Spor Toto Süper Lig’in 8. haftasında evimizde ağırladığımız Galatasaray ile 0-0 berabere kaldık. Maçın genel görüntüsü beklentilerin altındaydı. Sahadaki oyun maçın isminin altında kaldı diyebiliriz. Her iki takım da pozisyonlar bulsa da geride kalan 8 haftayı göz önünde bulundurduğumuzda maçın temposu düşüktü. Özellikle Adana Demirspor açısından.
Oyun ve oyuncu üzerinden konuşulacak bir maç değildi bana göre. İki hocanın da belli bir sistemi vardı, oyuncular onları uygulamaya çalıştı. Ben sadece Semih Güler ve Ertaç’a ayrı bir parantez açmak istiyorum. Semih Güler maç boyunca müdahaleleri ve ortaya koyduğu mücadele ile tam not aldı. Ayrıca yedek kalmayı sorun etmeden görev verildiğinde layığı ile yapacağını bir kez daha gösterdi. Ertaç ise sezon başından beri gösterdiği performansı bu maçta da göstererek ne kadar istikrarlı olduğunu gösterdi.
Dikkatimi çeken diğer bir konu ise kırmızı kart. Stambouli’nin 64. dakikada gördüğü kart ile son yarım saati 10 kişi oynadık. Pozisyondan bağımsız olarak şunu belirteyim; bana göre 8 maçta 4 kırmızı kart görmek biraz düşündürücü. Baskılı ve agresif futbol hepimizin isteği. Ama eksik kalmak ilerde başımıza iş açabilir. Dikkat etmek gerekir…
Son olarak birkaç cümle de taraftara söylemek istiyorum. Kapalı gişe oynamamıza rağmen tribün vasatın altındaydı. Maçta itici güç olamadık. İyi bir tribün bu maçı aldırabilirdi bence. Bunun sebebi başka takımı tutan kişilerin gelmesi değil bizim eksikliğimizdir. Maç gününe kadar maçı almak için ne yapabiliriz yerine Icardi’nin eşi ile problemlerinden kimin ne giyeceğine kadar konuşursan maç içindeki tribünde böyle olur. Gördük ki birçok kişi mavi giydi ama içini dolduramadı. Ne zaman herhangi bir maç için gereğinden fazla anlam yüklesek puan kaybı kaçınılmaz oluyor. Sağlık olsun…