Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Baroların hukuksuzlukları ve adaletsizlikleri dile getirdiği zamanlarda ısıtılarak gündeme getirilen, son günlerde Diyanet İşleri Başkanının cuma hutbesinden sonra siyasi iktidarın yeniden raftan indirdiği ve kamuoyunun dikkatle takip ettiği Avukatlık Kanunu ve seçim sistemine ilişkin değişiklik tasarısı hakkında açıklamada bulundu.
Avukatlık Kanunu ve seçim sistemine ilişkin yapılması düşülen değişiklik şu sıralar tartışılmaktadır.
2009 yılında bir FETÖ projesi olarak yazılan ve o dönemin Devlet Denetleme Kurulu raporlarına da yansıyan bu durum siyasi iktidar tarafından temcit pilavı gibi sürekli ısıtılarak ne yazık ki barolara karşı bir baskı unsuru olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Bu tasarının ve içeriğinin kabulü mümkün değildir.
“TEKELLEŞMEYE YOL AÇAR”
Söz konusu tasarıyla ilgili ayrıntılı bir çalışmanın TBB ve Barolar eliyle daha evvel 2014 yılında yapıldığını, barolarca müşterek hazırlanan bu taslaktan yola çıkılması gerektiğini belirten Baro Başkanı Av. Veli Küçük, ilk değerlendirmede dikkat çeken noktaları şöyle sıraladı:
Avukatlık hizmetlerinin şirketleşmesine, sermayeleşmesine ve şubeler açmasına olanak veren düzenleme, mesleğimizi derinden etkileyecek ve hukuk bürolarının tekelleşmesine, ayrıca genç meslektaşlarımızın sömürülmesine, bağımlı hale gelmesine işçileştirilmesine sebep olacaktır.
Bu durumda genç meslektaşlarımızın kendilerine ait bir büro açma ve bağımsız çalışma şansları hiç kalmayacaktır.
Tasarıda getirilen ve 10 yıllık meslektaşlarımıza verilecek “Uzman Avukat” unvanı, meslektaşlar arasında haksız rekabetin doğmasına yol açacak ve genç meslektaşlarımızın sömürüsüne dayanak oluşturacaktır. Sağlam bir meslek içi eğitim, deneyim ve liyakate dayalı sistem oluşturmadan verilecek ünvanların adalete ve hukuka faydası olmayacaktır.
Avukatlık kamu hizmetidir, tekelleştirilemez ve piyasalaştırılamaz.
Söz konusu düzenleme avukatlık mesleğinin yerine getirilmesini zorlaştırmaktadır, genç avukatları işsizliğe sürüklemektedir ve anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.
Tasarıda baro yönetimlerinin görevleri sınırlandırılarak sadece bir meslek örgütü haline getirme amacı vardır.
Baroların mevcut yasaya göre hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma görevi, şekil olarak yeni tasarıda korunmuşsa da tasarı genel haliyle irdelendiğinde, Baroların dava açma ve katılma yetkileri kısıtlanarak bu görev ve sorumluluklar etkisizleştirilmiştir.
Avukatlık sınavı, tasarı ile getirilen yeni düzenlemede Adalet Bakanlığı tarafından yapılan ve TBB’nin hiçbir aşamasına ortak edilmediği bir nitelik taşımaktadır. Bu da kabul edilemez bir durumdur.
Avukatlık sadece kazanç amacı ile yapılan bir meslek değildir. Avukatların en öncelikli işlevlerinden biri toplumdaki hak arama özgürlüğünün geliştirilmesi, insan haklarının evrensel değerlere ulaştırılması, hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Avukatları bir tacir olarak gören anlayışı kabul etmiyoruz. Yeni tasarı ile avukat tacir ve işadamı haline getirilmek istenmekte, asıl işlevselliği kaybettirilmeye çalışılmaktadır.
Tasarının özellikle üye sayısı olarak büyük baroların etkinliğini kırmaya yönelik olduğu çok açık ve ortadadır. Son dönemde hukukun üstünlüğünü savunan baroların delege sayısını kısıtlamak suretiyle TBB nezdinde etkin olmalarının önüne geçmek, TBB ve Baroları siyasi iktidarın etkisinde faaliyet göstermesi amaçlı demokratik olmayan yaklaşımları kesinlikle kabul etmeyeceğiz.
Barolar meslek örgütü olup, aynı ilde birden fazla baro olacak şekilde bölünemez. Bölünmeye değil, meslek sorunları etrafında birleşmeye ihtiyaç vardır.
Baromuz bu duruma karşı hukuk devletini sonuna kadar savunmakta ve avukatları hukuksuzluğun şahidi konumuna indirgeyen her türlü yaklaşımı temelden reddetmektedirler.
Türkiye’yi evrensel hukukun tüm usul ve kurallarıyla uygulandığı çağdaş bir ülke olmaktan çıkarmaya yönelik her türlü girişimin karşısında olacağımızı bir kez daha deklare ediyoruz.
BAROLARIN TEK BİR İDEALİ VE HEDEFİ VARDIR; HER YERDE, HER ZAMAN, HERKES İÇİN ADALET.
Barolar, ülkemizin içinden geçtiği hukuksuz karanlık günlerde yurttaşların özgürlük ve adalet arayışında onlara ses verebilen yegane kurum hüviyetini almış durumdadırlar.
Bizler, avukatlar ve barolar yurttaşların demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşamalarının garantisi olmaya devam edeceğiz. Bu bağlamda; siyasi iktidar ve güç odakları dahil olmak üzere, tüm kişi, kurum ve kuruluşların anayasal sorumluluklarını yerine getirmesi için yılmadan çalışacağız.
Siyasi iktidar temsilcilerine buradan çağrımız; iki aydan bu yana salgın hastalık tehlikesi nedeniyle ülkemiz ekonomik krize düşmüş, işsizlik ve çaresizlik almış yürümüş, meslektaşlarımız da bürolarına kilit vurmak durumunda kalmıştır. Bu ortamda yardıma muhtaç meslektaşlarımız tabir yerindeyse can çekişmektedir. Zor duruma düşen tüm meslektaşlarımıza ayrımı gözetmeksizin destek sağlanmalıdır.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve yönetimini de bu noktada göreve ve etkin çözümler üretmeye davet ediyoruz. TBB tüm imkanlarını, kamuoyuna sürekli açıklanan destek paketlerinden de somut ve ciddi fon ve pay alarak, bu zor durumdaki meslektaşlarımıza aktarmalıdır.
Baromuz, halkın adalet arayışının temsilcisi sıfatıyla Avukatlık Kanunu uyarınca görevlendirildikleri tüm alanlarda, her türlü yapıcı çalışmayı sürdürecektir.
Halkın ve yurttaşın hak arayışının, adalete erişiminin, özgürlüklerin sesi ve teminatı olan baroları vesayetçi ve eksenine almaya dönük çabalar nafiledir. Barolar siyasi iktidar veya hiçbir güç odağı tarafından teslim alınamaz, hukuk devletini ve demokrasiyi savunmalarının önü kesilemez, savunma susturulamaz.
Gün BÖLÜNME değil, gün BİRLİK zamanıdır. Gün AYRIŞMA değil, gün KUCAKLAŞMA zamanıdır.
Kamuoyuna ve meslektaşlarımıza saygıyla duyururuz.
"Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üstte tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur."
“Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı." Molierac