Dua; istemek, dilemek ve arzu etmektir. Azim ve kerem olan Yüce Yaratıcıdan talep etmektir. Bu durum aynı zamanda kulun acziyetinin de ifadesidir. Yaratılmış olan insan her zaman yardım ve desteğe ihtiyaç olduğu için kendinden daha yüksekte bulunandan istemek durumundadır. Bu sayede kalpler huzur bulmakta ve mutmain olmaktadır.
Dua etmenin yeri, zamanı ve mekânı olmadığı için Allah’a yakarmak için hiçbir sınır yoktur. Ellerinizi semaya açmanız ve içinizden, kalbinizden iyilikler düşünmeniz yeterlidir. Bunun yanında İslam’da bencillikte yoktur. Sadece kendiniz için değil, başkaları içinde dua ve niyazda bulunmanız esastır. Hatta insanlık için, dünya için, yöneticiler için de dua etmek bu işin esaslarındandır. Basma kalıp cümleler kurmanız, kafiyeli sözler söylemeniz gerekmez hulusi kalp ile samimi olarak yakarmanız meselenin özüne daha uygun olacaktır.
Dua için ibadetin özüdür diye yaygın bir kanı olsa da tek başına çok da etkili değildir. Bir Müslüman olarak Allah’a kul olma yolunda ibadetlerin arkasından yapılan dua usule daha uygun olacaktır. Mesela, (istisnalar hariç) namaz kılmayan bir insanın dua etmek aklına bile gelmez. Bu durumu en iyi, “Dervişin fikri ne ise, zikri de odur” sözü açıklamaktadır. Seküler bir insanın kafasında, zihninde, fikrinde ve de yaşantısında ibadet olmadığı için doğal olarak dua da olmayacaktır. Toplumda sıkça rastlanılan bir durum şöyledir; Camiye, cemaate ve de mescide giden birisine, “Benim için de dua et!” diye dilek ve istekte bulunulur. Masum bir istek gibi görünse de neresinden tutsanız elinizde kalmaktadır. Tamam, kardeşim senin için de dua edeyim ama sen de bu sağanaktan istifade etmen gerekmez mi? Benim sana yapacağım dua tek başına seni kurtarmaz ki! Allah’ın verdiği bütün nimetler için senin de şükür ifadesi ve kul olarak iman etmen gerekmez mi? Bu ve benzeri soruları çoğaltmak mümkün fakat meselenin özü, kimse elini taşın altına koymadan kendini kurtarmaya çalışıyor. Bu durum akıbetimiz için çok hazin ve de düşündürücüdür. Müslümanlığı sadece mesaj ve cumaya indirgemek akıl tutulmasının ötesinde gafletin zirvesidir.
Sonuç olarak; dua özeldir, kişiyi bağlamaktadır. Başkası için de dua ediliyor olsa da bu durum karşı tarafı kurtarmaya yeterli değildir. Yapılan zerre kadar iyilik de kötülük de zayi olmayacaktır ve bu Yüce Allah’ın vaadidir. Bu çerçevede sağ tarafımızda bulunan meleklerin mesaisini çoğaltmaktan başka hiç bir şey bizi kurtarmayacaktır. “Beni için de dua et!” diyen kardeşim senin için en büyük duam hidayet ermen olacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın