Bir Gören, Bir Daha Mı Görecek?

Erol Aydın

Mevsim yaz olunca, hava sıcaklığı doğal olarak herkesi bunaltıyor. Serinlemek için bazısı açılırken, bir kısmı da kapanarak çözüm üretmektedir. Özellikle hanımlar için inancımızın ortaya koyduğu asgari setri avret belli olduğu için muhafazakârlar için ortak payda da buluşmak zor değildir. Asıl mesele seküler yaşamı tercih eden hanımlar için sorun teşkil etmektedir.

Tabi kendileri açısından değil de diğer Müslümanlar için sıkıntı büyüktür. Şort ve göbekleri açıkta bırakmak o kadar moda hale geldi ki insanlar ilk başlarda yadırgasa da zamanla alışıyorlar. Tesettürlü hanımlar için; el, yüz ve ayaklar dışında tüm bedeni hatlar belli olmayacak şekilde kapatmak esas ve kesin hükümken, diğerlerinin neredeyse el kadar iki parça kisve ile kendilerini sokağa atmaları en masum anlamda rekabet açısından bile kabul edilemez. Kadınlar birer mücevher oldukları için onları en azından itibarlarını korumak adına sarıp sarmalamak da fıtratın bir gereğidir.

Bu şekilde dekolte giyinen hanımlar çarşı-pazarda hareket ederken de vahim manzaralar ortaya çıkmaktadır. Geçenlerde semt pazarında uygunsuz bir şekilde sebze seçmeye çalışan birisini uyarmak isteyen bir hanım, aldığı cevap karşısında ağzı bir karış açık kalarak verecek cevap bulamadı. Bizler de istemeden de olsak bu diyaloğa şahit olduğumuz için bu zihniyetin mantığını öğrenmiş olduk. Verilen cevap tarihe geçecek bir mahiyet arz ediyordu. Şöyle ki uyarı alan hanım, “Boş ver, bir gören bir daha mı görecek!” diyordu. Bu rahatlık ve genişlik konusunda şaşmamak elde değil. Demek ki mahremiyet, artık bir değer olmaktan çıkmış, yerlerde sürünen pespaye bir paçavraya dönüşmüş, düşündürücü olduğu kadar da acı bir durum. Açılıp, saçılmakla medeni ve müreffeh olunsaydı, biz çoktan meseleyi halletmiş olacaktık. Fakat biz batının sadece görüntüsünü taklit ederek onların refah seviyesini yakalamamız mümkün değildir. Bu durum bizi sadece özümüzden kopartarak köle yapacaktır.

Merhum Mehmet Akif, “Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli!” diyerek yeri göğü inletirken, geldiğimiz nokta itibari ile yaşasaydı kahrından ölürdü.

Sonuç olarak; her toplumun kendine has değerleri o toplumu diğerlerinden farklı kılmaktadır. Kendi değerlerinizi kaybettiğinizde popüler kültür ve kapitalizmle birlikte artık başkalarına yem olmaya hazırsınız demektir. İnanç ve onun gereklerini yaşamadığınızda zaman içerisinde yaşadığınız gibi düşünerek büyük boşluğa yuvarlanıp yok olmanız içten bile değildir. Günümüzde bir toplumu yok etmek için değerlerini tahrip etmeniz kâfidir. Gerisi çorap söküğü gibidir, fazla çaba gerekmez.

Esenlik dileklerimle,

Erol Aydın