Gazeteci Taner Talaş’ın yayına hazırladığı ‘Adana’dan Portreler Galerisi’ni gördüğüm ilk anda aklıma gelen tespit; “Bir vefa abidesi ve anıt kitap” tamlaması oldu.
Sayfalarını çevirmeye başladığımdaysa ilk andaki tespit ve hayranlığımın artarak devam ettiğini belirtmek isterim.
Akademisyen Yayınevi’nden Ekim 2021’de piyasaya çıkan 559 sayfalık 24x33.5 cm ebadındaki bu ‘anıt kitap’ öncelikle titiz bir işçiliğin ürünü.
Kitap; edebiyat, bilim, sinema–tv, sanat, iş dünyası, siyaset, basın, kamu ve spor dünyasında adından söz ettiren işler yapan Adana kökenli insanların kısa biyografilerinden oluşuyor.
Hakan Çapkan’ın bölüm başlıklarını süsleyen şehre dair illüstrasyonlarına ayrı bir vurgu yapmak şart. Kategorileri belirleyen illüstrasyonlar Adana’dan detaylarla zenginleştirilmiş.
264 ismin yer aldığı liste alanında uzman bir ekibin belirlediği kriterler eşliğinde belirlenmiş. Yıllardır Adana kültür dünyasını yakından takip etmeye çalıştığım halde ‘Adana’ ile ilgili olduğunu bu kitap vesilesiyle öğrendiğim çok sayıda isim var bu kitapta.
Biyografileri okurken, ‘keşke bazı isimleri daha detaylı ele alsalarmış’ diye düşünmeden edemedim açıkçası. Ancak yayın kurulunun belirlediği kriterler arasında zannederim standart bir metin uzunluğu da vardı. Olsun. İnanıyorum ki okur burada tanıştığı kimi isimlerin daha ayrıntılı yaşam öykülerine farklı mecralardan ulaşabilir. En azından merak duygusu uyandırması ve okuyanı araştırmaya sevk etmesi bakımından da yararlı bir çalışma olmuş, ‘Adana’dan Portreler Galerisi.’
Kitap ve makalelerini yıllardır severek takip ettiğim ve dostum diyebileceğim çok önemli isimlere böylesi bir ‘vefa abidesinde’ yer ayrılmış olmasından ayrı bir sevinç duydum. Hep söylüyorum, “Vefa ki en çok yakışandır insana!”
Memleketimizde çok zamandır unutulduğunu sandığım (sanmak ne demek açıkça gördüğüm) vefa duygusunun somutlaşmış hali olan bu eserin devamının getirilmesini talep etmek bir okur olarak en doğal hakkım diye düşünüyorum.
Adana parantezine alınıp, bilmeyenlere öğretilmesi, unutanlara hatırlatılması gereken o kadar çok isim var ki bu şehirde. İnsan kaynağı bakımından mümbit bir ovadır Çukurova. Yalnızca merak etmeniz yeter öğrenmek için. Öğrendiklerinizle de aklınız şaşar emin olun.
Yazının bir yerinde ‘Adana’ ile irtibatını öğrenip şaşırdığım isimlerden bahsetmiştim. İşte onlardan bir demet; “Aytuğ Atıcı, İbrahim Agâh Çubukçu, Altan Gördüm, Ayşe Özgün, Cenk Koray, Cevdet Arıkan, Dolunay Soysert, Eda Özerkan, Ferit Aktuğ, Fulya Öztürk, Görkem Sevindik, Jülide Gülizar, Kemal İnci, Mahmut Hekimoğlu, Meral Zeren, Seray Gözler, Tanju Tuncel, Şahin Kaygun.”
Burada, ‘Adanalı olduğunu yeni öğrendiğim isimler listesine’ bir nokta koyayım müsaadenizle. Çünkü liste uzadıkça şehir kültürüne dair cahilliğim ortaya çıkıyor. Üzülüyorum.
Kitabın ‘Sanat İnsanı’ kategorisinde Abdurrahman Yağdıran, Abidin Dino ve Atilla Taş’ın art arta gelmesi gülümsetti beni. İşlerini severek takip ettiğim ve fakat farklı dönemlerde doğup, büyüyüp yaşayan ‘sanat insanlarının’ bu şekilde sıralanmasının da bir mantığı var elbette.
Kitapta yer alan isimler faaliyet gösterdikleri alana ayrılan bölüm içinde ayrıca alfabetik olarak sıralanmış.
Müzik yapımcısı Burhan Bayar’a ayrı bir paragraf şart olmaz mı? Bir dönem Anadolu coğrafyasını kasıp kavuran arabesk müziğin üretim üssü olan ‘Bayar Müzik’ firmasının kurucusunun Adanalı olduğunu öğrenince içimden, ‘Acaba Adanalı şarkıcılar tayfasındaki yoğunluk çok sevdiğimiz hemşericilikten mi kaynaklandı?’ demeden edemedim.
