol ışıklı olmasına dikkat edilecektir.
COŞKU VE EKONOMİK CANLILIK
Cumhuriyet Bayramı'nın günler öncesinden oluşturduğu coşkuya bir de ekonomik canlılık eklenmişti.
Takların yapımı için; Şehirde aşağı yukarı bütün marangozlar, tenekeciler, boyacılar ve emsali esnaf bu işle uğraşmaya başlarlar. Bayrak yapımı için de; bütün terziler bayrak dikmekle meşguldürler.
Kazalarda da komiteler kurulmuş, Cumhuriyet coşkusu ilin en ücra köşesindeki köylere kadar taşınmıştır.
Komiteye bir müracaatta bulunulmuş, halk, sadece törenlerde kullanılmak üzere "El'abı Nariye" (Havai fişek) aramış ama şehirde bulamamışlardır.
İkinci en büyük sorun da Bayrak yapılacak bez bulmadaki güçlük, mevcut mensucat fabrikalarının ilgilenmesi ile giderilmiştir.
Cumhuriyet Bayramı böyle kutlanıyordu.
VATAN TUTSAK İSE AŞKLAR DA TUTSAKTIR…
Hatırlatmak istiyorum, bu hazırlıklar bayramdan üç hafta önce başlamıştı.
Bu gün üç hafta önce hazırlığına başlanan hiç bir milli bayramımız yoktur, ama üç hafta önce hazırlıklarına başlanan "sevgililer günü" anmamız vardır.
Oysa, özgür olmayan toprakların aşkları da özgür olmaz.
Sevmek için bile bir vatana ihtiyaç vardır.
Vatanı göz ardı eden hiç bir aşk içten değildir.
Biz gökkuşağı çocuklarıydık...
Biz yağmurdan sonra havaya dağılan su damlacıklarının bir taç gibi dünyayı renklendirdiği ışıklar altından geçmeyi hedeflemiştik.
O ışıkların, dağılmış, parçalanmış su damlacıklarından olduğunu bilirdik.
Bizim acılarımız tazeydi, bizi aydınlatan cumhuriyetin, yıkılmış aileler, parçalanmış bedenler, toprağa verilen sevgilerden oluştuğunu bilirdik.
Bu nedenle Cumhuriyeti özünde hissedenlerin bayramı kutlu olsun,
Gönüllerinden cumhuriyet huzuru hiç eksilmesin...
Sonraki yazım: ABD nifaklarıyla burnunu sokmadan evvel, Bağdat’ta kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nı anlatacağım.
(*) Bilgiler, 07.10.1933 Tarihli Türksözü Gazetesi'nden alınmıştır.
Fotoğraflar: Sayın Sabri Gül ve Orhan Kapılı Bey’in “Adana’nın Eski Fotoğrafları” grubundan alınmıştır.