Ütopya; bilinç açıkken gündüz görülen düş, başka bir ifade ile hayal olarak tanımlanmaktadır. Bunu siyasete uyarladığımızda ise “olmayacak işe amin demek” şeklinde okuyabilirsiniz. Siyasette özellikle muhalefette proje hayati önemdedir. Geniş halk yığınlarını ikna etmenin tek yolu proje üretmekten geçmektedir. Aynı zamanda gerçekçi, uygulanabilir ve ayakları yere basıyor olmalıdır. Soyut kavramlar proje olarak sunulsa da bir karşılığı olmayacaktır. Vatandaş günün sonunda iyi güzel de bunun kime ne faydası var moduna sokulmamalıdır. Yaklaşan seçim sürecinde muhalefet ikinci yüzyıl gibi soyut kavramları dolaşıma sokarken, iktidar sürekli somut projeler üreterek gönüllere ferahlık sunmaktadır. Gerçi ortaya konan projelere kulp takmakta muhalefet geri durmasa da bunu en iyi vatandaş değerlendirecektir. Muhalefetin ortaya koyduğu bir şey olmadığı gibi kırdığı potlarla da kafalarda soru işaretlerinin çoğalmasına sebep olmaktadır. Böyle olunca da eski düzenin devamında karar kılınması kaçınılmaz olmaktadır. Hiç bir şey ortaya koyamadan sadece kara propaganda ile karşı tarafta safları daha da sıklaştırırsınız. Muhalefet bu kadar tecrübesine rağmen bunu anlamadı, bu gidişle de anlayacak gibi değil. Sadece algı ve konserlerle kendi taraftarlarınızı mutlu edebilirsiniz fakat bu size seçim kazandırmaz. O yüzden de karşı tarafı etkilemek için en azından samimi olacaksınız. Bu da yetmez aynı zamanda inandırıcı olmanız gerekir.
Sonuç olarak; siyasi ütopya ile ortaya somut projeler koymadığınız zaman farkındalık oluşturamazsınız. İkinci yüzyıl kulağa hoş gelse de soyut bir kavram olduğu için insanların aklını çelmeye yeterli olmayacaktır. Bu yüzden de sorumluluk almadan ve de konforunuzdan bir şey kaybetmeden muhalefet koltuklarında oturmaya devam ediyor olacaksınız. Peki bundan şikayetiniz var mı? Cevabını sizlere bırakıyorum.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın