SEDAT MEMİLİ
16 Mart 2023 Tarihinde Adana’da deprem Eylem Planı Çalıştayları kapsamında “Bilimin Rehberliğinde Depreme Dayanıklı Kent Paneli” yapıldı.
Panelin duyurusu yapıldığı andan itibaren Adana kamuoyu bir konuya kenetlendi:
“Panelistler arasında neden Melih Baki yok?”
Bu konuda bana ulaşan ilk tepki, Mehmet Uluğtürkkan’dan, ardından, Ayhan Önder, Düzgün Çoşkun ustamız, Vedat Kahyalar ve adını burada sayamayacağım daha onlarca değerli insan…
Tepkiler, duygusal değil, hepsinin belirli bir mantık örgüsü var. Birincisi; Melih Baki’nin bu coğrafyadaki fayları akrabalarından daha yakın tanıması. Ömrünü bu konuya vakfetmesi. Bu konuda yaklaşık kırk yıldır emek vermesi, rantçılarla mahkeme koridorlarında hesaplaşması vs… vs…
Konu Adana ve Deprem olunca Adana halkının aklına ilk gelen Melih Baki’dir.
MELİH BAKİ ADANA İLE ÖZDEŞTİR
Bazı kişi ve kurumlar yaşadıkları dönem veya şehirlerle özdeş olurlar.
Siyaseten ne kadar eleştirirsem eleştireyim; Aytaç Durak’sız Adana Belediyesi’nin hikâyesi yazılamaz.
Yaşar Kemal ve Orhan Kemal'siz, Çukurova edebiyatından söz etmek anlamsızdır.
Sabancıların yok sayıldığı Adana sanayi ve Ticaret hayatı ‘abesle iştigaldir.
İçinde Melih Baki’nin olmadığı bir panel eksik kalmıştır.
Melih Baki yıllarca bu kentte Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şubesinin Başkanlığını yürütmüştür. Kamuoyu, jeofizik biliminin ne olduğunu Baki’den öğrenmiştir.
Ulusal ve uluslar arası düzeyde çalışmalarından söz etmiyorum bile.
Sayın Baki’nin hayatı Adana Faylarını araştırmakla geçmiştir. Bence Adana’daki fayları ve bu fayların hareketini tanıdığı kadar, akrabalarıyla ilgilenmemiştir.
Bir gün Toroslarda bir zemin etüt çalışmasına beni davet etmişti. Elindeki aletler tıp doktorlarının MR cihazı gibiydi. Ultrason cihazlarıyla tespit ettiği koordinatları veri olarak girdiği zaman bana yer altı fotoğraflarını göstermişti.
Yeraltının bu kadar renkli ve böylesine muhteşem olduğunu görünce bütün ezberim bozuldu.
Baki, dağların kalbini dinliyordu. Bu kalbin neler anlattığını bilimsel olarak konferans salonlarında, duygusal olarak şiir kitaplarında anlatıyordu.
“Ağla Yüreğim” diyordu şiirlerinde “Dağlar da Ağlar…”
*
“DAHA ÖNCELERİ NEREDEYDİNİZ?”
9 Profesör ve 2 Büyükşehir Belediye Başkanının katıldığı paneli İstanbul Planlama Ajansı düzenledi. Dokuzunun da unvanında Prof. Yazılı panelistleri anlaşılıyor ki bu ajans seçmiş.
Panelist olarak katılan bilim insanlarını eleştirmek, küçümsemek veya yermek gibi bir niyetim olamaz. Hepsinin de akademik kariyerine saygı duyarım.
Sadece durum tespiti yapıyorum.
Prof’lar alanlarını şöyle (Şehir plancısı, Yapı Mühendisi, İnşaat Mühendisi, iki Endüstri Mühendisi, İktisatçı, Tıp doktoru ve iki de jeoloji profesörü…
Aralarında bir tane jeofizik Mühendisi yok…
Bu tartışmayı bilim insanlarına bırakacağım ama sormadan da edemiyorum.
Birinci soru şu: Yapılan çalışmalarda yapıları yıkan deprem kuvvetinin statik kuvvetler olduğunu söylüyordu. Ama geçtiğimiz yüz yılda (özellikle 1960’lı yıllardan sonra) Binaları yıkan kuvvetin “Dinamik Kuvvetler” olduğu kanıtlandı.
