TV’de Eskişehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen'i izledim.
Eskişehir’e kazandırdıkları ile o yöre insanlarına olduğu gibi, eğitim ve turizm yoluyla kente gelenlere yaptığı pozitif katkıya hayran oldum.
Müzeler, parklar, köprüler, nehrin çevresinin düzenlemeleri, masal sarayları, çocuklara, kadınlara, emeklilere yönelik hizmetler, kentin tanıtımı ve turizme açılması... gerçekten takdire şayan , seçkin hizmetler. Elbette Eskişehir'in de altyapı sorunları, ulaşım sorunları tam anlamıyla mükemmel olmayabilir ancak, kendini, aklını, hayallerini kentine adamış bir bilim insanının varlığını görmek çok güzel.
Uzun uzun düşündüm, Yılmaz Büyükerşen'in yaptığı belediyecilik uygulamaları, ortaya koyulan eserler, halkın mutluluğu ve yönetim anlayışını. Aslında olması gerekeni yapmış. Her başkan kentlere üstünlükler sağlamak, halkın yaşamını kolaylaştırmak amacıyla seçilir.
Neden biz böyle bir adanmışlığı, beceriyi, vizyonu, Allah’ın her bakımdan cömertçe sunduğu coğrafi yapısına rağmen Adana’da göremedik?
Oysa içinden nehir geçen, iç gölü olan, yemyeşil bir doğaya sahip, dümdüz bir şehirken trafik sorunu yasayan bir kentiz. Nehrin ve gölün, hayatımızda önemli bir yeri, anısı da yok denecek kadar az. 45 km ötesinde denizi, hemen kuzeyinde yaylaları, ormanları olan, oya gibi işlenmeye uygun, potansiyel bir üretim, turizm, yerleşim merkezi olabilecek koskoca Çukurova'nın merkezi, Adana, yıllarca yanlış ellerde, hoyratça örselendi. .
Kentini değil, kendini zengin eden kifayetsiz ama sınırsız muhterislerin elinde cennet gibi bir kent rezil edilmiş. Ne gerekli yollar yapılabilmiş, ne köprüler tamamlanabilmiş, ne kent içindeki nehir ve muhteşem göl değerlendirilmiş. . . Turizmi cazip hale getirecek sanat ve estetik yapı neredeyse yok denecek seviyede. Başkanların yaptığı hizmetler yok değil. Örneğin, Kuzey Adana'nın yerleşime açılması, oradaki bulvarlar, Çatalan su tesisleri, göl üzerindeki köprüler, kent meydanı çabaları. .
Ancak bunlar yeterli olamamış. Teknolojideki değişimler,
Nüfus hareketliliği, araç ve konut artışları, göçler. . Daha aktif, daha özel belediyecilik uygulamalarını gerektirmez miydi?
Adana'da; Çocuklar, kadınlar, yaşlılar engelliler yeterince önemsenmemiş.
60 yıldır yaşadığım kentte metroya hiç binemedim, oysa toplu taşımayı tercih eden biriyken. DSİ Barajı olmasa, cennet gibi coğrafyada piknik yapacak yer bile yok neredeyse.
Sahipsiz hayvanların kısırlaştırılıp, sokaklara atıldığı; binlerce hayvan dostumuzun aç, susuz, sefilce terk edildiği kentte yaşamak belki yöneticileri rahatsız etmiyor olabilir ama duyarlı birçok insanı her gün kahrediyor.
Adana'da yasayan ve Adanalı bir birey olarak; yanlış kentleşme uygulamalarından, yanlış güzergâh seçimlerinden, ufuksuz, projesiz yılları boşa tüketmekten yorulduk.
Sadece ve sadece personel alımları, maaş ödeyememe,
Kavgalarla, gergin meclis toplantıları, yolsuzluklar ve çaresizliklerle anılan bir kentte yaşamak herkesi baydı. Aday olma cesareti gösterenler mevcut envanteri bilerek hazırlık yapmak zorundalar. Bahaneler; ne yolları inşa edebilir ne de temizliğe ve çevreye katkı koyabilir.
Yıllarca başka kentlere bakarak iç geçiren Adanalılar artık başarılı, becerikli, iş bilen, kentini gerçekten kendini adayacak kadar seven başkanlar arzu ediyor.