Ya Ozan Çolakoğlu’na ne demeli? Türk popuna yön veren bu çalışkan aranjör ve müzisyenin de hemşerim olduğunu öğrenip, ‘artık başımın göğe ermesini beklemek’ benim hakkım değil mi ama?
Can Etili, Celal İnce, Demir Demirkan’ın ‘Adanalı’ olduğunu vallahi bilmiyordum.
TRT’nin ilk spikerlerinden Tuna Huş’un Adana’da doğmuş olmasına ne demeli ya?
Çocukluğumda evimizdeki siyah beyaz televizyonda müzik eğlence programlarının vazgeçilmez gösterisi ‘Tolga Han Dans Grubu’na ait olanlardı. Şimdi benim gibi bilmeyenler, ‘Yok artık o da mı?’ diye soracaktır. Cevap veriyorum, ‘Evet. O da Adanalı!’
İş insanı bölümüne geldiğimde, ‘işte en cahil olduğum alan, buradakileri ilk kez görsem de şaşırmayacağım’ diye kendi kendime söz verdim. Ama giyim sektöründe adı markalaşan ‘Kemal Tanca’yı görünce, ‘Alöööş!’ demeyip de ne yapacaktım. Evet, Kemal Tanca’da hemşerimiz. Şükürler olsun.
Taner Talaş imzalı bu ‘Adana’dan Portreler Galerisi’nin neredeyse her sayfasının beni şaşırttığını şu ana kadar yazmadıysam yazayım. Kendimi yıllardır iflah olmaz bir Adana araştırmaları meraklısı olarak görürüm. Genç Cumhuriyet’in ilk ‘muhaliflerinden’ Ali İlmi Fani’nin fotoğrafını ilk kez bu kitap vesilesiyle gördüm. Talaş’ı tebrik ediyor, kendimi kınıyorum. Elden ne gelir?
Türkiye medyası son devirde ağır bir depresyon geçiriyor. Dönemin şartlarına bağlanan bu yoğun depresyona yakalanmayan birkaç gazeteciden biri olan Murat Ağırel’in hemşerimiz olduğunu öğrenip, ‘Senin Allahına gurban!’ demeyelim mi?
Açık söyleyeyim, Yargı dizisindeki performansıyla oyunculuğuna hayran olduğum Pınar Deniz’le aynı şehrin sakini olduğumu öğrendiğimde dizime vurup, ‘Yok artık!’ diye sevinçle bağırdım. Niyeyse?
Genç yaşta vefat eden spor spikeri Emre Gönlüşen, amansız bir hastalığa yakalanarak vefat eden Haluk Savaş ve Murat Göğebakan’a, Mustafa Kemal’le Samsun’a giden 19 kişiden birisi olan Kurtuluş Savaşı’nda ona fiziki benzerliğinden dolayı bazı cephelerde ‘dublörü’ olan Ayıcı Arif Bey’e, şehrin renkli isimlerinden biriyken Kovid–19 salgınına kurban verdiğimiz Bekir Fevzi Yıldırım’a da yer vererek ‘vefanın’ gereği yerine getirilmiş kitapta.
Temmuz 1993’te yaşanan kanlı Sivas olaylarının kurbanlarından Halk Ozanı Nesimi Çimen’in de Adana’dan doğup Anadoluya kök saldığını öğrenmiştim ama bu ‘vefa abidesi’ kitabın sayfaları arasında görüp bir kez daha mutlu oldum.
İbrahim Mavruk’un fotoğrafını ilk kez bu kitap vesilesiyle gördüm.
Kantocu Nurhan Damcıoğlu’nu görünce ‘aha!’ dedim içimden. ‘Yazar arkadaş gaza gelip bir parmağında on marifet olan bu sarışın sanatçımızı çaktırmadan Adana ailesine dâhil edivermiş.’ Gel gör ki Ankara’da doğan Damcıoğlu’nun aile kökenlerinin Adana’nın Karaisalı ilçesinde olduğu bilgisini görünce ‘pes!’ dedim. ‘Bir yaşıma daha girdim!’
Taner Talaş’ı hem içerik, hem fiziki bakımdan böylesi bir ‘anıt kitaba’ imza attığı için kutlarım. Hem insan hem şehir olarak unuttuğumuz bir duygu olan ‘vefayı’ hatırlattığı için teşekkür ederim. ‘Adana’dan Portreler Galerisi’ne emeği geçen herkesi, böylesi zengin bir külliyatın meydana çıkmasında katkı verdikleri için teker teker kutlarım. Umarım şimdikiler ve gelecek nesiller bu eser için kendilerine yaptığınız önemli katkının farkına varır ve sizleri de böylesi bir vefa anıtıyla taçlandırır. Umarım.