Ben ömrümde hiç böyle bir ramazan ve ramazan bayramı yaşamadım.Rüyamda görsem kabus sanır inanmazdım.Bizim bildiğimiz ramazan sahurdaki davul sesiyle başlar iftarıyla açılır ve ibadeti ile yapılırdı.
GELENEKTEN TATİLE...
İftardan önce elde yumurtalar pide fırınlarının önünde yumurtalı pide yaptırmak için sıra beklenirdi. İftara yaklaşırken sokaklar bomboş olur insanlar sofra başında ezan sesini bekler ve oruçlarını açardı. İftar davetleri yapılırdı. Annemiz, komşularımıza sofra çeşidi olsun diye bir kap yemek yollardı. Ramazanın namazı kılınırdı. Sahur için börekler, çörekler yapılır yenir hoşaflar içilirdi. Böylece oruç olanlar ve tutanlar için bir ay dini, duygusal ve fiziksel bir sınav, deneyim sayılırdı. Bu bir ay, bu şekilde yaşandıktan sonra da onun bayramı yapılır ve kutlanırdı. Bayram, arifesiyle beraber bir başka önem ve güzellik taşırdı. Evde baştan aşağı bayram temizliği yapılır.B ayram ekmek, çörek,börek ve yemekleri hazırlanır... Kahve, şekerler, çikolatalar , kolonya , likör ve mendiller alınır... Bayram içinde yaşa, başa ve de yakınlık derecesine göre bayram harçlıkları mendiller içersinde hazırlanırdı. Bayramın olmazsa olmazı kırk elli kat yufkadan ve bol cevizli, tereyağlı baklava, ya yapılır ya da yaptırılırdı. Bayram tıraşı için saatlerce berberde beklenirdi. Tıraştan sonra ya evde yıkanılır yada hamama gidilir. Herkes için ama özellikle çocuklar için bayramlık giysiler alınır, hatta bu giysiler arife gecesi uyurken yastık başına konur sabah giyilirdi. Bayram namazı için erkenden ev ahalisi kalkar camiye gidenler gider evde kalanla , camiden gelinene kadar evi bayramın ilk gününe hazırlardı. Camiden dönüldüğünde çay demlenmiş olur ve hep beraber kahvaltı ile bayramın açılışı yapılırdı. Kahvaltıdan sonra ev içi bayramlaşma başlardı. Sonrasında büyükler her şeyiyle hazır ve nazır bayramlaşmak için küçüklerini beklerdi. Küçüklerde dört dirhem bir çekirdek hazırlanıp bayramlaşmaya çıkardı. Özellikle bayramın ilk günü tüm aile efradı en büyüklerinde bir araya gelir.Yemek yenir ve bayramlaşma yapılırdı. Çocuklar arasında da "benim param bu kadar", "bana bunu verdi" gibi çok tatlı rekabetler oluşurdu.
BAYRAMLAR TATİLE DÖNÜŞTÜ
Sonra ne oldu?:Bu modern gençlik ve aile diye, kendini tanımlayanlar bayramları tatile dönüştürdü. Bayramda hatta bayramdan önce bayrammış seyranmış demeden gelenek görenek bilmeden, bu yazdıklarımı hiçe sayarak kaçtı tatile gitti. Çok az bir kesim bu anlatmaya çalıştığım bayramları hala yaşıyor. Onlarda özellikle büyükşehirlerin dışında ve kırsal bölgelerde oturanlar. Giderek de, bayramları geçirmenin ve yaşamanın içeriğini değiştirdiler. Değiştiriyorlar. Özüne ve sözüne sahip olmayanların ne hale düşeceklerini bilmeden veya bilerek.
BİR DE KORONA VE GETİRDİKLERİ...
Derken derken birde hayatımıza korona girdi. Karantinayı da mecbur kıldı. Sanki, bu yeni bayramcıları destekler gibi aşağı yukarı aynısını hem de mecburen yaptırmaya başladı.
Peki ama bu arada ne oldu?
Aile bütünlüğünün ne olduğu anlaşıldı. Aile fertleri bir birleriyle hemen hemen tüm zamanlarını geçirdi. Hayatı hep beraber paylaşmayı öğrendi. Birbirlerini daha iyi tanıdılar, birbirlerine katlanma dirençlerini arttırdılar. Anne babalar çocuklarıyla zaman geçirip onları anladılar ve kendilerini anlatmaya çalıştılar. Daha fazla okudular. Daha fazla seyrettiler. Daha fazla merak ettiklerini araştırma imkanı buldular. Yaşamlarını sorguladılar. Geçmişlerini, bu günü ve geleceklerini düşündüler. Kısacası bilgi, görgü dağarcıklarını tazelediler. Eşler birbirlerini tanıyacak bol bol zaman bulup geçinmenin ve beraberliklerini sürdürmenin şifrelerine eriştiler. Sevgiyi ve ilgiyi dibine kadar yaşadılar. Hasretlik nedir öğrendiler ve hasrete karşı dayanıklılık kazandılar. Havanın daha temizini soludular. Suların daha temizini içtiler. Gıdalarının daha güvenli olanını yediler. Gürültüsüz bir ortamın ruhsal sağlık için ne kadar önemli olduğunu hissettiler. Bu tür tehlikeli salgın hastalıklarda ne yapılması gerektiği ile ilgili müthiş tecrübeler kazandılar.
KORONANIN BAYRAM HEDİYESİ...
Ya da bu saydıklarımın tamamen tersi oldu. Ama oldu. İnanıyorum ki bu dönemi yaşayanlar ve söylediğim özellikleri kazananlar bakın göreceksiniz ileride çok daha sağlıklı sevecen, duygusal, sevgiyi saygıyı bilen, kadirşinas, becerikli, anlayışlı, sosyal mesafesini her zaman bilebilen, temizliğine çok daha dikkat eden, doğanın önemini anlayan, paylaşmanın zevkini tadan, zengin fakir olmanın değil insan olmanın önemli olduğunu bilen, ana , baba, kardeşin önem ve değerini anlayan vatanına, dünyaya ve de insanlığa hayırlı bir birey olacaklardır. İşte bu tür bireylerden oluşan toplumlar yıkılmaz ayakta kalır ve gücünü hissettirir. Bütün bunların gerçek olmasını diliyorum ve olacağına inanıyorum. Koronavirüsün bu kadar kötülükleri karşısında da bizlere bu kazanımlarımızı bir bayram hediyesi olarak sunduğuna inanmak istiyorum. Senin hakkında sende olmayan iyiliği söyleyen kimse senin hakkında sende olmayan kötülükleri de söylermiş misali...
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
Hazır bayramdan söz etmişken; Bundan sonraki bayramlarımızın olması gerektiği gibi yaşanması ve geçmesini diliyorum. Beni, sizinle içimden geldiği gibi yazdığım bu satırlarda buluşturma olanağı sağlayan kucuksaat.com kurucusu sayın Taner Talaş'a, editörümüz ve araştırmacı yazar sayın Sedat Memili' ye, programcımız ve teknik sorumlumuz sayın Kemal Soner'e, büroda nazik karşılama ve misafirperver sayın Esengül Pekdemir'e ve tabi ki siz sayın okurlarıma gönlünüzce daha nice gerçek bayramlar geçirmenizi diliyor sizleri ruhumla kucaklıyorum.
Bayramınız kutlu olsun...
Prof.Dr.Atabay Düzenli
Doğa ve yaşam bilimci
atabayduzenli@gmail.com