Bereketli toprakların âtıl arazi sorunu çözülüyor

Dünya Gazetesi'nden Prof. Dr. Aykut Gül'ün yazısı

Ülkemiz, doğu ile batı arasında köprü olmanın ötesinde kuzey-güney istikametinde de önemli bir konuma sahip. Jared Diamond’ın, “Tüfek, Mikrop ve Çelik” isimli çok satanlar listesinde yer alan kitabında çokça vurguladığı önemli bir bölge Anadolu… Mezopotamya, bereketli hilalin çıkış noktasında yer alır.

Ancak aynı zamanda Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun söylediği gibi “Anadolu, kuraklıkla yok olmuş medeniyetlerin mezarlığıdır.” Bu nedenle, suya ve toprağa sahip çıkmak, bu ülke insanının öncelikli görevidir. Dünya toprak varlığının sadece yüzde 10’u tarımsal amaçlı kullanılabilirken ülkemizde bu oran üçte bir civarında. Bir santimetre toprağın oluşumu için bin yıl gerektiği düşünüldüğünde bunun değeri daha iyi anlaşılabilir.

Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi’nin sıklıkla vurguladığı ve çözümü için yoğun mesai harcadığı bir konu tarım arazilerinin etkin kullanımı. Onun ifadesiyle yaklaşık olarak 2,5-3 milyon hektar tarım arazisi âtıl durumda. Toplamın yüzde 10’una karşılık gelen önemli bir milli servet. Ekonomik kaybın ötesinde stratejik açıdan büyük bir tehdit ülkemiz için…

Tarım arazilerinin boş bırakılmasını önleyecek düzenleme geliyor

3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8/K maddesine aşağıdaki fıkraların eklendiği, yeni kanun taslağında yer alıyor: “Bakanlık; Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tarım arazileri hariç olmak ü- zere, mülkiyeti kamu kurum ve kuruluşlarına, gerçek ve tüzel kişilere ait olup, hisselilik, mülkiyet ihtilafı, parçalılık, tarımsal faaliyete son verilmesi, göç veya başka bir sebeple üst üste iki yıl süreyle işlenmeyen tarım arazilerini tespit ederek, ekonomiye kazandırılması ve kamu yararına kullanılması için bu arazileri kira geliri arazi maliklerine ait olmak üzere ve arazinin vasfının değiştirilmemesi şartıyla sezonluk olarak rayiç bedelden aşağı olmamak üzere kiraya verir.”

Son derece özenle kaleme alınmış, kamu yararını gözeten, milli serveti koruyan, kimseyi mağdur etmeyen, bilakis tüm taraflara kazandıran, devrim sayılabilecek bir düzenleme… Arazi kiralamada önceliğin arazinin bulunduğu yerleşim yerinde ikamet edenlere veya belirtilen sivil toplum kuruluşlarına ve meslek odalarına verileceği, ÇKS’ye kaydedileceği ve tarımsal desteklerden yararlandırılacağı maddenin devamında yer alıyor.

“…Öncelikli gruplardan birden fazla istekli çıkması halinde en yüksek teklifi verene kiralanır. Öncelikli gruplardan istekli çıkmaması halinde diğer isteklilerden en yüksek teklifi verene kiralanır” hükmüne de yer veriliyor. Konu ile ilgili diğer hususların yönetmeliklerle belirleneceği de taslakta ifade ediliyor.

Söz konusu olan arazi mülkiyet hakkı değil kullanım hakkı

Gıdanın öneminin her geçen gün arttığı bir dönemde, tarım arazilerinin daha etkin kullanılması zarureti doğmakta. Burada belirtilmesi gereken önemli nokta, âtıl durumdaki arazilerin mülkiyetine dokunulmayacağı, bu arazilerin üretkenliğini sağlamak amacıyla, çeşitli nedenlerle işlenemeyen arazilerin kiralanacağı ve elde edilen kira gelirinin ne şekilde dağıtılacağı kanun değişikliği ile düzenleniyor. Diğer bir ifadeyle, söz konusu olan arazilerin mülkiyeti değil kullanım hakkıdır.

Yıllardır eleştirilen âtıl araziler konusunda atılan bu adım son derece önemli. Bu konuda, arazilerin üreticilerin elinden alınacağına yönelik olarak yapılan açıklamaların gerçeği yansıtmadığı görülmelidir.

Topraksız tarımın, dikey tarımın, kent tarımının ve bahçe fabrikalarının dünya gündeminde olduğu bir zamanda, bereketli hilalin her karış toprağının değerlendirilmesi mecburiyeti bulunmakta.

Bereketli toprakların en etkin ve sürdürülebilir şekilde kullanımı için sektör paydaşları elini taşın altına koymalı ve yapıcı katkılar sağlamalı...

EKONOMİ Haberleri

Adana'da gül hasadı yüz güldürdü
“Global İş Dünyasında Başarının Yolu” semineri gerçekleşti
Merkez Bankası faiz kararını açıkladı!
Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Doğan: “ÇKS başvurularınızı ziraat odalarımıza yapın”
Defterdar Balıkcı: “Maliye, mükelleflerin korkulu rüyası değil bir paydaşıdır”