Dinamik Kuvvetler de ancak jeofizik araştırmalarla bulunabilmektedir. (Bilim öyle söylüyor) Yani son beş yılın salgın hastalıklarının tarihi yazılırken, Covid-19’u es geçmek neyse, jeofiziksiz depremi konuşmak da odur.
İkinci soru da şu:
Melih Baki yaklaşık kırk yıldır, seslenebildiği her araçla, siyasileri, yöneticileri, valileri, odaları, belediye başkanlarını uyarıp duruyordu:
“Yaptığınız bu uygulamalar imar çalışması değil, ceset tüccarlığıdır…”
“Huzurlu evler değil tabut üretiyorsunuz…”
“Depremin kanunlarına aykırı davranıyorsunuz..”
“Yer altı mikro haritalarını çıkarmadan bir yol alamazsınız….”
“Binaları ve şehirdeki yapıları Euro Code 8 normlarına uygun yapmalısınız…”
“Hep İstanbul’u konuşuyorsunuz, felaket hatay’da gerçekleşecek…”
Bunları bağırıp çağırdığı zaman soluğu mahkeme koridorlarında alıyordu.
Baki, bu gün haklı çıktığı bu olaylarda mahme koridoarında gezerken bu panelistler ne yapıyordu acaba?
Hangi uyarıyı yapmışlar, hangi aksaklığa itiraz etmişler, hangi tehdide çözüm üretmişler?
İnsan sormadan edemiyor: “Daha önceleri neredeydiniz?”
Keşke, ama keşke Melih Baki haklı çıkmasaydı da biz de ona: “Ey Melih Baki, yanılmışsın, bizi boşuna kaygılandırdın, sana yazıklar olsun!” diyebilseydik de bu denli acı yaşanmasaydı. İddia ediyorum kendisi de yanılmayı çok isterdi.
ADANA’NIN VEFASIZLIĞI MI?
Öyle düşünmek istemiyorum. Adana, geniş bir kavramdır. Adana yönetimi ile Adana halkını aynı düşünmemek gerek. Bazen yönetim halktan kopar. Adana halkı vefasız mı? Hayır. (Sadece bazen değer verdiklerine sevgisi göstermesi için ölmesini bekler. Bunun dışında vefalıdır) Adanalı vefalı olmasaydı, Melih Baki’ye yapılan bu haksızlık için ayağa kalkmazdı. Peki bunu, bugünkü belediye yönetiminin vefasızlığı olarak görebilir miyiz?
Bence bunu cevabı da ‘Hayır’dır. Bu gün belediyenin etkin konumunda olan başta Sayın Zeydan Karalar olmak üzere, diğer yöneticilerin, Melih Baki’yi Adana depremleri ile özdeş gördüklerine inanıyorum. Öyle düşünüyorum.
O halde neden panelde yoktu? Bu sorunun cevabı çok derinde değil.
Paneli İPA (İstanbul Planlama Ajansı) düzenlemiş. İPA nedir diye internet sitesine baktığımda 12 Şubat 2020 tarihinde İstanbul Büyük Şehir belediyesi tarafından kurulmuş ve başkanlığını da Ekrem İmamoğlu yürütüyor. Ajansın kuruluş amacı tamamen İstanbul merkezli. Ama sınırları aşmış, İmamoğlu ile birlikte Adana’ya kadar el uzatmış…
Şimdi araya gireyim:
“Darwın’in biyografik romanını yazarken şu konuyu işlemiştim. Darwın’ın ekibi, Güney Amerika’nın en güney ucunda neredeyse gemilerini kaybedecek ve orada mahsur kalacaklardı. Darwın, orada teknik bir şey yapıyor ama o basit hareketi ekibin hayatını kurtarıyor. Kaptan Darwın’e minnettarlığını göstermek için, Güney Amerika’daki o dağlara “Darwın Dağları” adını veriyor.(*)
Egemen olduğunuz zaman isim verme hakkına bile sahip olursunuz.
Bu ajans, Adana Büyükşehir belediyesi tarafından kurulmuş olsaydı ve adı da “Adana Planlama Ajansı” olsaydı Melih Baki’yi kimse unutmadı.
Vakit geçti mi? hayır, geçmedi.
Şu gerçektir ki Adana’da yönetimler gelip geçicidir ama Melih, Baki’dir.
(Darwın: Kökenini Arayan İnsan. Etkin yayınevi.